İzmir İktisat Kongresi, Cumhurbaşkanlığı'nın himayesinde, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın ev sahipliğinde toplandı. Kongrenin ilk oturumu 'Türkiye Yüzyılında Türkiye Ekonomisi' ana temasıyla gerçekleştirildi. Kongreye İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı Osman Yıldız, Türkiye Genç İş İnsanları Konfederasyonu Erkan Güral, üniversite rektörleri, akademisyenler, iş dünyasının temsilcileri yer aldı. Kongrenin açılışında konuşan Kongre Akademik Koordinatörü Mehmet Hüseyin Bilgin, "İlk kongreden tam 100 yıl sonra ve aynı mekanlarda bu sefer küresel ekonomik güç olma yolunda Türkiye ekonomisi ana temasıyla toplanmış bulunuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti ilk 100 yılında önemli gelişmeler kaydetmiştir. Türkiye ekonomisi küresel ekonomiye entegre olmayı başarmıştır. Türkiye yüzyılındaki ana hedefimiz ise orta gelir tuzağını aşıp, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmektir. Bu süreçte nitelikli hizmet sektörüyle tarım sektörünün ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulamam gerekir. Yaşadığımız deprem felaketi nedeniyle kongre ertelendi ve şimdi daha kapsamlı bir kongre yapıyoruz. İlk kongrenin yapıldığı tarihi bina Valimizin destekleriyle aslına uygun şekilde yeniden inşa edilmiş olup, bugün Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle açılışı yapılacaktır" dedi.
'KÜLLERİNDEN DOĞMUŞ BİR MİLLETİN ADI TÜRKİYE'
Kongrede konuşan İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli de "Cumhuriyetin geride bıraktığımız yüzyılı elbette dikensiz gül bahçesi değil. Bir kere, yola çıkarken alınan kararlar ve hedefler için eldeki imkanlar son derece yetersiz. Yolda ise büyük buhrandan İkinci Dünya Harbi'ne, uluslararası topluma entegrasyondan soğuk savaşa kadar sayısız meydan okumayla karşı karşıya kalan bir ülkeden söz ediyoruz ama finalde, büyük bir başarıyla küllerinden doğmuş bir milletin ve müthiş bir yapısal dönüşüme imza atıp, muasır medeniyetler arasına katılmış bir ülkenin adı Türkiye" ifadelerini kullandı.
'BU SEKTÖRDE TÜRKİYE YÜZYILINI YAŞATABİLİRİZ'
Cumhuriyetin kurulduğu yıl tarımın milli gelirdeki payının yüzde 42,8 düzeyinde olduğunu söyleyen Kestelli, "Bu pay 1970'lerde yüzde 36'ya, 1980'de yüzde 25'e, 1990'da yüzde 16'ya, 2003'te ise yüzde 12,6'ya düşüyor. Başka bir deyişle Türkiye'de tarım ve hayvancılık oransal olarak; sanayi ve hizmet sektörlerindeki büyük gelişmenin gölgesinde kalıyor. Tüm gelişmiş ülkelerde benzer bir trend yaşanıyor. 1980'li yıllardan başlayarak artan ithalat, bu sektördeki reform ihtiyacını gidermeyip, üretim kaslarını güçlendirememek, talihsiz IMF anlaşmalarıyla hızlanan aşınma bizi bugünlere getirdi ama günün sonunda yalın gerçek şu ki; ülkemiz, bir dönem 62 milyar doları bulan tarımsal üretim gücüyle dünyanın 10 büyük tarım ekonomisinden biri ve iş gücünün yüzde 17'si halen bu sektörde istihdam ediliyor. Daha da önemlisi, teknolojideki büyük dalgayı yakalayabilirsek bu sektörde gerçekten 'Türkiye Yüzyılı'nı yaşatabiliriz diye düşünüyorum" diye konuştu.
'İZMİR SADECE İSTİKLAL HARBİNİN ZAFERE ULAŞTIĞI YER DEĞİLDİR'
Bundan 100 sene önce dünya savaşından ve İstiklal Harbi'nden çıkan ülkenin Cumhuriyeti kurmanın eşiğinde katılımcı bir ruhla en başta iktisadi düzeni ele aldığını belirten İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener de "İzmir'de toplanan Türkiye İktisat Kongresi'nde dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen büyükelçiler ile Anadolu'nun dört bir yanından çıkıp gelen çiftçiler, işçiler, sanayiciler, tüccarlar burada bir araya gelir. Yeni Türkiye'nin ekonomi politikalarının ana hatları İzmir İktisat Kongresi'nde belirlenir. Mustafa Kemal Atatürk, ulusal egemenliğin iktisadi egemenlik ile güçlendirileceğini vurgular. Ulusal egemenliğin, güçlü iktisadiyat ile olacağını anlatır. İzmir sadece İstiklal Harbi'nin zafere ulaştığı yer olmakla kalmamıştır. Aynı zamanda ekonomik bağımsızlığının da temellerinin atıldığı, tarihe yön vermiş gazi ve güzide bir şehir olarak tarihteki yerini almıştır. Cumhuriyetimiz kurulma arifesindeyken düzenlenen İzmir İktisat Kongresi, ülkemizin iktisadi mücadelesinin de simgesi haline gelmiştir. Alınan kararlar, 1913-23 arasında 10 sene aralıksız savaşlarda yıpranmış ve bitap düşmüş milletimizin, onca sıkıntıya rağmen iktisadi alanda da boyun eğmez iradesinin ve azminin ne kadar yüksek olduğunun açık bir göstergesidir" dedi.
'EMEK KESİMİNİ TEMSİLEN KATILIYORUM'
Kongrede konuşan HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı Osman Yıldız, "Hepimiz 100 yıl önce İzmir İktisat Kongresi'ne katılmak isterdik. Orada olamadık ama 100'üncü yılında görev almaktan çok büyük onur ve gurur duyuyoruz. Ben burada emek kesimini temsilen bulunuyorum" ifadelerini kullandı.
'Atatürk'ü farklı kılan bütün olumsuz şartlara rağmen çözüm üretmesiydi' diyen Yıldız, sözlerine şöyle devam etti:
"İzmir İktisat Kongresi de iktisadi bölümü organize eden bir durum. Bir devleti oluşturmak bütün kurum ve kurullarıyla olur. Kongrenin modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ekonomisinin hangi model üzerine inşa edilmesi konusunda düzenlendiğini görüyoruz. Sosyal hayatı yönetecek kuralların da konduğunu görüyoruz. Biz ekonomik modelle sosyal modelin iç içe olduğu bir anlayışı ortaya koyuyoruz. Tek başına ekonomik modelin bir anlamı yok. Bütün dünyada ekonomik model arayışları söz konusu. Bizim bir sıkıntımız var, sanki asgari ücretle çalışma Türkiye'nin bir modeli gibi algılanıyor. İşe girişle sonraki süreçleri ve niteliği ayırmamız lazım. İşverenlerimizle beraber Türkiye'nin dünyayla rekabet eden nitelikli üretimi için adım atmamız lazım."
'YENİ NESİL GEÇMİŞTEN GELEN ÖRNEKLERLE GELECEĞİNE YÖN VERİYOR'
Türkiye Genç İş İnsanları Konfederasyonu Erkan Güral ise "Yüzyıl önce başlayan bu süreç Türkiye ekonomisinin, sanayisinin, sosyokültürel gelişiminin bir başlangıcı olarak İzmir'de gerçekleştirildi. Cumhuriyetimizin kuruluşu sonrasında oluşturulan sanayi yatırımları devlet eliyle başlamış olmakla beraber sonrasında ailelerin kurduğu sanayi tesisleriyle beraber büyümüştür. Genç jenerasyon geçmişten gelen örneklerle geleceğine yön vermek için çalışmalarını yürütüyor. Açılmış yolda ilerlemeleri bizler için ayrıca bir görevdir. Geçmişi bilirsek geleceğimizi ona göre şekillendiririz. Geleceğimizi planlamak için projeleri şimdiden ortaya koymamız gerekir. Katma değer ve istihdamın liderliğinde arkasından gelecek zenginlikler ülkemizin en büyük mirası olacaktır" ifadelerini kullandı.