
Hazreti Peygamber, herkese güler yüzlü olmayı öğütlemişti. Hz. Peygamber'in şakalaşmalarından bazıları şöyle:
-Rasulullah'ın (s.a.) yanında Kureyş kadınlarından bir grup vardı, O'nunla konuşuyorlar ve daha fazla hak isteyerek seslerini, O'nun sesinden fazla çıkarıyorlardı.
Bu sırada Hz. Ömer geldi ve Rasulullah'ın huzuruna girmek için izin istedi. Bunu duyan kadınlar hemen kalkarak örtülerini büründüler. Rasulullah izin verdi, Hz. Ömer içeri girdi. Bu manzara karşısında Rasulullah gülüyordu.
Hz. Ömer "Allah, gülmeni eksik etmesin Ya Rasulullah!" diye sebebini merak ettiğini ima etti.
Rasulullah (s.a.): "Yanımda olup, senin sesini işitince hemen örtülerini bürünen kadınların bu hali tuhafıma gitti" buyurdular.
Hz. Ömer, Peygamberimize "Siz, saygı göstermelerine daha layıksınız" dedi. Kadınlara da "Ey kendilerinin düşmanı kadınlar! Rasulullah (s.a.)'den çekinmiyorsunuz da benden mi çekiniyorsunuz!" diye çıkıştı.
Kadınlar: "Evet sen daha katı ve kabasın" dediler.
Bunun üzerine Rasulullah işi tatlıya bağlayarak:
"Doğru, ya Ömer! Geniş bir caddede yürürken (bile) şeytan seninle karşılaşsa, vallahi yolunu değiştirir" buyurdu.
***
GÖZLERİNDE BEYAZLIK
Bir gün Ümmü Eymen -radıyallahu anha-, Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'e gelerek:
"-Ya Rasulallah! Kocam sizi evimize davet ediyor" dedi. Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-:
"-O da kim; hani şu gözlerinde beyazlık olan adam mı?" dedi.
Ümmü Eymen -radıyallahu anha-:
"-Ey Allah'ın Rasulü! Kocamın gözlerinde beyazlık yoktur, (yani o ayıplı değildir)" dedi. Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-:
"-Evet, evet! O'nun gözlerinde beyazlık vardır" deyince, kadıncağız:
"-Vallahi yok, ya Rasulallah!" dedi, Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-gülümsedi ve:
"-Hiçbir insan yoktur ki, onun gözünde beyazlık olmasın" buyurdu.
Ashab'ın şakalaşması:
Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin ashabı, kendi aralarında şakalaşırlar, hatta birbirlerine kavun karpuz kabuğu atarlardı. Fakat önemli bir iş çıktığında hemen şakayı bırakıp o işin gereğine uygun tarzda hareket ederlerdi. (Buhari, el-Edebü'l-Müfred, s. 102)
Hatta ashabı göremeyen üçüncü nesil (etbau't tabiin), sahabilerin şaka yaptıklarına inanamayarak, sahabiyi gören ikinci nesilden (tabiun) Muhammed bin Sirin'e şöyle sormuşlardı:
"-Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ashabı da şaka yapar mıydı?"
İbn Sirin'in verdiği cevap ise:
"-Onlar da insandı" şeklinde olmuştur. (Heysemi, Mecme'uz-Zevaid, VIII, 89.)
Hz. Peygamber, güler ve güldürürdü
Müslüman deyince yüzü asık, kaşları çatık, daima gergin ve ciddi, tavizsiz ve müsamahasız insan tipi hatırına gelenler yanılmaktadır. Unutmayalım ki İslam fıtrat dinidir; insan yaratılışına ve yapısına uygundur.
Gülmek de fıtri davranışlar arasında yer alır. Yerinde ve ölçülü kullanıldığında sevinç ve mutluluğun en güzel ifadesidir. İçimizin daraldığı anlarda bir dostumuzun yerinde şakası bütün sıkıntılarımızı gideriverir.
Hz. Peygamber'in bu fıtri ihtiyacı görmezlikten gelmesi veya ona karşı çıkması düşünülemez. Her şeyden önce O (SAS), "güleç yüzlü" idi. Mübarek yüzünden tebessüm eksik olmazdı. En zor ve sıkıntılı zamanlarında bile üzüntülerini yanındakilere belli etmemeye çalışır, onların içini karartacak tavır sergilemekten sakınırdı. Bilhassa sevdiği kimselerle karşılaştığında yüzleri ay gibi parlardı. Bazı zamanlar tebessümün de ötesinde -mecazi ifadeyle- "azı dişleri görülecek kadar" güldüğü de olurdu.
HERKESE ÖĞÜTLEMİŞTİ
Hz. Peygamber, ashabına ve bizlere de güler yüzlü olmayı öğütlemiş; "Kardeşini güler yüzle karşılamak bile olsa hiçbir iyiliği küçük görme (ihmal etme)" demiştir.
Genellikle O'nun gülüş tarzı tebessüm/gülümseme şeklindedir. Hz. Aişe validemiz: "Resulullah Efendimizin, küçük dili gözükecek şekilde, kendinden geçercesine güldüklerini hiç görmedim. Onun gülüşü tebessüm şeklindeydi" demiştir.
Hz. Peygamber, ashabını onurlandırmak, onlara yaklaşmak ve üzüntülerini gidermek gibi gayelerle zaman zaman ashabına şaka da yapmıştır. Ancak alay etme, hafife alma, dalga geçme, küçük düşürme, zor durumda bırakma gibi insani ve ahlaki olmayan maksatla yapılan şakaları şiddetle kınamış ve bu konuda ashabını uyarmıştır. O'nun şakaları mutlaka gerçeğe dayanır ve sonuçta muhatabını memnun ederdi.
Ensardan yaşlı bir kadın O'na gelerek:
-"Ya Resulallah! Beni cennetine koyması için Allah'a dua edin" der.
Peygamber Efendimiz ise:
-"Cennete koca karılar giremez ki!" karşılığını verir.
Verilen cevabın nüktesini anlamayan kadıncağız üzülür ve ağlayarak dönüp gider. Hz. Peygamber, yanındakilerden birini arkasından göndererek: "Söyleyin ona! Koca karılar, cennete ihtiyar olarak girmezler. Zira Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de:
"Biz, Cennet kadınlarını, dünyadaki yaradılışlarına benzemeyen bir yaratılışta yarattık. Onları bakireler kıldık. Onlar, kocalarına gönülden aşıktırlar ve hepsi de birbirinin yaşıtıdırlar" buyuruyor" (Vakıa, 56/35-37) diye haber gönderir.
AŞIRISI KALBİ ÖLDÜRÜR
Gülme ve şakalaşma yerinde ve ölçülü yapıldığında ne kadar güzel ve makbul ise yersiz ve ölçüsüz yapıldığında o kadar itici ve rahatsızlık verici olmaktadır. Hz. Peygamber işin bu boyuta varmaması için uyarmış: "Çok gülmeyiniz; zira gülmenin aşırısı kalbi öldürür" demiştir. Konu komşuyu rahatsız eden yersiz kahkahalar, başkalarının zor durumda kalmasından haz almanın ifadesi sırıtmalar ve bir büyüğün huzurundaki veya kalabalık içindeki fıkırdaşmalar ne Hz. Peygamber'in ne de ehl-i insafın tasvip edeceği davranışlar olup bunlardan kaçınılmalıdır.
Bir Ayet:
"Andolsun size içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir." (Tevbe, 9/128).
Bir Hadis:
-Abdullah b. Haris: "Resulullah Efendimiz kadar çok tebessüm eden, yani onun gibi güleç yüzlü bir kimse daha görmedim."
