‘Hasret var ayrılık yok’
Eşini, kızını ve oğlunu kaybeden talihsiz kadın enkazdan 60 saat sonra kurtuldu. Bir yıllık süreçte çok büyük acılar çeken Şule Alıcı "Örnek bir aileydik. 'Hasret var, ayrılık yok' diyorum. Hayalim ise biraz daha düzeldiğimde, özellikle kız çocuklarına yardım eden bir kuruluşta yer almak" dedi.
- Gündem
- Metin Burmalı
- Giriş Tarihi: 07 Şubat 2024
6 Şubat 2023'te, Kahramanmaraş merkezli iki deprem tüm Türkiye'yi derinden sarstı. Asrın felaketinin üzerinden 1 yıl geçti. Milyonların tek yürek olduğu felakette iki çocuk annesi Şule Alıcı, molozların altından 2,5 gün sonra kurtarıldı ancak talihsiz kadının oğlu, kızı, eşi ve erkek kardeşi onun kadar şanslı değildi. Depremde 4 aile yakını ölen ve sonrasında her iki ayağını kaybetme riski ile karşı karşıya kalan Alıcı, 1 yılda yaklaşık 20 ameliyat geçirdi.
'TAHMİN EDEMEDİK'
ALICI, yürek yakan hikayesini Kahramanmaraş'ta muhabirimiz Metin Burmalı'ya anlattı. Depremden 12 saat sonra, kollarında 6 yaşındaki kızı Ayşe Naz'ı, 24 saat sonra eşi Nizamettin'i kaybeden Alıcı, "Bir gün deprem olacağını biliyorduk fakat bu kadar büyük olacağını tahmin etmemiştik. Kızım ve eşimle ölmeden önce helalleştik" dedi. Aile depreme Onikişubat ilçesinde 7 katlı apartmanın üçüncü katındaki evlerinde yakalandı. Bir kamu kuruluşunda memur olan Nizamettin Alıcı eşi Şule Alıcı ile 22 yaşındaki evlatları İbrahim Akı ve 6 yaşındaki Ayşe Naz Alıcı, binanın altında kaldı. Oğlu İbrahim Akı deprem anında, kardeşi Ayşe Naz depremden 12 saat sonra, baba Nizamettin Alıcı ise 24 saat sonra hayatını kaybetti.
'BENİMLE VEDALAŞTI'
ENKAZDAN 60 saat sonra kurtarılan Şule Alıcı ile 4 katlı bir apartmanın 3'üncü katında oturan annesi Kifayet Akkurt (65) burnu bile kanamadan kurtulurken, erkek kardeşi Ahmet Güvenen (36) ise merdiven boşluğundan kaçmaya çalışırken öldü. Depremden 2,5 gün sonra kurtarılan ve sevk edildiği Ankara'da kangrenden dolayı ayağının kesilme riskinden dolayı 20 ameliyat geçiren Şule Alıcı, yaşadıklarını anlattı. Hastanede çalışan oğlunun o akşam nöbetten geldiğini, acıktığı için kızı Ayşe Naz ile birlikte yemek hazırladıklarını, masayı toplarken oğlunun ilk kez vedalaşır gibi 'Anneciğim bizden memnun musun? Seni üzmüyoruz değil mi?' diye sorduğunu söyleyen Alıcı, "Çok şaşırdım duyunca. Hani dedim ne alakası var? 'Neden memnun kalmayayım. Biriniz tosunum, diğeriniz topacımsınız' dedim. Çok sonra düşününce sanki benimle vedalaşır gibi olduğunu hatırlıyorum. Gece iki gibi de yattık" dedi.
'ZEMİN KATA DÜŞTÜK'
SAATLER gece 04.17'yi gösterdiğinde uykudan titremeyle uyandıklarını söyleyen Alıcı, "Bina titriyordu ve patlama sesleri geliyordu. Ben savaş çıktığını düşündüm. Çünkü depremde binalar sallanır ama bu bir titremeydi. Eşim yataktan yere düşmüştü. Elimi uzatıp, 'Deprem oluyor hadi kaçalım' dedim. 3 saniye sürmedi bina yıkıldı, eşim, kızım ve ben zemine düştük. Eşim o anın şokuyla, 'Neden böyle oldu?' diyordu. Ben, 'Sakin kalmalıyız' dedim. Birbirimize bir yerimizin ağrıyıp ağrımadığını sorduk. Anın sıcaklığıyla kendimizi iyi hissediyorduk ama kolumun biri eşim ile kızımın arasında kalmıştı, diğerini de hareket ettiremiyordum ve nefes almakta zorlanıyordum" ifadelerini kullandı.
'NEFES ALMAMI SAĞLADI'
ÇOK akıllı ve zeki bir kız olan 6 yaşındaki Ayşe Naz'a daha önceden deprem bilincini aşıladıklarından da bahseden Alıcı, "Üzerimizde moloz yığınları vardı. Kızıma deprem olduğunu, enkaz altında kaldığımızı ve sakin olmamız gerektiğini söyledim. Eşimin üzerine de kolonlar düşmüştü ama üçümüz yan yanaydık. Bilincimiz ara ara kayboluyordu. Kızımla birlikte dua edip, konuşuyorduk. Eşim bir boşluktaydı, oksijen alabiliyordu ama sıkıştığı için çıkamıyordu. Kızımla yanak yanağaydık. Ben ufak bir delikten nefes almaya çalışıyordum. Ara sıra yukardan küçük taşlar yuvarlanıp deliği kapattığında eşime 'Nefes alamıyorum' diyordum. O da eli çok acımasına rağmen taşları bir müddet eliyle çekiyordu. Sonra 'Elim çok acıdı. Biraz bırakayım, tekrardan yine yapacağım' diyordu. Bu şekilde eşim benim nefes almamı sağlıyordu" dedi.
SESİMİZİ DUYURAMADIK
YAN binadan bir kadının 112'yi arayıp eşinin vefat ettiğini ve bebeği ile kendisini kurtarmalarını rica ettiğini duyduğunu söyleyen Alıcı, "Bir ekip gelip onları çıkardı. Sonra biri eşime seslenip ismini sordu. O kişi, 'Nizamettin Bey sizi de birazdan kurtarmaya geleceğiz bekleyin' dedi. Hatta şehir dışındaki akrabalarımız da gelip enkaz başında bağırmış ancak biz ses duymuyorduk. Dışarıdan sanki fırtına kopmuş gibi, kalabalık sesler duyuyorduk. Yukarıdan çok seslendiklerini söylüyorlar. Sessiz ortam olmadığı için sesimizi duyuramadık kimseye" diye konuştu.
'ÇOK KORKUYORUM'
ENKAZ altında geçirdikleri ilk 12 saatin ardından ilk önce 6 yaşındaki kızı Ayşe Naz'ın vefat ettiğini anlatan Alıcı, "Daha önce enkaz altındaki sıcaklığın 24 derece olduğunu duymuştum. Sanırım 12'nci saatti kızım artık sesime ses vermiyordu. İçerisi sıcak olduğu için bir müddet sonra kızımın cansız bedeni kokmaya başladı. Kokuyu alıyordum ama bana kötü gelmiyordu. Kendi kendime, 'Şule bu senin kızının kokusu. Ne kadar kötü olabilirdi ki' diyordum. Sonra UMKE ekipleri sesimizi duydu. Ankara'dan gönüllü gelmişler. Saatler sonra bana ulaşıp bulunduğum noktaya ışık indirdiler. Aydınlık olduğunda kızımı gördüğümde çok şaşırdım. Kızım simsiyahtı, saçları dökülmüştü. Kızım kolumun üzerinde hissettim ama babasının altında kalmış. Ekipler bana ulaşmaya çalıştığı sırada da eşim vefat etti" dedi.
'ONLAR ŞEHİT OLDU'
1 yıllık tedavinin ardından memleketi Kahramanmaraş'a döndüğündeki hislerini de paylaşan Alıcı, "Gelirken içimde hem heyecan hem korku vardı. Biliyorum bu sadece benim başıma gelen bir şey değildi. Eşim, kızım, oğlum, erkek kardeşim, arkadaşlarım yok. Kendimi kör kuyuya düşmüş, terk edilmiş gibi hissettim. Yalnız kalmayı sevmiyorum artık. Ama ben inançlı bir insanım. Eşimin, kardeşimin ve çocuklarımın nerede olduğunu çok iyi biliyorum. Çok araştırma yaptım, birçok ayet okudum ve bunun öncesinde de pek çok kez araştırma yapmıştım. Onların şehit olduğunu biliyorum.
İlk defa sekizinci ayda fotoğraflarına baktığımda canım çok yandı ama sonra, 'Şu an yalnızım ve hayatımı güçlü devam ettirmeliyim. Şule sen aklını kaybedersen, sana kimse bakmaz. O zaman akıllı olmak zorundasın' dedim ve kendime çeki düzen verdim. Biz eşimle severek evlenmiştik. Oğlum, kızım, eşim ve kardeşim çok akıllı, insancıl, kibar, iyi kalpli ve bana çok düşkündü. Örnek bir aileydik. Ben sadece, 'Hasret var, ayrılık yok' diyorum. Hedefim ve hayalim biraz daha düzeldiğimde özellikle kız çocuklarına yardım eden bir kuruluşta yer almak" ifadelerini kullandı.
'KIZIMIN KOKUSU YOKTU, UYUMADIM'
UÇAKLA Ankara'ya sevk edildiğini ifade eden Alıcı, "Yoğun bakımda yaklaşık 40 gün kaldım. Yaklaşık 20 defa ameliyat oldum. Bana bebekler gibi baktılar ama ben yoğum bakımdayken ilk 10 gün hiç uyumamıştım. Çünkü kızımla yatağa geçtiğimizde Ayşe Naz eşime ve bana hep, 'Annecim, babacım benim sesimi duymadan, benim kokumu almadan uyuyamazsınız değil mi' diye sorardı. Ben kızımın kokusu, varlığı yok diye ona mahcup olacağımı düşünerek hiç uyuyamadım. En son ilaçla uyuttular. Bacağımı ampute edeceklerdi. Çok çabaladılar etmemek için ve başardılar. Hepsine çok teşekkür ediyorum. Çok zor zamanlar geçirdim ama şimdi beklediğimden iyiyim ve daha da iyi olacağımı düşünüyorum" dedi.
'OLACAĞINI BİLİYORDUK'
DEPREMDE ölen eşi ve erkek kardeşi ile daha önce deprem üzerine sohbet ettiklerini hatırlatan Alıcı, "Sohbet ettiğimizde Kahramanmaraş'ta deprem olacağına inanıyorduk fakat bu kadar büyük ve yıkıcı olacağını hiç tahmin etmemiştik" dedi.