Bu büyük etkinlik aynı zamanda büyük bütçelerin ayrıldığı riskli bir yatırım. Organizasyondan beklenen gelir elde edilemezse elde kalan tesislerin nasıl değerlendirileceği ve yapılan yatırımın geri dönüşü ciddi bir sorun
İzmir Ekonomi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. C. Coşkun Küçüközmen yazdı
12 Ağustos gecesi kapanış törenleriyle sona eren Londra 2012 Yaz Olimpiyatları oldukça başarılı bir organizasyon oldu. Hatırlanacağı üzere Londra'da düzenlenen 30. Yaz Olimpiyatları'na aralarında İstanbul'un da bulunduğu 9 şehir başvurmuştu. Ülkemiz ilk turda diğer 3 şehirle birlikte elendi ve aday sayısı beşe düştü, sonraki turda ikiye indi, Paris ve Londra. İki hafta boyunca dünya spor basınının vazgeçilmez ilgi odağı olan olimpiyat oyunları 2016 yılında Brezilya'da düzenlenecek.
Son iki güne kadar kazandığımız tek bronz madalya ile madalya alan 77 ülke arasında 66'ncı sıradaydık. Tekvando ve atletizmde -bayanlar 1500 metre- aldığımız 2 altın, 2 gümüş ve 1 bronz madalya ile olimpiyatları 32'nci sırada tamamladık. Gurur duyduk. Sporcularımız ellerinden geleni yaptılar. Ancak birincilik kürsüsüne çıkanlara sorulan "Başarınızı neye borçlusunuz" sorusuna hepsi ağız birliği etmiş gibi "Çok çalışmaya" diyerek yanıtladılar. Evet, çok çalışma, ama nasıl bir çalışma? Bu konu başka bir yazı konusu. Ancak başarının sırrının çalışmakta yattığı da bir gerçek.
Prestijin önemi
Bu yazıda sizlere 2012 Londra Olimpiyatları bağlamında olimpiyatların ekonomisi ile ilgili tahminler ve gerçekleşmeleri sunmak istiyorum. Olimpiyatlar neticede bir spor müsabakası. Ancak görülen o ki, işin içinde başta ciddi bir bütçe olmak üzere teknoloji, gösteriş, kusursuz organizasyon, anı anına medya, sadece TV değil, internet ve mobil iletişim üzerinden her türlü haber, yorum mevcut. Tabii ki işin bir de güvenlik yönü var ki en fazla kaynak buraya ayrılıyor denilse abartı olmaz. İşin ekonomik tarafı ise organizasyondan beklenen gelirin elde edilmesi. Aksi takdirde elde kalan tesislerin nasıl değerlendirileceği ve yapılan yatırımın geri dönüşü ciddi bir soru ve sorundur. Zengin ülkeler için prestij elbette paradan daha önemli. Ancak dünün zengin ülkelerinin birçoğu bugün sıkıntıda. Hatta İngiltere şimdiden kara kara düşünmeye başladı bile.
Uluslararası denetim firması PwC ve büyük yatırım bankalarından Goldman Sachs Londra Olimpiyat Oyunları üzerine birer rapor hazırlamışlar. Financial Times gazetesi de bu raporları derlemiş. Raporlarda belli faktörler dikkate alınarak madalya sayısı tahmininde bulunulmuş. Tahminler, istatistiki olarak anlamlı bulunan dört faktörü ön plana çıkarmış: 1: Ülke nüfusu, 2: Ülkenin ortalama gelir seviyesi (kişi başı milli gelir ve satın alma gücü paritesi), 3: Ülkenin daha önce Sovyetler Birliği'ne dahil olup olmadığı ve 4: ev sahibi ülke olup olmadığı.
Madalya sıralamasında yer alan ilk on ülke sırasıyla ABD, Çin, İngiltere, Rusya, Güney Kore, Almanya, Fransa, İtalya, Macaristan ve Avustralya. PwC ABD, Çin, Almanya ve Fransa'nın olimpiyatları hangi sırada bitireceğini doğru tahmin etmiş. İlk on dereceyi alacak ülke tahminindeki başarı oranı ise 9/10. PwC'nin tahminini bozan iki ülke Japonya ve Macaristan. PwC Türkiye için toplamda 10 madalya ile 23'üncü olur diye tahminde bulunmuş. Madalya sıralamasını Goldman Sachs ise sadece ABD ve Çin'in sıralamadaki yerini doğru tahmin ederken ilk on tahmininde için ise 9/10. Goldman Sachs'ın tahminini bozan iki ülke Ukrayna ve Macaristan.
Güçlü ülkeler
Financial Times yazarlarından Matthew Engel, "Madalya Tablosu Dünyadaki Statüyü Yansıtıyor" başlıklı yazısında modern anlamda bugüne kadar 26 olimpiyat yapıldığını, madalya sıralamasında ABD'nin 16 kez, Sovyetler Birliği'nin ise 7 kez birinci olduğuna vurgu yaparak diğer üç birinciliğin İngiltere (1908), Almanya (1936) ve Çin'e (2008) ait olduğunu ifade ediyor. Engel, bugün hangi ülke dünyanın en güçlü ülkesi sorusuna, "madalya tablosuna bakın" demenin yeterli olduğunu ifade ediyor.
Türkiye için ümitsiz değilim ancak duygusallığımız, aceleciliğimiz ve profesyonel ruhun yeterince olgunlaşmamış olması, disiplinli ve sürdürülebilir bir çalışmanın sonucunda gelen başarıyı yakalamamızın ve bunu sürdürmenin önündeki en büyük engel.
Riskli bir iş
2016 Olimpiyatları Brezilya'da dedik, 2014 Dünya Futbol Şampiyonası da Brezilya'da. Yani dünya spor basını önümüzdeki 4 yıl Brezilya'yı daha çok konuşacak. Dolayısıyla 2020'yi hedefleyen Türkiye bu da olmazsa 2024 hazırlıkları ve lobisi için Brezilya'yı yakından takip etmeli, hatta bazı süreçlerin içinde gönüllü olarak yer almak için girişimde bulunmalı. Olimpiyat organizasyonu zor ve bir o kadar da riskli bir iş. Dolayısıyla dış kaynak kullanarak Yap İşlet Devret denilse acaba karlı olur mu? Bu işler tasarım, birikim, deneyim işi. İşe iyi bir ekiple başlamak zorundasınız.
Tamam, işimiz zor, ama diğer taraftan bu ülkenin önceliği olimpiyat mı? Olimpiyatlara gelene kadar ülkenin ihtiyacı olan birçok şey olduğunu ve kaynakların oraya yönlendirilmesinin olimpiyat düzenlemekten elde edilecek faydadan daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Aksini iddia edenlere 2004 olimpiyatlarının Atina'da düzenlendiğini de bu vesileyle hatırlatmak isterim.
Devletler ne tür teşvikler veriyor?
ABD, altın, gümüş ve bronz alan sporcularına sırasıyla 25, 15 ve 10 bin dolar veriyor. Singapur ise altın madalyaya 800 bin dolar veriyor (yanlış yazmadım). Kazakistan ise 250 bin dolar. İtalya ise altın madalya alan sporcusuna 182 bin dolar veriyor. Rusya altın madalya alan sporcusuna 135 bin dolar verirken bölgesel hükümet Chelyabinsk Oblast da ayrıca 1 milyon dolar daha veriyor. Çin'de ise ödülün adeta sınırı yok. Nakit paranın yanı sıra apartman dairesi, lüks araba ve daha birçok hediye sırada. İngiltere ise teşvik vermeyen tek ülke. Sadece altın madalya alan sporcuların fotoğrafları posta puluna basılıyor. Ancak buradan gelecek telif hakları da küçümsenecek bir rakam değilmiş. Peki, Türkiye altın madalya kazanan sporcusuna ne veriyor? Efendim 2.000 Cumhuriyet altını, para ile ifade edecek olursak 1 milyon 300 bin Türk Lirası. Bu rakam asgari ücretle çalışan bir kişinin 146 yıllık maaşına eşit.