İzmir'de camide müzik skandalının bir daha yaşanmaması için ne yapılmalı? Adli Bilişim Uzmanı Ercan Kılıç açıkladı
İzmir’de camilerin merkezi sistemine yapılan frekans saldırısından sonra soruşturma başlatıldı. 30 kişilik özel ekip şüphelileri aramaya başladı. Adli Bilişim Uzmanı Ercan Kılıç ise İzmir’de merkezi sisteme girenlerin bunu nasıl yaptığına dair SABAH Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulundu. İşte SABAH'tan Damla Kaya'nın haberinin detayları.
- İzmir
- Giriş Tarihi: 26 Mayıs 2020 01:53
- Güncelleme Tarihi: 26 Mayıs 2020 01:54
İzmir'deki merkezi sisteme ezan okuyan Karşıyaka, Konak, Çiğli ve Buca'daki camilerin frekans sistemine giren şahıslar, İtalyan devrim şarkısı Çav Bella'yı hoparlörden çaldıktan bir gün sonra Bornova ve Bayraklı ilçelerinde bu sefer ünlü sanatçı Selda Bağcan'ın Yuh Yuh şarkısı çalındı. Olayla ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, adli soruşturma başlattı. Emniyet güçleri ise olayı gerçekleştiren şahısları yakalamak için 30 kişilik bir ekip kurdu. Adli Bilişim Uzmanı Ercan Kılıç ise İzmir'de merkezi sisteme girenlerin bunun nasıl yaptığını, ne tür önlemler alınması gerektiğini ve olası saldırılara karşı Türkiye'nin neler yapabileceğini ayrıntıları SABAH'a özel açıkladı. İşte o açıklamalar:
"TELSİZ CİHAZLA FREKANSA GİRMİŞLER"
"Merkezi sistemde ezan yayınları bir merkezden tüm camilere yayılan bir sistem. Küçük bir camiden yayın yapılıyor. Bu radyo frekansı üzerinden bütün camilerde aynı anda alıcı cihazca bu radyo yayını merkezden yapılıyor. Etraftaki bağlı camilerden bu yapılan yayın her yere dağılıyor. Bütün herkesin duyması sağlanıyor. Bu yapılan yayının frekansının bilen kişi ya da kişiler ellerinde bu frekansta yayın yapabilecek telsiz cihazlarıyla bu frekansa giriyorlar. Belli bir güçte yayın yapıyorlar. Bu yayınlarla yakındaki camiler yüksek ihtimalle etkileniyor. Bu şekilde Çav Bella'yı ve Selda Bağcan'ın Yuh Yuh şarkısını çaldırmış olabilir."
"GÜÇLÜ BİR CİHAZ OLSAYDI, TÜM CAMİLERDEN YAPABİLİRLERDİ"
"Eğer ellerinde camide yer alan ve merkezi yayın yapan yerdeki gibi güçlü bir cihaz varsa yayın yaptıklarında daha fazla camiye ulaşabilir ve daha fazla cami etkilenebilirdi. Aynı şekilde belediyelerde de böyle bir sistem var ama daha önce belediyelerde böyle bir şey olmadı.
"GEZİ OLAYLARINDA DA TELSİZE GİRİLMİŞTİ"
"Gezi olaylarında da böyle bir şey olmuştu. Gezi olaylarında da polis telsizlerinden zaman zaman kaçak yayınlar yapıldı, polislere tehditler telsizlere girilerek yapılmıştı. Bu cami olayında da aynı şeyi yaptılar. Sadece frekans değişikliği olarak düşünülmesi lazım. Bir frekansta camiler çalışıyor, camilere giriş yapabiliyorlar. Gezi olaylarında da diğer bir frekansta Emniyet çalışıyordu, oraya girmişlerdi. Ama Emniyet bu konuda büyük bir önlem aldı, hâlâ da almaya devam ediyor."
"CAMİDEKİ FREKANSI BİLMİYORSA DENEYEREK BULMUŞ OLABİLİR"
"Camilerdeki olayda oranın frekansını bilmesi gerekiyor. Frekansı bilmiyorsa deneye deneye bulabilir. Çok eskiden araç telefonları vardı. Özellikle devlet çalışanlarının ve üst düzey görevlilerinin telefon görüşmeleri dinlenip internete ve gazetelere düşer mi düşüncesiyle onlarda da telsiz cihazlarında tarama özelliği bulunuyordu. Tarama cihazlarıyla taramayı yapar, bu frekansı bilir, öğrenir oradan da yayını yapar. Ama önlem alınırsa bu işler bir daha kolay kolay olmaz. Ayrıca bahsi geçen telsiz cihazlarına sahip kişi ya da kişilerin pekçok resmi ve özel kurumlara ait haberleşmeleri anlık olarak dinlemeleri, bu haberleşmelere giriş yaparak sabote etmeleri teknik olarak mümkün."
"CAMİDEKİ ALICILARIN KAPATILMASI GEREKİR"
"İlk önlem olarak en basit yol olarak cami görevlileri, merkezi yayın yapılacağı zamanlarda yayın cihazının başında fiilen bulunmalı. Merkezi yayın başladığında sistemi açmalı, yayın bittiğinde ya da yayın esnasında yayına herhangi bir müdahale olduğunda sistemi kapatmalı. Camideki alıcılar devamlı açık ve belli bir şifreyle aktif ediliyor. Bir tane açma kapama düğmesi olduğuna göre her caminin imamı ezandan önce gelecek bu sistemi açacak, ezan sonrası kapatacak. Eğer o arada bir yayın yapılırsa anında şartel kapatılacak. İkinci önlem olarak ise elektronik sistemlerin yenilenmesi gerekiyor."
"KODLARLA KORUMA ALTINA ALINABİLİR"
"Telsiz yayın sisteminde yayınlar yapılırken yayın sistemlerindeki kodları duymayız. Yayın sistemlerinde CTCSS-DCS ve DTMF tabir edilen kod ve tonlar ile ya da dijital sisteme (DMR) geçilmek suretiyle en kısa zamanda koruma altına alınmalıdır. İşte bu kodları çözmesi için yüksek elektrik bilgisine ihtiyaç vardır."
"BAŞKA ŞEHİR VE ÜLKEDEN BUNU YAPAMAZLAR"
"Camilerin merkezi sistemlerine başka şehirden ya da başka ülkeden, uzaktan, oturdukları yerden bunu yapamazlar. Ancak başka ülkelerden bunu yapacak bir istihbarat örgütü, yine buradaki insanlarla bağlantı kurup angaje ederek bunu yapabilir. Örneğin örgütlerde bir sempatizan durumuna getirecekler, belli bir elektronik bilgisi olan birini seçecekler ama bunun için çok fazla elektronik bilgiye de gerek yok. Devleti zafiyete uğratacak bir şey değil. Aslında çok büyük bir iş yapmadılar!".
"TÜM TÜRKİYE'YE EŞ ZAMANLI SALDIRI OLURSA SİSTEM KAPATILIR"
"Olayı gerçekleştirenlerin ellerindeki cihazın gücüyle camideki alıcı cihazın hassasiyetiyle doğru orantılı olmalı. Bu da olayı en uzak birkaç kilometre uzaklıkta yaptıklarını gösterir ve başka bir semtten başka bir semti tetikleyebilir. Ama el cihazı dediğimiz cihazlarla çok uzak bir mesafeden bunu yapamazlar. Ancak pek çok büyük şehirde gerçekleştirilen bu yayınlar, dışarıdan müdahaleye açık, neredeyse korumasız durumda. Farz edelim ki, tüm Türkiye'de yapılmış olsa aynı anda eş zamanlı farklı şehirlerde yapılması gerekir. Böyle bir olasılıkta yine merkezi sistemi kapatmak gerekir ki, her zaman bu cihazların başında kişi olmadığı için iş işten geçmiş propaganda yapılmış olurdu. Bu nedenle sistemin normalde kapalı durması gerekiyor. Öncesinde açması sonrasında kapaması gerek ki, müdahale olursa anında kapatabilsin."
"BU ŞAHISLARI AMATÖR TELSİZCİ ARKADAŞLAR YAKALAYABİLİR"
"Bu kişileri ekipmanla yakalamak gerekiyor. Bu konuda en hazır ekip de amatör telsizci arkadaşlar. Bu işi hem bilirler hem de yarışmaları da vardır. Kendilerini geliştirmek için yayın yapan bir cihazı bir yere koyarak ilk önce bulana ödül verirler. En fazla telsizle uğraşan şahıslar bunlardır. Çalışma yöntemlerini çok fazla söylemek istemiyorum, özellikle hazır bir ekip en azından çevreyi daraltır ve şüpheli şahsa yaklaşırlar ve o şekilde yakalayabilirler.".
"BTK, EMNİYET, MİT VE ASKER, TELSİZLERİ TESPİT EDER"
"1990'larda PKK'nın elinde çok yüksek fiyatlı ve yüksek teknolojik cihazları olurdu ve hatta yakalanmadan önce ateş edip cihazları imha ederlerdi, ya da öyle kaçarlardı. Şahısların ellerinde böyle bir cihaz varsa ve haberleşiyorlarsa zaten bununla ilgili devletin elinde cihazlar var. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) bununla ilgileniyor. Bununla ilgili analiz birimi var. Devletin diğer kurumları da zaten bu tür konularla ilgileniyor. 1990'lı yıllar geçtikten sonra asker ve polisin frekanstan dinleyecek durumdan geçildi, atlamalı frekanslar yapıldı. Günümüzde polisimiz kendi arasında haberleşmesi kolay kolay ele geçirilmesi imkânsızdır. Zamanında TÜBİTAK'ta kripto merkezinin araştırmalarının yapıldığı ve üretildiği yer vardı. Burası Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elindeydi, BTK da öyle. Onların elinden alındıktan sonra böyle bir şeye ihtimal vermiyorum. Devletin kurumlarında güvenlik önlemleri var çok şükür. Yani terör örgütleri telsizle haberleştiklerinde tespit edilebiliyor. Basit bir araştırmayla da bulunabilir. Askeri kurumlar, Emniyet, BTK, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) bu konularda gerekeni yapıyor.".
DAMLA KAYA - SABAH