Anılarla Atatürk'ün İzmir'i / ARAŞTIRMA: Hanri BENAZUS YAYINA HAZIRLAYAN: Şevket ÖZÇELİK ŞÜKRÜ KAYA ANLATIYOR Gazi, bugünkü İzmir Atatürk Müzesi'nde (Naim Palas Oteli) yemek yiyecekti. Yakın çevresi, perdeleri kapattırdı. Fakat o "Açın kapıları, perdeleri, ardına kadar açın... Ne varsa millet görsün!" diyerek müdahale etti ve kadehini halkın şerefine kaldırarak büyük alkış aldı
SOFRA BURAYA KURULMUŞTU Yaşadığı dönemde İzmirliler'in Ata'ya armağan ettikleri Naim Palas Oteli, günümüzde Atatürk Müzesi. Yeni Asır Muhabiri Tolga Tekin evin bugünkü halini görüntülemeye gittiğinde bütün pencerelerin kapalı olduğunu gördü. Açılmasını rica etti. Fakat isteği kabul edilmedi. O da girişte, Kordon'un görüntüsünü aralık kapıdan çekebildi. Atatürk'ün anılara konu sofrası da burada kurulmuştu. |
Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Kordon'da yaşanan olayı anılarında şöyle dile getirir:
"1926 yılında İzmir'de Naim Palas'ın alt kat taşlığında kurulan kalabalık sofrada, perdelerin kapatılması üzerine Mustafa Kemal Paşa;
- Açın kapıları, ardına kadar açın. Ne varsa millet görsün ve bilsin ki biz işte böyle yemek yiyoruz. Böyle içki içiyoruz.
Merak ederler, önce birikirler, sonra görürler, anlarlar ve kendi işlerine giderler, dedi.
Ardından şöyle devam etti:
AÇIK YÜREKLİLİKLE
- Ben yaptıklarını halkımdan gizleyecek adam değilim. Ayrıca burada yaptıklarımız onların yaptıklarından başka bir şey değildir.
Asıl perdeleri kapatmak suretiyle bizim onlardan başka, onların bildiklerinden başka bir şeyler yaptığımız kuşkusunu uyandırmış oluyoruz ki; işte o çok tehlikeli bir harekettir.
Biz ne yaptıysak halkımızın karşısında yaptık ve ne yapacaksak bunu da yine halkımızın karşısında, açık yüreklilikle yapacağız.
Bizim yaradılışımızda açıklık vardır. Gizlilikten, halkın bakışlarından kaçmaktan nefret ederiz.
Onlar bizi gerçekten etimizle, kemiğimizle, yaşantımızla kendilerinden biri gibi gördükçe daha çok itimat ederler, daha çok bağlanırlar."
Gazi Mustafa Kemal Paşa, kapatılan pencerelerin, perdelerin ve kapının derhal açılmasını emretti. Sofrayı da pencerelere yaklaştırdı. Kadehini birkaç defa;
- Halkın şerefine! diye kaldırdı.
ALKIŞ TUFANI
Dışarıdan bir alkış tufanı koptu. Halk;
- Yaşa Gazi!.. sesleri ile Kordon'u adeta inletti.
Gerçekten de söylediği gibi çıktı. Önce uzanıp baktılar, sonra da çekip gittiler. Bunun üzerine Gazi Mustafa Kemal Paşa Başyaveri Rusuhi Bey'e şöyle seslendi:
- Haydi davet edelim, bak kimse gelir mi? Halkın seyrinden, merakından değil, küskünlüğünden korkmalı. Şimdi onlara "Mustafa Kemal içiyor, sarhoşun biridir" deseler, "Evet, biz onu gördük. Başka neyi, ne günahı var söyleyin" derler ve beni mutlaka savunurlar."
Gazi kongreler ve savaşlar boyunca ağzına içki koymamıştır. Ama İzmir'de zaferini kutlamış, Falih Rıfkı Atay'ın yazdığına göre de Kramer Palas'ta
garsona "Kral Konstantin İzmir'e geldiğinde buraya oturup bir kadeh rakı içti mi?" diye sorar, "Hayır Paşa Efendimiz..." yanıtını alınca da "Yazık" der "öyleyse İzmir'i neden almak istemiş?"
ARAŞTIRMALARIMLA VARDIĞIM SONUÇ
İzmir'i sevmesinin 7 nedeni vardı
İlk kurşunun Kordon'da atılması, düşmanın aynı yerden denize dökülmesi, annesini Karşıyaka'nın kalbine emanet etmesi, Latife Hanım'ın İzmirli oluşu, O'nu etkileyen nedenlerden bazılarıydı
Gazi Mustafa Kemal, 1905-1937 yılları arasında 17 kez geldiği İzmir'de 147 gün misafir kaldı.
Kurtuluş sonrası ilk üç gün Karşıyaka İplikçizade Köşkü'nde misafir edilen Ata, İzmir'in yandığı günün ertesi olan 14 Eylül 1922'de Göztepe'deki Uşakizade Köşkü'ne geçti.
Burada da 5 gelişinde toplam 91 gün kaldı. Latif Hanım'dan ayrıldıktan sonraki 9 İzmir ziyaretinde ise şimdiki Atatür Müzesi'nde (Eski Naim Palas Oteli) 51 gün geçirdi.
Gazi Mustafa Kemal Paşa İzmir'i niçin bu kadar çok seviyordu?
* İzmir, emperyalistlerin işgaline uğrayan Misaki Milli sınırları içinde kalan bir şehirdi.
* Sonra, emperyalist güçlerin işgalinden kurtuluş için verilen ölüm kalım savaşının simgesi haline geldi.
* İzmir, milli mücadelede "ilk kurşun"un atıldığı yerdi.
* İzmir, Türk kadınına örnek olarak seçtiği ve evlendiği, Uşşakizade Latife Hanım'ın şehriydi.
* İzmir, annesi Zübeyde Hanım'ı Karşıyaka'nın kalbine gömdüğü yerdi.
* İzmir, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığının temeli olan 'İktisat Kongresi'ni düzenlediği yerdi.
Ancak Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı üzen, unutamadığı bir olay da 1926 yılında İzmir'de gerçekleşti. O'na suikast yapmak isteyenler bilinçli biçimde yer olarak İzmir'i seçtiler.
MUZAFFER KILIÇ'IN ANILAR KİTABINDAN
"Zübeyde Hanım Uşşakizadeler'in yazlık köşkünde, müstakbel gelini Latife Hanım'ın dikkatli bakımına karşın 15 Ocak 1923 günü vefat etmişti.
Atatürk o gece Eskişehir'deydi. Haberi kendisine İzmir'deki Başyaveri Salih Bey (Bozok) telgrafla bildirmişti. Derhal cevap verildi:
'Verdiğiniz elim haber beni çok müteessir etti. Merhumenin münasip bir tarzda merasim-i defniyesini ifa ettiriniz.'
Birkaç gün sonra İzmir'deydik. Trenden iner inmez, anasının Karşıyaka'daki mezarını ziyarete gitti ve büyük bir teessür ve heyecan içinde, gözleri dolu dolu şöyle dedi:
TESELLİM İZMİR
'Anam ölmüş, bu hazin hakikat karşısında benim için tecelliye mucip bir nokta var: Kurtuluşu hepimiz için gaye-i emel ifade eden bu güzel İzmir'in mukaddes topraklarına gömülmüş olmasıdır. Annem benim için çok sıkıntılar çekti. Allah orada rahat uyumasını nasip etsin"
* * *
Atatürk, Latife Hanım'ın annesi Zübeyde Hanım için yaptırdığı kabri beğenmemiş, üzerine yazılan ve "Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'nin Valide-i Muhteremeleri..." diye başlayan cümleden de hiç hoşlanmamıştı.
Bir gün Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak'a talimat verdi. Dağdan getirtilen iki büyük taşı mezara diktirtip üzerine "Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın anası Zübeyde burada gömülüdür" diye yazdırttı.
Daha sonra dönemin İzmir Belediye Reisi Behçet Uz burası için belediye meclisi kararı ile bir türbe projesi hazırlattı. Tatbik edilse abide halinde, muazzam bir eser olacaktı.
Atatürk kendisine sunulan projeye bir an göz ucuyla baktı... 'Hayır...' dedi."
SALİH BOZOK VE RESSAM AYETULLAH SÜMER'DEN
Yaveri Salih Bozok 10 Eylül 1922 günü İzmir'e girerken yaşadıkları bir olayı şöyle nakleder:
Gazi Mustafa Kemal Paşa İzmir HÜkümet Konağı önüne geldiğinde "Bir rüya görmüş gibiyim!" deyip başladığı konuşmasını;
- Başarı benim değil, sizin, milletindir. Artık savaş bitmiştir, yeni işlerimize bakacağız! diyerek tamamlar.
BİZE YAKIŞMAZ
O gün Valiliğin önünde atının kuyruğuna bağladığı Yunan bayrağını yerlerde sürükleyen Süvari Çolak İbrahim'i gören Gazi Mustafa Kemal Paşa Emir Çavuşu Ali Metin'le, Çolak İbrahim'e şu haberi yollar:
- Bayrağı yerde sürümesinler. Bu bizim adaletimize yakışmaz."
Bayrak atın kuyruğundan çözülür.
Gazi Mustafa Kemal Paşa benzer bir olayı da Karşıyaka'da yaşar. Tufan Atakişi 1912-2012 Karşıyaka Spor Kulübü 100 Yaşına Giriyor adlı kitabında Abdi İpekçi'nin İnönü Atatürk'ü Anlatıyor kitabından bu olayı ressam Ayetullah Sümer'e atfen şöyle veriyor:
"Türk Ordusu İzmir'e cumartesi günü Atatürk geldi ve Karşıyaka'daki Kostantin'in misafir edildiği evde (İplikçizade Köşkü) kaldı.
Bütün gençler koşup gittik, Atatürk'ü yakından gördük. Yere bir Yunan bayrağı serilmişti. Atatürs bunu görünce kaşlarını çattı:
- Bu ne? dedi.
Delilerki;
- Efendim Kral Konstantin buruaya geldigi zaman Türk bayrağına basarak girdi.
KRALIN GAFLETİ
Biz de hakikaten o acı vakaya şahit olmuştuk. Ne yapabilirdik? Müdahale etsek bizi orada kurşuna dizeceklerdi. Sabrettik ve dedik ki, intikamını alırız. Fakat Atatürk'ün büyüklüğüne bakın, ne kadar böyle insani duygusu var ki "Bir bayrak" dedi "milletin şerefidir. Onunla oynanmaz. Rica ederim, kaldırın bayrağı yerden. Kral bir hata işlemişse,
bir gaflet yapmışsa, aynı şeyi benim yapmama imkan yok. Evet Yunanlılar bizim düşmanımızdı, mağlup etkik, denize döktük, iş bitti. Bayrak bir milletin şerefidir."
Gazi, binaya girdiğinde Kral Konstantin'in portresinin yer aldığı halıyı da çiğnemeyip kaldırtmıştı.
YARIN: SUİKASTÇİYE TABANCASINI UZATTI