"Cem Karaca Özal'ın elini öpmedi!"
Moğollar'ın kurucusu Cahit Berkay, zamanında Turgut Özal'ın elini öpmekle ve döneklikle suçlanan Cem Karaca'nın, konser sonrası tebrik için gelen Semra Özal'ın elini centilmence öptüğünü ve olayın bundan ibaret olduğunu söyledi ve ekledi: "Cem'i çok üzdüler. Hiç ama hiç hak etmediği halde..."
- Hayatın İçinden
- Giriş Tarihi: 10 Ekim 2009 18:32
- Güncelleme Tarihi: 10 Ekim 2009 19:05
-Anadolu rock yapan Moğollar, uzun yıllar Fransa'da kaldı. Neden, yaptığınız müzik ülkede tepki mi gördü ya da siyasi baskı mı vardı?
Hayır, biz kurulurken "Yurtdışına gideceğiz, çok meşhur olacağız ve ülkemize dönüp büyük projeler yapacağız" düşüncesiyle Fransa'ya gittik. Moğollar kurulurken siyasi hiçbir tarzı yoktu ama ülkemizde ve dünyada olup biten olumsuzlukları eserlerimizde dile getirmeyi hep ilke edindik. Böyle olunca da toplum bizi sol olarak görmeye başladı. Malum 1968'li yıllar hareketli yıllardı. Mesela Vietnam savaşına karşı bütün dünyaya tepkiler vardı ve biz de üstümüze düşeni yaptık elbette. Özellikle ülkemizdeki gelir dağılımı ve bölgeler arası kalkınmışlık dengesizliğini yine bir bölgemizde ağalık geleneğinin sürmesi toprak reformunun yapılmamış olması bunların tümü bizi derinden etkiliyordu. Mesela benim 1968'de yaptığım ilk bestem "Dağ ve çocuk" ismini taşır ve çevreci bir şarkıdır.
-Siz de önemli bir vokalsiniz ama Moğolların solistleri de oldu. Bunun nedeni neydi?
İlk grubu kurduğumuzda bir solist arkadaşımız vardı. Ama bizim tarzımızla bağdaşamadı. Ülkemizin türkülerini, şarkılarını okumayı pek uygun bulmuyordu. Biz de yollarımızı ayırdık. Sonra Cem'le bir yerde karşılaştık ve benden teklif gitti. O da zaten içten içe istermiş.
1973-1974'te "Cem Karaca +Moğollar" olarak çok güzel işler yaptık. Her konserimiz adeta bir miting gibiydi. Biz gitgide halkın taleplerini müzikle dile getiren duyarlı bir topluluk olduk ve tabii bizim hayata daha sol pencereden bakmamızı sağladı koşullar.
"AYNISINI YAPTIM"
-Cem Karaca'nın Özal'ın elini öpmesi ve döneklikle suçlanmasına ne diyorsunuz?
O olay benim yanımda oldu, aslı astarı yok. TBMM Foto Muhabirleri Derneği'ne konsere gittik, dönem başkanı Özal ve eşi de bizi izlemişler ve konser sonrası yanımıza gelip tebrik ettiler. Semra hanım elini Cem'e uzatırken biraz yukarı doğru tuttu Cem'de centilmenlik örneği elini öptü ama alnına koymadı. Ben de aynını yaptım. Hatta Cem, Özal'a bir espri yaptı. Çünkü ben çeneme koyup çekildim, efendim Cahit Avrupa kültürü almasıyla fark olacak gibisinden. Hele Turgut Özal'ın elini öpmek falan hiç olmadı. Ama bu olayı çok büyüttüler, Cem'i çok üzdüler yıllarca bunun sıkıntısını çekti hiç ama hiç hak etmediği halde.
200'Ü AŞKIN BESTE
-Cahit Berkay adı film müzikleriyle de çok anılır...
Herhalde ülkemizde en çok film müziği yapan sanatçıyım. 200'ün üzerindedir. Hatta sanırım içlerinde çok kötü olanlar da var. (Gülüyor)1974 yılında film müziği yapmaya başladım, daha sonra TV dizileri de gelmeye başladı.
-Beste yaparken ya da film dizi müziği yaparken nasıl konsantre oluyorsunuz?
Özellikle film ve dizi müziklerinde olay ve çekilen mekanın dilini, ruhunu yansıtacak enstrümanlarla çalışmak gerekiyor. Amerika'da çekilen bir filme bağlamayı elinize alarak müzik yapamazsınız. Ya da Anadolu'nun köyünde çekilen bir filme gitarla müzik üretemezsiniz. Şarkılar daha farklıdır. Ben çevreye, insana, havaya karşı duyarlıyım. İçimde var. Böyle olunca da suya sabuna dokunmayan besteler yapamıyorum. Örneğin ilk söz yazarlığım Sivas'taki Madımak vahşeti üzerine yazdığımdır.
-Barış Manço'yla çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Fransa'dan döndükten sonra Barış'la Anadolu turnelerine başladık.
O dönem Moğollar olarak Fransa'da ödüller almışız ki çok önemli aldığımız ödül. Bir gün Kütahya konserinde, her konserde uyguladığımız bir bölüm var; bir şarkıda ben yaylı tanburla taksim yapıyorum Barış da bir metin okuyor. Metni şöyle bitiyordu; "Öyle bir memlekette yaşıyorum ki bir baba kız çocuğunu kucağına alıp sevemiyor". Bu sözler üzerine oradaki bir grup yobaz arabamıza bomba koyup havaya uçurdular ki Barış'ın öyle politik hiçbir tavrı yoktu. Bizi polis, jandarma apar topar Kütahya'dan uzaklaştırdılar. Oradan İstanbul'a daha sonra sıkı yönetim komutani akşam 18.00 'de Sirkeci'den Avrupa treni kalkardı bizi trene bindirdiler gittik.
-Gittiniz Fransa'ya ne oldu?
Bir müddet müzik yaptık ama 1976'dan sonra Fransa'da da müzik yapacak ortam kalmadı. Farklı sektörlerde çalıştım. 1982'de Türkiye'ye kesin dönüş yaptık. Cem Karaca'yla beraber çalışmaya başladık. Bir albümü hariç Cem'in tüm albümlerini Moğollar olarak yaptık.
BU DA "KRİZ BASTI!"
-"Moğollar 2009" nasıl bir albüm olacak?
Stüdyo kayıtlarımız bitti. Yıl sonuna kadar çıkaracağız. Yine muhalif duruşumuz devam ediyor. Nazım Hikmet'in dört şiirini besteledik. Uğur Mumcu'ya ithafen enstrumantal "Geri Sar" diye bir eser var. Deniz Gezmiş'lere ve 1968 kuşağına özlemi dile getiriyor. Kriz Bastı ve Can Yücel'in şiirini besteledik. Gerçi artık kaset, CD yapmanın da bir esprisi kalmadı. Çünkü siz yapıyorsunuz, ikinci gün herkes internetten indiriyor. Olacak gibi değil. Devletin önlem alması lazım.
-Bu da telif haklarının durumunu getiriyor gündeme...
Benim özendiğimi düşünmeyin ama bu kadar müziği bir Avrupa ülkesinde yazan bir besteci, yorumcu, söz yazarı üretseydi özel şatoları, uçakları vs vardı. Ama biz birgün çalışmasak geçinemiyoruz. Tam bir rezalet. Fransa'da CACEM (Telif Meslek Birliği) kayıtlı üç çalışmam var oradan daha çok telif alıyorum. Biraz önce değindik 200 film müziği, 88 dizi müziği (Her dizi 13 ile 200 albüm) 10'un üzerinde kaset, CD, plak...
-Fransa'da aldığınız bir ödülden söz ettiniz...
Evet, o ödülü almak hayal bile edilemezdi. Biz de inanamadık. AKADEMİ SANTRO biz 1970'de aldık. Bizden önce Jimi Hendrix ve bir yıl sonra 1971'de Pink Floyd aldı ve bu ödülü aldığımızdan sonra dünyanın en büyük yapım firmaları peşimize düştü ve biz bunlar arasında tercih yapacak prestije sahip olduk ve CBS'i tercih ettik. Şimdi nerde bu olanaklar tabii ki.
Selvi Boylum Al Yazmalım
Türk sinemasının başyapıtlarından biri kabul edilen, başrollerini Türkan Şoray, Kadir İnanır ve Ahmet Mekin'in paylaştığı Selvi Boylum Al Yazmalım filminin unutulmaz müziği Cahit Berkay'a ait. Cahit Berkay konu hakkında şunları söylüyor: "Hayattaki en şanslı olduğum anlardan birisidir. Deli bir kadro ve müziğini benim yapmamı istiyorlar. Eser sahibi Cengiz Aytmatov, senayro Ali Özgentürk, yapımcı ve yönetmen Atıf Yılmaz... O yıllarda bu kadro her şey demek. Atıf ağabey beni çağırdı ve bütün filmi defalarca izledik. Ben notlarımı tuttum, iyice filmi beynime ve yüreğime yerleştirdim. Geldim eve gitarımı aldım, biraz uğraştım ama hiçbir şey çıkmıyor. Sonra bağlamamı aldım yine yok, kırık dökük kullanılmayacak halde duran bir cura vardı tozlu kirli. Buldum curayı ve tellerini, sağını, solunu onarıp çalınır hale getirdim. Akordunu yaptıktan sonra ilk 10 dakikada bir şeyler olmaya başladı. Mübalağa olmasın, yarım saatte eserin ana teması olgunlaştı. Daha sonra tabii günlerce üzerinde çalıştım ve mutlu son."
Neden Moğollar?
Cahit Berkay, Moğollar ismini neden seçtiklerini şöyle açıklıyor: Rock müziğin doğasında hırçınlık ve isyan var. Dünyaca ünlü rock grupları da 'Animals-Hayvanlar', 'Rolling Stones-Yuvarlanan taşlar' gibi dikkat çekici, agresif isimler taşıyor. Biz de grubun ismini koyarken hem dikkat çekici hem de köklerimize bağlı bir anlamı olmasını istedik.
Barış Manço'lu yıllar...
İmza kampanyası ile geri döndüler
Efsane grup Moğollar'ın, dağıldıktan sonra tekrar bir araya gelip toplanma öyküsü de bir hayli ilginç: Leman mizah dergisi karikatüristlerinden Kaan Ertem, 1992 yılında bir televizyon programında "Moğollar tekrar bir araya gelsin" çağrısıyla bir imza kampanyası başlatır. Kampanya dahilinde kısa sürede binlerce imza toplanır. O tarihe kadar, çok istemelerine rağmen sahnelere dönme konusunda tereddütleri olan Cahit Berkay, Taner Öngür ve Engin Yörükoğlu kampanyaya gösterilen yoğun ilgi ve hayran mektuplarından cesaret alır ve efsane yeniden doğar. Yanlarına genç müzisyen Serhat Ersöz'ü de alan Moğollar, 31 Mayıs 1993'te İstanbul Cemal Reşit Rey konser salonunda muhteşem bir konser verirler. Cem Karaca'nın oğlu Emrah Karaca ise 2007 yılında gruba solist olarak katılır.