Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Genel Kurulu'nda önemli açıklamalarda bulundu.
Başkan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Milli Türk Talebe Birliğimizin 62. Genel Kurulu'nun hayırlara vesile olmasını Allah'tan diliyorum. Kuruluşundan bugüne Milli Türk Talebe Birliğimizin çatısı altında görev alan, hizmet veren herkese şükranlarımı sunuyorum. Bugün de aynı kutlu mücadeleyi sürdüren kardeşlerimizin her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Genel kurulumuzda hizmet bayrağını devralacak olan kardeşlerime rabbimden başarılar diliyorum. Bilindiği gibi Milli Türk Talebe Birliği'nin kuruluşu 1916'ya kadar gider. Cumhuriyetin ilanından sonra da çalışmalarını sürdüren birliğimiz Hatay meselesinin en hararetli günlerinde aldığı aksiyon sebebiyle 1936 yılında kapatılmıştı. Yaklaşık 10 yıl sonra yeniden faaliyete geçen Milli Türk Talebe Birliği 1965 yılına kadar ismine ve temsil ettiği misyona pek de uyuşmayan bir yönetimin elinde adeta bizar olmuştu. Daha sonra yeniden isminde ifadesini bulan milli bir çizgiye yönelen birliğimiz benzer pek çok sivil toplum kuruluş gibi 12 Eylül darbesinin enkazı altında kalmıştır.
Kalbi ülkesine ve milletine hizmet aşkıyla çarpan büyüklerimizin ve gençlerimizin ısrarlı takibiyle birliğimiz 2008'de resmen tekrar faaliyete geçmiştir. Milli Türk Talebe Birliği yaklaşık 107 yıllık tarihi ile ülkemiz gençliğinin önünde maziden atiye kurulan bir köprü olmayı sürdürmektedir. Çanakkale Savaşı döneminden başlayıp, milli mücadele ve cumhuriyetin çeşitli evrelerine kadar uzanan süreçte birliğimiz daima milletimizin saldırı altındaki değerlerinin savunucusu olmuştur.
Türkçe hassasiyetinden Bulgaristan'daki Türk mezarların tahribine karşı çıkmaya, Hatay'ın anavatana katılmasından Sovyet tehdidi ile mücadeleye, Kıbrıs meselesini sahiplenmekten Doğu Türkistan ve Kerkük'teki gelişmelere, Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması davasından Büyük Türkiye Vizyonuna kadar gerçekten çok geniş bir yelpazede bunun örneklerini görmek mümkündür. Biz de gençlik yıllarımızda bu çatı altında pek çok faaliyete katıldık. Pek çok kültür ve sanat programında bir fiil yer aldık. Fakir de burada tesisler müdürlüğü yaptı, kültür müdürlüğü yaptı ve özellikle de üstadımızın jübilesi ile alakalı burada bir seçim yapıldı. Bu koltuklar o zaman yoktu. Tahta koltuklar ve iki arkadaş finale kaldık. Bir arkadaşım o kendine göre çok uzunca bir üstadın takdimine hazırladı. Ben de şöyle bir A4'ün yarısı kadar bir takdim hazırladım. Tabi üstadımızın bazı ifadeleri çok ağırdı. Diğer arkadaşıma onu yaptırmadı. Görevi fakire verdi. Jübilesini spor sergi sarayında yapıyoruz. Yani bugünkü Harbiye'de bulunan salonun yerinde spor sergi sarayı vardı. İstanbul'un en büyük spor salonu orasıydı. Trübinler çöktü muhteşem bir katılım ve üstadımızın orada başlayan o jübile serüvenini İzmir, Ankara devam ettirdik. Böyle bir süreç söz konusu.
Şimdi Ayasofya'yı konuşuyoruz hep. Ayasofya'da su terazisinin Sultanahmet'te bulunuyoruz konuşmacılar orada. Miting meydanda devası ve o meydandaki mitingde az önce de söylendiği gibi üstadımız orada Ayasofya açılacak, Ayosafya açılacak hem de nasıl açılacak diyerek o günden işaret fişeğini yaktı. Elhamdülillah Ayasofya'yı açmak da bizlere nasip oldu.
Milli Türk Talebe Birliği'nin en önemli özelliği ülkemizdeki milliyetçi ve mukaddesatçı gençlerin tamamını kucaklamayı başarabilmesidir. Kimi dönemlerde farklı ekollerin ağırlığı hissedilmiş olsa da birliğin bu vasfını korumaya özen gösterdiğini görüyoruz. Bugün de birliğimizden beklentimiz gençlerimizin siyasi, sosyal, kültürel ve teknolojik olarak yoğun bir küresel bombardıman altında kaldığı şu dönemde aynı kuşatıcılığı sergilemeye devam etmesidir. Şu anda karşımda bulunan spor salonunda bulunan tüm gençlerimizden benim ricam, istirhamım aman ha şu kucaklayıcı vasfınızı asla kaybetmeyin. Bir olacağı, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız hep birlikte Türkiye olacağız.
Geleceğimizin sahibi ve teminatı olan gençlerimizi güçlü bir tarihi ve kültürel donanımla dünyaya hazırlayamazsak işimizi zora sokarız. İşte şu anda İsrail Filistin olayını hep birlikte dünyada takip ediyoruz. Neler olduğunu hep birlikte görüyoruz. Müslümanlar buna layık mı? Değil, ama yanlışlarımız, eksiklerimiz var. Bakın bütün batı dünyası haçlı emperyalist yapı bir arada. Birbirinden ayrı yanları yok. Dün akşamki ziyaretimde de ne yazık ki bunları gördük. Cumhurbaşkanında da bunu gördüm, diğerinde de. Yatıyorlar kalkıyorlar söyledikleri şey Hamas da Hamas. Neymiş 7 Ekim'de Hamas'ın o çıkışı işte bu hali ateşledi diyorlar. Tabi kendilerine şunu söyledim, şu anda 13 bin çocuk, kadın, yaşlı İsrail tarafından öldürüldü. Bunu niye konuşmuyor sunuz? İşte rehineler, tamam İsrail'in elindeki rehineler ne olacak? 10 bine yakın İsrail'in elinde rehine var. Hadi Almanya olarak siz onları verme adımını atın biz de şu anda Hamas'ın elindekileri almanın gayreti içerisine girelim. Var mısınız buna? Evet diyemiyorlar. Bir hafta sonra İsrail'e gidecek cumhurbaşkanınız. Atın bu adımı biz de karşı adımı atalım.
Başka türlü bu olmaz. Ne olursa olsun dik duracağız dik bundan taviz veremeyiz. Bireysel kariyeri peşinde koşmaktan başka ideali olmayan bir kitle bizim istikbalimizi emanet edeceğimiz gençlik olamaz. Birlik, beraberlik, inanç, cesaret ve istikrar içinde hareket eden ülkesinin ve milletinin meselelerine kafa yoran fikri ve bedeni yetkinliği ile öne çıkan bir gençlik inşallah bu çatı altında kendini gösterecektir. Birliğimizin sembol isimlerinden üstadın zaman bendedir ve mekan bana emanettir diye ifade ettiği şuura sahip gençliğin yetişmesi için üzerimize düşenleri yapmak bizim de boynumuzun borcudur. Hep söylediğimiz gibi şu salondaki büyüklerimiz bizim kuşağımız ve hatta bizden sonraki nesil gençlerimizin zamanının misafirleri olarak biz buradayız.
Bize düşen görev, gençlerimize adına Türkiye Yüzyılı dediğimiz büyük Türkiye'nin inşası için gereken altyapıyı kurmak ve imkanları sağlamaktır. Vatan topraklarındaki bin yıllık varlığımızın daha binlerce yıl devam edebilmesini ancak bu şekilde temin edebiliriz. Her kim Suriye'den, Irak'tan, Karabağ'dan, Libya'dan, Kudüs'ten bize ne diyorsa, bilerek ya da bilmeyerek büyük Türkiye yürüyüşüne çelme takıyordur. Bir bilim insanın eğitimini zeka ile karıştırmayın. Diplomanız olabilir, ama cahil olabilirsiniz. Ülkemimiz de pekçok cahil bulunuyor.
Maruz kaldığımız her saldırının mutlaka bir maliyeti olmuştur. İsrail'in Gazze'de ve diğer şehirlerde uyguladığı devlet terörü bir soykırımdır. Şu anda 2 bini aşkın avukatla birlikte bu soykırımı gerekli yerlere şikayet edeceğiz. Bu bedel ödenecek. Ama parlamentomuzda bakıyoruz, bir siyasi partinin genel başkanı Netanyahu gibi konuşuyor. Bu Meclis'in çatısı altında Netanyahu gibi konuşanlar olmamalı. Dün de söyledim, İsrail bir terör devletidir. Bu terör devletinin başında olan kişi de şu an İsrail halkını isyan ettiriyor. Onun için eceli yakındır. Bu suçun mutlaka uluslararası düzeyde araştırılması şarttır.