SELAHATTİN GEZER
Sohbetin mühimmatı çaydır. Her ne kadar çay kansızlık yapsa da, asıl sohbet olmayınca dost olmayınca kansızlık başlar... İnsanlar konuşmayınca yabancılaşır, yabancılaşınca tanımamak başlar ve tanımak olmayınca birlikte yaşamak işkenceye döner. Sohbetle insan kapalı kapıları açar ve sandığımızdan bambaşka biri karşımıza çıkmış olur... Derste, tefekkür yolculuğunda, hayallerin hararet yapmasıyla, sohbete verilen çay arası zihnin kapılarını iyice açar. Yapılan bu ikmal ile yeniden hakikat yolculuğuna başlanır...
YÜKSEKTEN BAKANI SEVMEZ
Çay nerede değersizdir ki? Her yerde çay var; işte, keyifli bir ortamda, soğukta iki elin arasına alınarak sıkı sıkıya tutulup içilen çaydır. Usandıran bekleyişte, sımsıcak çıkıp gelen yine çaydır. Bardak dumanlı gelir ama kafadaki duman dağıtır... Çayda öyle bir büyü vardır ki; zengini de mutlu eder fakiri de... Aynı aşk gibi; zengin de sever, fakir de... Secdede nasıl bütün başlar aynı seviyede olur, çay da öyle insanı eşitler... Belki de en çok sevilen içecek olması, insanların seviyesini bir tutmasıdır. Mesafeleri, makamları, servetleri çay ayağının altına alır ve nazarımda eşitsiniz der...
Çay kibirliyi, yüksekten bakanı, çokbilmişi, hele dinlemesini bilmeyeni hiç sevmez. Çay hisseder tevazuu, hoş muhabbetliyi ve küçük şeylerle mutlu olmayı-şükretmeyi becerebileni sever...
En kaliteli çayı usulüne göre demleyin, bu saydıklarıma sahip olmayan biri olduğu zaman asla lezzetli ve keyifli bir dem olmaz. Hisseder demlikteki çay ve ona göre kendini bırakır sıcak suyun kollarına.
Evet, çay hisseder; kanaat sahibini, hoş sohbeti ve tefekkür ehlini. Çay bilir; tefekkür ehlinin uzun mesafelere gidişini, mühimmat gerektiğini ve mühimmat olur... Bir bardak, iki bardak, üç bardak...
Bilinmeyen hakikatlerin kapısını sohbet açar, çay ise derinlere dalmayı sağlar.
Hayatın kargaşasından, insanlara kafa yedirtecek sıkıntılı anlardan insana destek verenlerden birisi de çaydır. Kızdın, şaşırdın, oynanan oyunlardan hop oturup hop kalktın, önüne konulan bir bardak çay ve sözü sohbeti dinlenen biriyle yapılan muhabbet tedavi edici olur. Bir nebze olsun dikkati dağıtıp, aman boş ver!
Dünya ve içindeki boş gürültülere kafa yormaya değmez! Zaten dünya büyük bir süratle, harap olmaya koşmuyor mu?
Manaları al içindekilere takılma! Siyasetin ve dünyanın bu çirkin toz duman haline kafayı gereğinden fazla takıp, düşünceleri yersiz geveze etmeğe ne gerek var?
ÇAY KIDEMİ ARTIYORDU
Eskiden İstanbul'un o çirkin trafiğinde iki - üç saatte eve gitmeye çalışırken, bir an evvel eve varsam da çay içsem diye yemeği bile unuttuğum olurdu. Hatta ramazanda yemek ve suyu hiç aramazdım; çay olsun, bir de lavaşla peynir dürümü, bu benim için yeterliydi. O gençlik yıllarımda çay ve kitap elimden çokça tutmuş, başka şeyler aratmamıştı... Kitap bu dünya misafirhanesine geliş gayemi, çay ise mutlaka dostun olsun, dost olmaz ise üşürsün; sohbeti ile üzerine hakikat yorganı örten biri mutlaka olsun der gibiydi...
Çayın en büyük sıkıntısını askerde acemi birliğinde çekmiştim. Kepçeyle çelik bardağa çay konulduğunu görünce bu askerlik bitmez demiştim. Kepçeyle çay almak yerine şınav çekip, ince belli bardakta çayı içmeyi yeğlerdim. Neyse ki usta birliğinde çay sıkıntısı bitmişti. Teskere yaklaştıkça çayın kıdemi ve ağırlığı da artıyordu; günler çayla ve sohbetle sayılıyordu.
Arkadaşlarla muhabbet ilerledikçe teskere unutuluyor, arkadaşlığın, dostluğun hazzı oluşuyordu. Askerde er gazinosunda demlikle çayı yaptırıp, masa etrafında toplaşınca, ilk çay sohbetin birinci vitesi oluyordu... İkinci bardakla sohbet ikinci vitese atılıyor ve ufaktan türkü mırıldanmaları başıyordu. Üç ve dördüncü viteste artık türküler iyice gazinoyu inletir, kepler havaya uçar ve sonra hasretin ayak sesleri ile sessizlik oluşurdu... Yine hasretlerin imdadına başka sohbetler yetişirdi... Ve sonunda sivil hayatla bambaşka hakikatlere eşlik eden yine çay olur...
Çaydaki asıl vites değişikliği; bir vadide, ya da deniz kenarında ve heybetli tepeler, yahut bir ağacın gölgesinde, manzaraya uzun uzun bakarken, aralanan tefekkür otobanında ki vites değişikliğidir... Semaverin dumanı, muhabbetin hoş büyüsü hakikatlere yapılan yolculukla vitesler artar; birinci bardak, ikinci bardak...
Sohbetle iyileşiriz, sohbetle demleniriz ve sohbet eksiğimizi, gediğimizi ortaya koyar... Evet, dostluğu kansızlıktan ancak sohbetle kurtarabiliriz! Hadi bir dostla çay içmeye ve hakikatleri; kâinattaki muhteşem nizamı konuşmaya...