Soma faciasının ardından yeni bir hal alan torba yasa tasarısında başta madencilik olmak üzere ağır ve tehlikeli işlerde çalışanların yüzünü biraz olsun güldürecek önemli adımlar atılıyor.
Tasarıda madencilere ve maden kazasında ölenlerin yakınlarına tanınacak geniş hakları kısaca özetleyelim:
Torba yasa tasarısının madencilerin çalışma koşulları ile ilgili en önemli hükmü haftalık çalışma süresinin 36 saatle sınırlandırılması. Bu günde en fazla 6 saat çalışmak demek.
Öte yandan olağanüstü haller ve zorunlu nedenler dışında fazla mesai de yapılamayacak. 36 saatin üzerinde gerçekleştirilen her 1 saat fazla mesai için işçi yüzde 50 artırılmış ücretini alacak. Böylece işveren baskısıyla fazla mesainin de önüne geçilmiş olacak.
YILLIK İZİNLER
Madencilerin ücretli yıllık izin hakları da artırılıyor. Maden işçileri kıdemleri doğrultusunda diğer işçilerden 4 gün daha fazla yıllık izin kullanabilecek. Madende 1 yıl çalışan işçi 18 gün yıllık izin kullanabilecek. Diğer işçiler için bu süre 14 günle sınırlı.
Ayrıca geride kalanlara ölüm aylığı bağlanması için 5 yıl sigortalılık ve 900 gün prim ödeme şartı aranmayacak. Hayatını kaybeden madencilerimizin ailelerine hem ölüm geliri, hem ölüm aylığı bağlanabilecek. Madencilerin anne ve babasına da maaş bağlanabilmesi için yoksulluk kriterini ve SGK'dan gelir veya aylık almıyor olmak koşulu da kaldırılıyor. Soma'da hayatını kaybedenlerin SGK'ya olan bütün borçları da silinecek.
İş Kanunu 30 ve daha fazla çalışanın bulunduğu işyerlerinde en az 6 aydır çalışan işçiler iş güvencesi kapsamında koruyor. İş güvencesi kapsamındaki işçiyi işten çıkartacak işverenin, bunu geçerli bir nedenle yapması gerekir. İşçi, fesih nedeninin geçerli bir neden olmadığını öne sürerek işe iade davası açabilir ve yüksek bir tazminatla işe dönebilir. Torba yasa tasarısında maden işçileri için 6 ay kıdem şartı aranmayacak.
Ek olarak madenlerde sürekli veya aralıklı olarak en az 20 yıl çalışmış madenciler 50 yaşında emekli olabilecek.
BİLİNÇLİ ÇALIŞAN
Getirilmesi planlanan tüm bu haklar şüphesiz maden çalışanlarına önemli bir rahatlama ve güvence getirecektir. Ancak kanunlarla bir yere kadar başarılı olabiliyoruz malesef. Devletin her bir işyerine veya herbir çalışanın başına bir iş müfettişi dikmesi mümkün değil. Bundan sonra ölümlerin ve hak kayıplarının olmamasını istiyorsak gördüğümüz yanlışların düzeltilmesini istemeli aksi durumunda da kamu otoritelerine bildirmeliyiz.
Batılı kültürlerde özellikle iş yaşamında "şikayet" kültürü vardır. Bizde ise bu malesef gammazlamak olarak algılanıyor. Önce bu algı değişmeli. Devletin ve işverenin kusurları elbette var ama defalarca uyarılmasına rağmen ölüm riskini göze alarak madene inen işçinin de bir ihmali yok mu sizce. "Ne yapsınlar, başka çareleri mi var?" diye soranlanlara hayattan daha değerli ne var? diye sormak isterim.