Aslen bizim topraklardan, Şirinceli Cahide Erel 30 yılı aşkın süredir dünyanın dört yanında bizleri sanatla buluşturuyor. Caddeleri, binaları, tünelleri, metroları, güzelleştiriyor. Dev panolarıyla tanınan ünlü Heykeltıraş ve Cam-Seramik Sanatçısı Cahide Erel'in tüm eserlerinde yaşadığımız toprağın sesi var. Aslında o geçmiş ile gelecek arasına ilmek atan sanatçılardan. Sadece bununla da sınırlı değil. Bir baş aşçı yani lezzet ustası. İstanbul'da bir süre önce açtığı Perispri Fener ile sektörde çok farklı bir noktaya geldi. Sanat eserlerinin arasında, inanılmaz bir atmosferde Doğu Roma, Bizans ve Osmanlı mutfağı ile geleneksel Türk mutfağını buluşturdu. Ama durmadı. Aynı konsepti bu kez Alaçatı'ya taşıdı. Adeta bir vaha yarattı. Farkındaysanız, "Cahide Erel bir restoran açtı" demiyorum. Çünkü buraya bir restoran diyemeyiz. Çünkü onca sanatsal çalışmayı yok sayıp buraya restoran demek doğru değil. Haydi şimdi bu vahayı yakından tanıyalım.
MEDENİYET TARİHİ
● Sanat yolculuğu nasıl başladı?
Mimar Sinan Üniversitesi, ki o zaman Devlet Güzel Sanatlar Akademisi idi, 1985 Seramik-Cam Bölümü mezunuyum. Mezun olduğumda tek bir hayalim vardı; devasa duvar panoları yapmak. 23 yaşında henüz yeni mezunken atıldım bu işlere. 1986'da atölye açtım, ilk işimi Bursa'da aldım. Büyük bir otelin işiydi ve ben henüz çok gençtim. Günlerce çalıştım, öyle projelerle karşılarına çıktım ki hayretler içerisinde kaldılar. O benim dönüm noktam oldu, kendime güvenim arttı.
● Kısa bir özet geçecek olursak, şimdiye kadar neler yaptınız?
8 üniversiteye dokundum. Medeniyet Üniversitesi'nde kütüphane yapıyorum. Nadir eserler girişinde bir pano yaptım. O panoda da bizim medeniyet tarihimizi çalıştım. Daha öncesinde Marmaray'ın duvar panolarını yapmıştım. Orayı yaparken de İstanbul'un tarihi ile ilgili bir pano yaptım. İstanbul'un 8 bin yıllık bir tarihi var. Zamanı kaldırdım ortadan, hepsini aynı masada gördüğümü hayal ettim. Ankara Keçiören'de "Burası Anadolu" panosunu yaptım. Gaziantep Hitit Kültür Kapısı Anıtı da önemli bir çalışmadır. UNESCO'nun Paris'teki Genel Merkezi'nde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde "Anadolu Ana Tanrıçaları Sıfır Noktasında" sergimi açtım. Ve daha birçoğu var. Sanırım Türkiye'nin dört bir yanına sanatla dokundum.
● Son çalışma hangisiydi?
Son olarak Cambridge Cami kompleksi içindeki Bilim Tarihi Müzesi'nin küratörlüğünü yaptım ve bahçesi için bir heykel tasarladım. Kompleksin açılışını Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan yapmıştı.
TÜRKİYE VE DÜNYADA TEK
● Türkiye'de bu kadar büyük boyutlarda çalışan var mı?
Yalnızca Türkiye değil, dünyada yok.
● Baş aşçı kim?
Burada olduğum sürece baş aşçı benim, yemek yapmayı severim.
● Peki bundan sonrası?
Ben 5 yıldır Fransa'ya dönem dönem gidip çalışıyorum. Dünyanın farklı yerlerinde, farklı ülkelerinde sergilerim oluyor. Ama bundan sonrasında gravür ve litografi yapmak istiyorum. Bu atölyeleri açıp, geliştirmek üzerine bir plan yapıyorum ve benim için güzel bir yol. Perisperi'ler de bunun uzantısı olacak.
Ankara Keçiören "Burası Anadolu" panosu.
HAYALİNİN PROVASI
● Siz böyle dev dev eserler yaparken Alaçatı nasıl oldu?
Burası bir kalp atışı. Burası benim yaşlandığımda, nasıl yaşayacağım sorularının cevabı.
●Nasıl bir cevap bu?
Burası asıl hayalimin küçük bir provası gibi. Hayalim 10-15 kişinin aynı anda konaklayabileceği, bünyesine bağlı 4-5 villadan oluşacak bir otel. İçinde farklı disiplinlerde sanat atölyeleri olcak. Ortak değirmen, ortak mutfak, ortak reçel atölyesi, ortak zeytin atölyesi... Para kazanmaya yönelik değil, yaşama yönelik olacak. Sanatçılar sergi hazırlayacak, elbiseler tasarlanacak, yazarlar kitabı için belkide aylarca kapanıp çalışacak. Ben de o sanatçıların arasında olacağım. İşte böyle bir cevap ama şimdilik sadece provası.
Gaziantep Hitit Kültür Kapısı Anıtı
● Provası buysa... Bir vaha gibi. Perispri Alaçatı sadece bir resoran mı?
Burası bir yaratım merkezi. Sınırsız bir hayal gücünün ürünü. Burada sanatla, lezzetle, hayatla buluşuyorsunuz. Burada sohbet var, müzik var, paylaşım var. Burada koltuklar, masalar farklı zamanlardan geliyor. Sanat eseri gibi duvarlar var, herkeste farklı duygular uyandırıyor. Üç dönüm arazi üzerine kurulmuş, süprizlerle dolu bir mekan. Rengarenk bir nilüfer göleti var. Su kaplumbağaları, kurbağalar ve balıklar var. Ben burayı inşa ederken her bir noktasında seyahat ettim, dans ettim. Yani burası bir alan. Şimdi bütün bunları yok sayıp, sadece bir restoran diyemeyiz.
260 KAMYON HAFRİYAT
● İlk geldiğinizde nasıl bir yerdi burası?
3 dönümlük bir arazide yıkık dökük, bacası çatısı hatta pencereleri olmayan taş bir kulübeden ibaretti. Ama arazideki bembeyaz çiçekli badem ağaçları, güzel incir ağaçları gün yüzüne çıkmamış bir hazine bulduğumuzun müjdesini verir gibiydi. Daha sonra biz çınar, ıhlamur ve tarçın gibi ağaçlarla bahçeyi daha da zenginleştirdik. Toprak getirdik, kazdık, veranda yaptık, çatısını penceresini yaptırdık. Alanımız meyilliydi. 260 kamyon hafriyat yapıldı. Anlayacağınız her şeyi ellerimizle yaptık, kendimize geldiğimizde huzur bulacağımız bir yer yarattık.
Nihan YARKENT İNCE