Çökme çetesi İzmir'i ele geçirdi

İzmir Şehir Tiyatrolarının halef-selef Genel Sanat Yönetmenleri Levent Üzümcü ve Yücel Erten gibi isimlerin siyasi oyunlarına bir tepki de usta tiyatrocu Nejat Birecik'ten geldi. Devlet Tiyatrosu eski genel müdürü Nejat Birecik, İzmir Şehir Tiyatrosu hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Birecik, "İzmir'i bir sol, sosyalist getto gibi görüyorlar. Bence bu, şehre en büyük cezadır. Bunlar çökme çetesidir" dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nın (İzBBŞT) sezonu yeni Genel Sanat Yönetmeni Levent Üzümcü'nün tek kişilik oyunuyla açmasına tiyatro camiasından tepki yağıyor. İzmirli tiyatrocular kendi emeklerinin hiçe sayıldığını vurgularken Türk Tiyatrosu'nun duayenleri de siyasi oyunlarla yönetimi ele geçiren isimlere ateş püskürüyor. Devlet Tiyatroları eski Genel Müdürü Nejat Birecik, kurumun başında olduğu günlerle ilgili yaptığı önemli açıklamaların ardından İzmir Şehir Tiyatrosu ile ilgili de Yeni Asır'a konuştu.

İzBBŞT Genel Sanat Yönetmeni Levent Üzümcü

İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu'nun yeni Genel Sanat Yönetmeni Levent Üzümcü ve bir önceki Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten ile ilgili pek çok iddiayı dile getiren Birecik, "İzmir'i bir sol, sosyalist getto olarak düşünüyorlar. 'Biz en iyiyiz, dokunulmazız' gibi düşünüyorlar. Ki bence bu İzmir'e verilen en büyük cezadır. Bunlar çökme çetesidir. Birkaç kişi bir araya gelir, etraflarına da siyasi kişilikleri toplar, 'sanatı biz biliriz' diyerek çökerler. Gelişmiş elemanlara kıyarlar. Bu tipik bir çökme hikayesidir" diye konuştu. Amerika'daki gibi me too hareketi başlasa, o zaman Yücel Erten'in tiyatrodan neden ayrılmak zorunda kaldığının anlaşılacağını da sözlerine ekleyen Birecik, sanatı tekeline almaya kalkışanlara karşı büyük bir savaş açtığını sözlerine ekledi...

- Devlet Tiyatroları ile ilgili açıklamalarınızı dinledim. Pek çok önemli iddia ortaya attınız.

Evet, şehir tiyatrolarında da, devlet tiyatrolarında da bütün bu hizmet sözleşmelerini kullanan, sanatçı hizmet sözleşmelerini kullanan sistemlerin elden geçilmesi gerekiyor. Benim kastettiğim budur. Yoksa gerçekten çalışanlarla ilgili, ki ben de onlardan biriydim. Hiçbir sorun yok. Tartışma artık bir üst boyutta ve kompleksizce tartışılmalı konumundayım ben. Söyleyebileceklerim budur.

Önceki Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten.

SANATIN HABİTATINI BOZUYORLAR

- O açıklamalarınız arasında "Sosyal demokrat geçinip sanatı kendi tekellerine almaya ve sanatın bir burjuva aktivitesi olduğunu savunanlar CHP'li bir belediyeye gidip şehir tiyatrosu kurarlar, buradan da taciz iddialarıyla görevden alınırlar" diye bir cümle kurdunuz. İzmir Şehir Tiyatrosu'nu kastettiğinizi anlıyorum...

Evet, bir önceki (Yücel Erten) de şu andaki de (Levent Üzümcü) hakaretlerle dolu cümlelerle bana saldıran insanlardır. Bunlar gidip sosyalist enternasyonale konuşma yaparlar, yaptıktan sonra sanatçılıklarını yitirirler. Çünkü tamamen siyasi bir formasyondur bu. Hangi hadle yapıyorsa bunu da. Sanki Türk solunun temsilcisi. İşte bunlardır çalışanlara, tiyatroya zarar veren. 'Müslüman ayak kokar' retoriğini kullanacak kadar had bilmezler. Yücel Erten de Levent Üzümcü de birbirlerinden farksızdır. Ben metaforlarla konuşmayı severim. Bunların küçüğü (Levent Üzümcü) İsrail sazanı büyüğü (Yücel Erten) ise denizdeki balon balığı gibidir. Habitat bozucudur, zehirlidir. Sanat habitatını bozarlar. Tük Tiyatrosu'nda Muhsin Ertuğrul'un başlattığı eşit mesafeli, tarafsız sanatçı ilkesini yerle yeksan eden virüstür. Yöneticilik kariyerim boyunca 20 küsur yıldır hep bunları gözledim. Birbirine çok benzeyen insanlar bir araya geliyor. Bu çökmektir. "Sen bize bunu kuracaksın ve biz buradan etik, estetik nemalacağız" saikleriyle hareket etmişlerdir. Ben o belediyelerin yaşadıklarını üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyorum. Allah bu pervasız insanlardan İzmirlileri korusun. Çünkü bunlar çökerler. Çökmeci insanlardır. Birkaç kişi bir araya gelirler, "Sanatı biz biliriz" diyerek çökerler. Bu tipik bir çökme hikayesidir. Abuk subuk insanları da etraflarına toplarlar kimi siyasi kimi değil. Gelişmiş elemanlara kıyarlar.

Nejat Birecik

EMEĞİ HİÇE SAYAN SOSYAL DEMOKRATLAR

- Levent Üzümcü Genel Sanat Yönetmeni olduğu İzmir Şehir Tiyatrosu'nun açılışı için İstanbul'dan devşirme kendi tek kişilik oyununu seçti. Sizin camiada bunun nasıl karşılandığını çok merak ediyorum?

Sosyal demokrat olduklarını savunurlar ama yerel sanatçıların emeklerini hiçe sayarak kendi oyunlarıyla perde açacak kadar kibirlidirler. Fakat bunların sevicileri vardır ve konuşamazlar. Çünkü konuşurlarsa karşı tarafa geçmiş korkusu yaşarlar. İşte ben bu iki yüzlülüğe katlanamıyorum anlatabiliyor muyum?

AMİPLERE KURŞUN SIKILMAZ!

- Sezon açılışı konuşmasında "Rüstemoğlu Cemal'in Tuhaf Hikayesi" oyununun yazarı Cengiz Toraman "Levent'in İstanbul Şehir Tiyatroları'ndan atılmasının ardından, geri dönüşü bu oyunla olmuştu. Bu prömiyer bir İzmirlinin yuvasına kavuşmasının da kutlanmasıdır" dedi... Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Bu ne demektir? Yani 'İstanbul seyircisi beni istiyor' demek. Sonra da İzmir'e gelip kendi oyunuyla perde açmak. Budalalığın başka bir level'ıdır. İşte İzmir'i getto, sol, sosyalist bir getto olarak düşünüyorlar. 'Biz en iyiyiz, dokunulmazız' gibi düşünüyorlar. Ki bence bu İzmir'e verilen en büyük cezadır. Bunlar doğru şeyler değil. Şu an görevde olan ve bir önceki zat da bütün bu sorunların müsebbibidir. Levent Üzümcü, yakın zamanın müsebbiblerinden biridir. Sosyal medyadan bana hakaret dolu saldırılarda bulunmuştu. Ama ben kendisini amip olarak gördüğüm için cevap vermedim. Ünlü bir edebiyatçının lafı vardır. 'Amiplere kurşun sıkılmaz' Ben kendisini bu seviyede görüyorum. Kendisini İstanbul Şehir Tiyatrosu'ndan tanırım. Sorunlu insanlardır bunlar. En önemlisi tek yüzlü değildirler. Ne kullanıyorlarsa son derecede egoları yüksek insanlar. Yücel Erten de "Tiyatro burjuva işidir. Lüks bir iştir. Öyle herkesin kafası yetmez" demişti. Gerçeklikte bağ olmayan insanlardır bunlar benim gözümde. Ve de amiptirler yani onu net söyleyebilirim. İşte biz bunları görerek başkaları adına utanmakla vakit geçiriyoruz. Keşke bu ülkede bir "Me Too" hareketi başlatılsa. Ben bir de bunun için dua ediyorum.

KEŞKE BİR ME TOO HAREKETİ BAŞLASA

- Hangi konuda MeToo? MeToo'nun çıkış sebebi biliyorsunuz, taciz. Taciz de mi var?

Elimde belge yok. Gördüğüm bir takım yazışmalar var. Bir kızım, bir çocuğum, bir ailem var. Yani benim sırtımda yumurta küfesi var. Ben sadece bunların adına hep utandım. Ve bu utancı artık taşıyamadığım için konuştum. Yoksa rahatım, hayati konforum yerinde. Her türlü şeyi tartışırım. Fakat gerçeklikle bağı kopmuş budalalarla uğraşamam. Ben hep tarafsız ve bunlardan uzak kalmaya çalıştım. Sanat taraf olma hali değildir ki, estetik üretmektir. Evet. Bu kadar basit. Zaten en büyük sıkıntı bu. Yani illa bir taraf olmadığınızda bitaraf oluyorsunuz. Son tahlilde kim haklıysa o tarafta kalacağımı ben biliyorum. Bunların bana tek söyleyebildiği, "Zagreb'e gitti, gezdi, geldi". Ben Zagreb'de yaş günümde bile oyun izliyordum. Karşımdaki genel sanat yönetmeni iki kere toplantıya gelmeyince "Ben Türkiye Cumhuriyeti yöneticisiyim, sizinle artık muhatap olamam" dediğim ve iki yazarın oyununu oynamadığım için (bir tanesi Refik Erduran bir tanesi Tuncer Cücenoğlu) bana operasyon yapıldı. Benim için bana söyleyebilecekleri başka bir şey yok.

- Arı kovanına çomak sokmaktan çekinmiyor musunuz?

Ben korkmam da çekinmem de... Çok da büyük laf ettim. Ben onların hayatı sevdiğinden çok ölümü seviyorum dedim. Tabii ki burada egosal ölümden bahsediyorum. Ben sadece egosunu öldürmeye çalışan ve korkunç yüksek egolarla 20 yıl uğraşan insanım. Çünkü belli ki bir savaş açtım ve artık dönüş yok. Öz kızım bile bana küstü. Ama ne yapalım? Bu da bizim savaşımız.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.