İzmir'de geçen yıl 30 Ekim'de saat 14.51'de meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depremde Bayraklı ilçesi Adalet Mahallesi'nde yer alan Cumhuriyet Sitesi de büyük hasar gördü. Sitenin 8 bloğundan 2'si çöktü ve yan yattı. O bloklarda oturanlardan biri de Fatma Aladağ'dı. Çocukları Zehra Işık , Yusuf Bahri , Elif Neva ve komşusunun kızı Merve İnce ile birlikte birinci katta bulunan evinde, enkaz altında kalan Aladağ, 112 Acil Çağrı Merkezi'ni arayarak yardım istedi. Zorlu bir mücadelenin ardından çocuklarıyla birlikte enkazdan kurtarılan Fatma Aladağ, o gün yaşadıklarının her anını gözünde yaşlarla anlattı. Eviyle birlikte eşyalarını da kaybeden Fatma Aladağ, depremden sonra bir süre yakınlarının yanında kaldı.
Kayınvalidesi Songül Aladağ, 3 çocuğu ve eşiyle birlikte, kısa süre önce Atatürk Mahallesi'nde kiraladıkları bir evde yaşamını sürdürmeye başlayan Aladağ, "O günün ardından hep, 'çok şükür hayattayız' dedim. Psikolojik destek aldık. Çocuklarım uzun süre gün ağarana kadar uyuyamadı. Ani seslerden hala korkuyorlar. Araba geçince ürküyorlar. İnşaat sesleri onları korkutuyor. Yıkılan apartmanların olduğu yere hiç gitmedim. Çocukları da o bölgeden uzak tutuyorum. Bu yüzden hep biraz daha uzak bir yerde yaşamak istedim. Orada artçılar devam etti. Biz hissetmedik" ifadelerini kullandı.
'TAVAN OLDUĞU GİBİ ÜSTÜMÜZE ÇÖKTÜ'
Göçük altındayken ilk aramasında 112 ekiplerine ulaştığı için kendisini çok şanslı hissettiğini anlatan Aladağ, deprem sırasında yaşadıklarını şu sözlerle dile getirdi:
"Deprem anında çocuklarla evin içinde ayrı yerlerdeydik. Oğlum, kızım ve Merve aynı odadaydı. Küçük kızım Elif salonun ortasında televizyon izliyordu. Ben ise mutfaktaydım. Telefonum başka bir yerdeydi. Telefonumu alıp Elif'i kucakladım. 'Çocuklar yanıma gelin' diye seslendim. Dışarı çıkmaya niyetlendim. Tekrar sallandık. Bazı anları hatırlamıyorum. Merve annesine anlatmış. Ben onları sarmalamışım. Koltuğun önüne oturduk. Tavan komple üstümüze çöktü. Bizi kurtaran şey de koltukla konsolun arasına sıkışmamız oldu. Mobilyalar da sağlammış. Bize ulaşmaları 5 saati buldu."
'UMUTSUZLUĞA KAPILDIM, ÇOCUKLARA BELLİ ETMEMEYE ÇALIŞTIM'
Göçük altında oyuncak verip şarkılar söyleterek çocukları oyalamaya çalıştığını dile getiren Aladağ, "İlk anda eşimi sonra kayınvalidemi aradım ikisine de ulaşamadım. Umutsuzluğa kapıldım ama çocuklara belli etmemeye çalışıyordum. Daha sonra 112'yi aradım. İlk aramamda açıldı. Telefonum sürekli çalıyordu. Her arayan kişiye konumumu anlattım. Daha sonra şarjım bitecek diye WhatsApp'tan durum paylaştım. 'Nolur aramayın sadece dua edin' yazdım. Çocukları sakinleştirmeye çalıştım ve tahtaları birbirine sıkıştırarak kendimize alan açtım. Merve annesi yanında yok diye çok korktu. Hareket edemiyordu. Yusuf ve Zehra saatlerce aynı pozisyonda kalıp hiç hareket edemedi. Bir ara çocuklara şarkı söyletmeye başladım. Elime bir bebek geçti kızıma verdim. Sürünerek başka bir oyuncağı elime aldım, onu da oğluma verdim" ifadelerini kullandı.
ELİF'İN KURTULDUĞUNU ALKIŞLARLA DUYDU
Göçük altındayken çökmelerin devam ettiğini anlatan Fatma Aladağ, binanın yan yattığını, bir yandan telefonla konuştuğu eşi ve ağabeyini sakinleştirmeye çalıştığını belirtti. Aladağ o anları da şöyle anlattı:
"Dışarıda bekleyenler çökmüş binayı görünce o enkazın altından birinin kurtulabileceğine ihtimal vermemiş. Eşim çok panik olmuştu. Allah razı olsun bir itfaiye ekibi bizi kurtardı. İtfaiye ekiplerinden birisi, 'Burada 5 tane can var. Bu insanları kurtarmayacaksam boşuna mı çalışıyorum?' demiş ve risk alarak kendini göçüğün içine atmış. Telefondan şu sözleri duyduğumu hatırlıyorum: 'Kardeşim merak etme seni kurtaracağım, Allahu ekber, Allahu ekber', 'Tamam abicim, tamam abicim' dedim. Sürekli irtibat halindeydik. Ayağımı vurabileceğim bir alan vardı. Yönlendirmeyle bana ulaştılar. Önce kızımı çıkardı. O an Elif'i kurtardıklarında bir alkış sesi duydum. O bile bambaşka bir duyguydu. Çok şükür dedim."
'ÇOCUKARDA DERİN İZLER BIRAKTI'
Deprem anında yaşadıklarının özellikle çocuklarda derin izler bıraktığını kaydeden Aladağ, büyük kızı Zehra'nın bu yıl 1'inci sınıfa başladığını ve okuldaki rehberlik öğretmeninden destek aldığını belirterek, "Zehra depremin adını dahi duymak istemiyordu. O içine kapanık bir çocuk. Hiç dile getirmek istemedi. Yusuf tam tersine hiperaktif oldu. Çığlıkla, hırçınlıkla dışa vurdu, feryat etti. Elif ise her şeyden korkuyordu. Çocuklar o evden bahsederken, 'kumlu ev' diyorlar. Her gittiğimiz evde 'çatlak var mı, burası sağlam mı?' diye soruyorlar" dedi. Bir anne olarak çocuklarının yanında güçlü durmaya çalıştığını anlatan Aladağ, "O gün sırtıma tavan baskı yapmış ben bu ağrıyı iki hafta sonra fark edebildim. Yaralarımı sonradan gördüm.
Evet güçlü durmaya çalışıyorum ama kendimin de çok sağlıklı olduğumu düşünmüyorum. Unutkanlıklarım var. Kafam hala dağınık. Hala sıkıntılarımız var ama inşallah düzeliriz. Çocuklar şu an küçükler atlatırlar, diyoruz ama ne derece atlatacaklar bilemiyorum. Rabbim düşmanıma dahi böyle bir şey yaşatmasın" diye konuştu.