Özel İzmir Gazi Hastanesi KBB Uzmanı Doç. Dr. Sinan Başoğlu, alerjik nezle hakkında bilgiler verdi. Doç. Dr. Başoğlu, "Alerjiye neden olan maddelerin burunla teması sonucunda ortaya çıkan, burunda ve gözlerde kaşıntı, hapşırma, su gibi burun akıntısı gibi yakınmalar ile seyreden bir hastalıktır. Halk arasında saman nezlesi veya yaz nezlesi olarak da bilinir. Hastalığın şiddeti kişiden kişiye değişebilir. Bazı hastalarda yakınmalar çok hafif görülürken, bazılarında oluşan reaksiyonlar işlerini, uykularını engelleyecek ve yaşam kalitelerini bozacak kadar şiddetli olabilir" diye konuştu.
BURUN TINANIKLIĞI YAPAR
Alerjinin, genetik geçiş özelliği gösterdiğini kaydeden Doç. Dr. Sinan Başoğlu, "Anne ve babanın her ikisinin de alerjik olması durumunda çocuğun da alerjik olma olasılığı çok yüksektir. En sık rastlanan alerjenler hayvan tüyleri, polenler, mantar sporları ve ev tozu akarlarıdır. İlkbaharın erken dönemlerinde polenler, çevrede sıklıkla rastlanan ağaçlar alerjik reaksiyonlara neden olmaktadır" diye konuştu.
Alerjik nezleli kişilerin, alerjisi olmayanlara göre soğuk algınlığına, sinüs ve kulak enfeksiyonlarına daha yatkın olduklarını ifade eden Doç. Dr. Başoğlu, "Bu hastalarda astım görülme sıklığı da daha fazladır. Alerji gün içinde burun tıkanıklığı yapabileceği gibi uykuda da tıkanmaya ve bunun sonucunda nefes durmasına (apne) sebep olabilir" şeklinde konuştu.
Alerjik nezleli hastaların tedavisinin hastanın özelliklerine, muayene bulgularına ve yakınmalarının ciddiyetine göre belirlendiğini söyleyen Doç. Dr. Başoğlu, "Alerjik nezle tedavisinde en önemli adım kişinin alerjik olduğu maddelerden kaçınmasıdır. Öncelikle alerjik reaksiyona neden olan alerjenlerle temasın kesilmesi gerekir. Daha sonra alerjik reaksiyonların ilaç tedavisi ile önlenmesi, aşı tedavisi, ışık tedavisi - Rhinolight takip edilir. Son olarak ameliyat gerçekleştirilebilir. Özellikle burun tıkanıklığına neden olan burun eti büyümeleri (konka hipertrofileri), burun içi polip oluşumları ve tedaviye yanıt vermeyen kronik sinüzit durumlarında cerrahi tedavi seçenekleri değerlendirilmelidir. Gerektiğinde ameliyat ile burun tıkanıklığı ve enfeksiyonun giderilmesi, hastanın yakınmalarının azalmasında ve buruna uygulanan ilaçların daha etkili kullanılabilmesine olanak sağlar" dedi.
KORUNMA YÖNTEMLERİ NELERDİR?
● Alerjik reaksiyonların oluştuğu yerlerden uzakta yaşamak seçeneği en ideal yaklaşımlardan biri olmasına karşın nadiren uygulanabilmektedir. Alerjinin kontrolünde faydalı olabilen diğer öneriler ise şu şekildedir: ● Mümkünse alerjik reaksiyonların oluştuğu yerlerden uzakta yaşamak ● Çimenli ortamda veya ev temizliği yaparken polen maskesi takmak, ● Klima filtrelerini sık sık değiştirmek ya da bir hava temizleme aygıtı kullanmaya başlamak ● Polenlerin çok yoğun olduğu özellikle rüzgarlı dönemlerde açık havaya çıkmamak, kapıları ve pencereleri kapalı tutmak ● Evde bitki ve hayvan bulundurmamak ● Kuş tüyü yastıkları, yün battaniye ve yün örtüleri pamuk veya sentetik maddeden yapılmış olanlarla değiştirmek ● Gerekli olduğunda alerji ilaçları kullanmak ● Genel sağlık kurallarına uymak, sigarayı bırakmak ve diğer hava kirliliğine neden olan etkenlerden uzak durmak.
KASIK VE GÖBEK FITIĞI BELİRTİLERİNE DİKKAT!
Özel Gazi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İbrahim Karagülle, "Fıtıklar oluştuğu yere göre farklı belirtileri olan ve farklı adlandırılan yine farklı tehlikeleri barındıran bir hastalıktır" dedi
HALK arasında fıtık olarak bilinen hastalığın kas ve dokularda var olan boşluklara karın içi organların girmesi ile oluşan bir cerrahi hastalık olduğunu belirten Özel Gazi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İbrahim Karagülle, "Fıtıklar oluştuğu yere göre farklı belirtileri olan ve farklı adlandırılan yine farklı tehlikeleri barındıran bir hastalıktır" dedi. Sık karşılaşılan fıtık türlerinin; kasık fıtığı, göbek fıtığı, kesi yeri fıtığı(daha önce geçirilen ameliyatların yerinden olan) gibi karın duvarında görülen fıtıklar olduğunu belirten Op. Dr. Karagülle, " Fıtıklardaki temel belirti oluştuğu yerde ağrısız şişliktir. Ancak fıtık alanına bağırsak girip sıkıştı ise ağrı meydana gelir. Bu nedenle fıtıklarda ağrı da var ise bağırsak sıkışmasına bağlı bazı tehlikeler gelişebileceğinden bir an önce cerrahi müdahale gerekir" dedi.
ERKEKLERDE DAHA SIK
Tüm fıtıkların yüzde 75'i kasık fıtıklarıdır ve erkeklerde kadınlara göre 3 kat daha fazla görülür" diyen Op. Dr. İbrahim Karagülle, "Fıtık yeni doğanlardan itibaren her yaşta görülebilir. Kasık fıtıkları karın içi basınç arttığında yani kişi ayağa kalktığında, öksürme, ıkınma, ağır kaldırma gibi durumlarda belirgin hale gelir. Bu durumlar ortadan kalkınca şişlik kaybolabilir. Bazen şişlik hiç kaybolmaz ama elle içeri itilebilir" diye konuştu. Göbek fıtıkları da tüm fıtıkların yüzde 8'ini oluşturduğunu söyleyen Op. Dr. Karagülle, "Genelde doğum yapan ve kilolu kadınlarda daha sık görülür. Ağır spor yapan, ağır yük taşıyan, kronik öksürüğü olanlarda daha fazla görülmektedir" dedi.
TEDAVISI NASIL YAPILIR?
KASIK fıtığı ve göbek fıtığında temel tedavinin cerrahi yaklaşım olduğunu söyleyen Op. Dr. Karagülle, "Özellikle ağrılı ve içeri girmeyen ya da içeri itilemeyen fıtıklarda vakit kaybetmeden cerrahi girişimdir. Cerrahi tedavi fıtıklarda açık ve kapalı yöntem (Laparoskopik) olarak 2 şekilde yapılmaktadır. Fıtığın yerine, tipine göre her iki yaklaşım da tercih edilebilir. Erken dönemde yapılan cerrahi tedaviler hem kolay hem iyileşme süresi açısından daha avantajlıdır. Fıtık büyüdükçe ve bir takım komplikasyonlara sebep oldukça(sıkışma, boğulma gibi) hem tedavi zorlaşmakta hem de cerrahinin başarı şansı azalmakta ve iyileşme süresi uzamaktadır. Bu nedenle fıtık belirtileri gösterenler bir an önce bir Genel Cerrahi uzmanına başvurmalı ve gereği yapılmalıdır" dedi.
'MİDE BOTOKSU KİLO VERMEYE ALTERNATİF BİR YÖNTEMDİR'
ÖZEL İzmir Gazi Hastanesi'nden Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Ufuk Engin Obezitenin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de görülmesi gittikçe artan ciddi bir sağlık sorunu olduğunu belirterek, diyet ve egzersiz ile kilo vermeye çalışıp, yeteri kadar başarılı olamayan, tıbbi destek almak isteyen ancak cerrahi yöntemlerin risklerini almak istemeyen hastalar için mide botoksunun uygun bir alternatif olduğunu söyledi.
Obezitenin tüm dünyada yaygın olarak görülen önemli bir sağlık sorunu olduğunu belirten Dr. Ufuk Engin, "Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre dünya genelinde 500 milyon obez insan bulunmaktadır. Obezite başta kalp ve damar hastalıkları olmak üzere birçok hastalık için risk faktörüdür. Obez bireylere ortalama yaşam süresi, obez olmayanlara göre daha düşüktür" dedi.
DİYET VE EGZERSİZ
Diyet ve egzersiz gibi geleneksel yöntemler ile hastaların bir kısmının obeziteden kurtulabildiğini kaydeden Dr. Ufuk Engin, " Ancak hastaların önemli bir kısmında bu yöntemler ile başarı sağlanamamaktadır. Bu aşamada uygun görülen hastalarda obezite cerrahisi (mide küçültme ameliyatı) gündeme gelmektedir. Kilo vermek için cerrahi yöntemin risklerini göze almak istemeyen hastalar ise alternatif tıbbi çözümler aramaktadır" dedi.
KOLAY UYGULANIR
CERRAHİ yöntemi istemeyen hastalar için mide botoksunun tercih edilebilecek bir yöntem olduğunu belirten Dr. Ufuk Engin, "Bu yöntemle midenin iç çeperine endoskopik yolla botulinum toksini enjekte edilir. Clostridium botulinum adlı bir bakterinin ürettiği bu toksin mide hareketlerini azaltarak ayrıca iştah hissini baskılayarak hastaların kilo vermesini sağlar. Yan etki oranı oldukça düşük, güvenilir bir yöntemdir. Kolay uygulanır. Diyet ve egzersiz ile desteklendiğinde hastanın azımsanmayacak oranda kilo vermesini sağlayabilir" diye konuştu.
BEL FITIĞINDA YÜZ GÜLDÜREN TEDAVİLER
Özel İzmir Gazi Hastanesi Ağrı Polikliniği Sorumlu Hekimi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Erkan Teyin, radyofrekans ve lazer tedavileri hakkında bilgiler verdi
Özel İzmir Gazi Hastanesi Ağrı Polikliniği Sorumlu Hekimi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Erkan Teyin bel fıtığı ve diğer bel ağrılarında kullanılan radyofrekans ve lazer tedavileri hakkında bilgiler verdi. Polikliniklere başvuruların büyük kısmının bel ve boyun ağrıları sebebiyle olduğunu kaydeden Dr. Erkan Teyin, "Hastaların danışmak için bize ulaştıkları konu disk içi işlemler. Yani lazer ve disk içi radyofrekans, hatta disk içi ozon tedavisidir. Disk dediğimiz doku iki omur arasındaki özel kıkırdak dokudur. Her iki omur kemiğinin arasında içi su dolu dışı sert plastikten yapılma top varmış gibi düşünelim. Bu top omurun esnekliğini ve dönebilmesini sağlar. Bu topa benzer doku omur sinirlerine doğru bombeleşirse fıtık olur. Fıtık ağrısı bel ağrısı yapabileceği gibi belde hiç ağrı yapmayıp sadece bacakta ağrı yapabilir. Boyunda da kola omuza yayılan ağrı yapar. Bacakta kolda uyuşukluk kuvvet kaybı yapabilir. Önemli olan bu fıtığın sinire ve omiriliğe zarar vermediğini muayene ile tespit etmektir" dedi.
HASTA SEÇİMİ ÖNEMLİ
Bazı hastaların lazer veya radyofrekans tedavisi için uygun olmadığını söyleyen Dr. Erkan Teyin, "Hastada bel için idrar kaçırma, büyük abdest kaçırma, parmak ucunda yürümeye çalışırken ağrıyan tarafta parmak ucunda duramama, yine topuk üzerinde yürürken parmakları havaya kaldıramama varsa ve bu giderek artıyorsa, boyun için elden eşya düşürmeler varsa kavrama kaybı gelişiyor ve giderek artıyorsa iğne ile yapılan işlemler lazer veya radyofrekans yerine cerrahi tercih edilmelidir. Bu durum bel boyun ağrılı 100 hastanın ancak 10 tanesinde cerrahi gerektirir. Sinir hasarı yok sadece uyuşma ve ağrı varsa ameliyatsız olarak hastalar tedavi edilebilmektedir" diye konuştu.
FITIK DOKUSU KÜÇÜLTÜLEBİLİYOR
"DİSK içi radyofrekans ve halkımız tarafından daha çok bilinen lazer ile fıtık dokusu küçültülebilmektedir" diyen Dr. Teyin, "Tabii ki burada fıtığın boyutu da önemlidir. Ayrıca fıtıklı disklere gel alkol uygulaması ve disk içi ozon uygulaması da fıtığı küçültmeye yönelik diğer işlemlerdir. Peki hangisi diye düşünürsek, hastaya zarar verme ihtimali en az olan ilk yapılmalıdır. Diğer disk girişimleri ise diskin içinden parça koparan ve fıtığı küçültmeye çalışan yöntemlerdir. Bunlar hızlı su fışkırtma emme ve ultrasonik parçalayıcılar içeren iğnelerdir. Pahalı yöntemlar olmakla beraber başarıları lazer ve radyofrekans gibidir" dedi.