İş ilanındaki bütün özelliklere sahiptiniz. Hatta apaçık sizi tarif ediyorlardı. Başvurdunuz, görüşmeye çağrıldınız, görüşmede her şey mükemmel gitti. Tam ve tatmin edici cevaplar verdiniz, iyi bir intibağ bıraktınız. Sizinle temas kuracaklarını söylediler. "Bu defa tamam" diyerek ev döndünüz, sabırsızlıkla bir haber beklediniz. Ancak bir, iki, üç gün derken neredeyse bir hafta geçti ama o telefon hiç çalmadı. Sonradan öğrendiniz ki pozisyona bir başkası alınmış.
Sık karşılaşılan bir durumdur bu. İşler ne kadar yolunda gitmiş olursa olsun "iş teklifini" almadan pozisyonu hiçbir zaman çantada keklik gibi görmemek gerekir. Neden mi?
1. Ne kadar kalifiye olursanız olun mutlaka sizden daha kalifiye birisi çıkabilir. İşe alım uzmanlarının yoğun bir aday başvurusuyla karşı karşıya kaldığını unutmayın. İyiler içinden en iyisini seçmek isteyeceklerdir. O yüzden son dakikaya kadar aramaya devam ederler. Sizden sonra içeriye kimin girdiğini asla bilemezsiniz.
2. İş tanımları da insanlar tarafından yapılır. Ve bu tanımlar zaman içinde değişebilir. Hatta bazen pozisyon ilan edildikten sonra bile "Şu da olsa daha iyi olmaz mıydı" diyen birisi çıkabilir. İşe alım görüşmeleri sürerken tepe yöneticilerinden birisi "Biz nasıl eleman istediğimizi belirlemiştik ancak patron Uzakdoğu ülkelerine ihracat yapma ihtimalinden bahsetti geçen toplantıda. Bakın bakalım o kültürlere yatkın hatta Çinçe veya Japonca bilen birileri de çıkacak mı?" Ne yapalım, iş hayatı dinamik bir yapı. Sürekli gelişir ve değişir. İş tanımları da öyle
3. "Bay Mükemmel" gibi görünseniz bile başka problemler olabilir. Karakter veya kişilikle ilgili bir takım uyuşmazlıklar yaşanmış olabilir. Bunlar dile getirilmez, yüzünüze asla söylenmez ancak bir sıkıntıdır. Mesela sahada çalışması gereken bir inşaat mühendisliği pozisyonu için başvuruyorsunuz diyelim. Toz toprak içinde onlarca ustabaşı, işçi veya malzemeciyle çalışmanız, onları iş yaptırmanız gerekebilecektir. Dolayısıyla cevval, cabbar, atakan etkiyeci bir kişilik yapısında olmanız umut edilir.
Oysa sizin içine kapanık, konuşurken sesi çıkmayan bir yapınız veya gülüşmelere sebep olabilecek incelikte bir ses tonunuz var diyelim veya çok nazik çıtkırıldımsanız ne olacak? Siz olsanız kendinizi işe alır mıydınız?
İsterseniz en havalı teknik üniversiteden yıldızlı pekiyi ile mezun olun sonuç değişmez. Bunu tasvip etmiyor herkesin eşit haklara sahip olması gerektiğini düşünüyorum ancak bir gazeteci olarak ideal olanı değil gerçeklerin fotoğrafını çekmek zorundayım.
4. Durum değişebilir. Şirket aniden zora girebilir. Pozisyonlar iptal edilebilir. Böyle olsa bile sizin aranıp haberdar edilmeniz gerekir ancak insanlar şirketleriyle ilgili kötü haberleri dışarıyla paylaşmayı pek istemez.
5. Patron faktörü. Patron koltuğunda oturan kişinin (direkt olarak sizin emri altında çalışacağınız, iş sahibi veya yönetici) altında çalışacak personelin nasıl davranışlar göstermesini istediği önemlidir. Kimi patron çalışanın koşulsuz itaatini kendi sözlerinin her zaman en doğru olarak kabul görmesini ister. Eski bir arkadaşım bir anekdot anlatmıştı. Bir iş görüşmesine gitmiş. Yahudi patronla her konuda anlaşmışlar tam çıkacakken patron dönüp eşime beyaz bir kağıt göstermiş ve sormuş "Söyle bakalım bu kağıt ne renk?" Arkadaşım doğal olarak "Beyaz" demiş. "Ama" demiş patron "Ben bunun siyah olduğunu söylüyorum"
"Kusura bakmayın" demiş arkadaşım "Bence o hala beyaz..." Tabi işe alınmamış.
İyilikle kalın