Hande Dalkılıç: İlk defa cebimdeki ezgilerle CD çıkardım
Ünlü piyanist Hande Dalkılıç, ‘My Favorite Romantics’ adlı albümünde ilk kez tematik bir repertuvar oluşturmak yerine, yıllardır çalmaktan zevk aldığı eserleri seslendirdiğini söyledi. Dalkılıç, “Sergi açmak için resim yapmadım, elimdeki resimlerle sergi açtım” dedi.
- Pazar
- Giriş Tarihi: 01 Kasım 2020
Ülkemizin yüz akı olan klasik Türk bestecilerini duymayan kaldı mı? Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey, Muammer Sun gibi... Çok sesli müziğimizin çatısını kuran bu Cumhuriyet kuşağı bestecilerimiz, bugün tüm dünyada biliniyorsa, bunda ünlü piyanistimiz Hande Dalkılıç'ın emeği büyüktür. Yıllarını Türk bestecilerin eserlerini seslendirmeye, kayda geçmeye ve tanıtmaya adayan sevgili Dalkılıç, geçen yıl bu zinciri kırdı ve ilk kez Batılı bestecilerin eserlerinden çalmayı en sevdiği parçaları bir albümde topladı. Biz de bu hafta onun piyano yolculuğunu ve son albümüyle yarattığı farkı konuştuk.
TEMİZ NOTA BULMAK ZORDU
● Yıllardır Türk bestecilerin eserlerini seslendiriyor ve albümlerini çıkarıyorsunuz? Bu konudaki çalışmalarınız nelerdir?
Türk bestecilerin eserlerinin ilk seslendirilişi ve albümlerini kaydetmek benim için daima önemlidir. Kariyerimde ilk olarak Ahmet Adnan Saygun'un solo piyano eserlerini kaydettim. Albümde bestecinin sevilen eseri Sonatin'in yanı sıra dünyada ilk kez seslendirmesini ve kaydını yaptığım Op. 76 Piyano Sonatı, yine ilk kez 'Aksak Tartılar Üzerine On Etüd'ün tamamının bir albümde yer alması bu CD'yi farklı kıldı. Ardından Saygun'un 1. Piyano Konçertosu'nu şef Rodolfo Bonucci yönetiminde Bilkent Senfoni Orkestrası ile seslendirdiğim albümüm çıktı. Daha sonraki kuşaktan Muammer Sun'un piyano için dört defterden oluşan 'Yurt Renkleri' albümünü de ilk kez seslendirip kaydettim. Özgün Anadolu müzikleri olan bu albümü halkımız çok tuttu.
● Bu kayıtları yaptığınız dönemde karşılaştığınız zorluklar oldu mu?
Türk bestecilerin eserlerine ulaşmak zordu. Temiz nota basımında eksikler vardı. İnsanlar Türk bestecileri yeterince tanımadığı ve müziklerine ön yargılı yaklaştıkları için dinlemiyorlardı. Ben de bu müzikleri dinleyiciyle buluşturmayı misyon edindim. Bu icralarda ezgiyi ön planda sunarak piyanodaki çok sesliliği resim sanatındaki perspektif ve ışık gibi kullanmaya önem verdim. Bu, bestecilerimizin müziğini daha belirgin kıldı. Daha sonra kaydettiğim Ulvi Cemal Erkin solo piyano için tüm eserleri kaydettim, Saygun'un öğrencisi olan Çetin Işıközlü'nün piyano için yazdığı dokuz türküden oluşan 'Yukarı Fırat Ezgileri' (KALAN), Anadolu turnelerinde de sıklıkla seslendirdiğim Muammer Sun 'Yurt Renkleri' dinleyici tarafından çok sevildi. Cemal Reşit Rey'in piyano ve orkestra için Bir İstanbul Türküsü Üzerine Çeşitlemeleri 'Katibim'i, Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası ile TCMB desteğinde kaydettim. Bu eseri pandemi ilan edilmeden birkaç gün önce Mart başında aynı senfoni orkestrası eşliğinde yine seslendirdim.
ZİNCİRİ İLK KEZ KIRDI
● Türk bestecilerin tanınmasının önemi nedir? Yurt dışında bestecilerimizin eserlerine gösterilen ilgiyi nasıl karşılıyorsunuz?
Bizim kültürümüzün ve özgün müziğimizin çok sesli evrensel müzikte var oluşu çok önemli. Yurt dışında ilgiyle karşılanıyor bestecilerimizin müziği. Orada bir piyanisti değerlendirmek için evrensel müziğin temsilcisi olan Batılı bestecilerin eserlerini çalmak gerekiyor. Programda Scarlatti, Chopin, Liszt gibi bestecilerin yanında Türk bestecilerimizin eserlerini seslendirdiğimde, o eserlerin anlamlarını ve ne için yazıldığını da anlatıyorum. Türk bestecilerimizle ilgili bilinmeyenler olabilir diye daima açıklamalı yaparım konserleri. Eserler her zaman ilgi görüyor, hatta notasını isteyen konser piyanistleri bile oluyor.
● Son albümünüz 'My Favorite Romantics' tamamen Batı bestecilerinden oluşan bir albüm. Bu albümün farkı sizin için nedir?
'My Favorite Romantics' albümüm (KALAN), Romantik dönemin bestecileri Chopin, Liszt ve Amerikalı Louis Moreau Gottschalk'ın (hatta Amerika'nın Chopin'i diye biliniyor) eserlerinden oluşuyor. Adının 'My Favorite Romantics' olması benim öğrencilik yıllarımdan başlayarak seslendirmeyi en çok sevdiğim eserleri içermesinden kaynaklanıyor. Bu defa tematik bir CD için repertuvar oluşturup çalışmak yerine, yıllar boyunca çalmaktan zevk aldığım eserleri bir araya topladım. "Sergi açmak için resim yapmak yerine, resimlerim vardı sergi açtım" diyebiliriz. Böylelikle ilk kez Türk bestecisi zincirini kırıp Batılı bestecilerden oluşan bir albüm hazırladım ve bunların içinden en sevdiklerimi çaldım. Dinleyici için favori eserler arasında Chopin'in ünlü Op.53 Polonez'i, mazurkaları, Liszt'in 'Funeral'i ve Gottschalk'ın İspanyol müzikleri de var; bunlar albümü daha da renkli kılıyor.
KONSERSİZ GÜNLER
● Pandemi dönemi çalışmalarınızı nasıl etkiledi? Olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirir misiniz?
Çok uzun süredir konserlere ara verip kendimi yenileyeceğim bir zamana ihtiyaç duyuyordum. Pandemi öncesi hem konserlerim hem de Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı'nda profesör olarak yoğun eğitim verdiğim için yeni çalışmalara zaman kalmıyordu. Salgında konserler durduğu için bu dönemi değerlendirebildim ve halen de değerlendiriyorum. Piyanomla ilgili geliştireceğim konulara kapandım, konser tarihi kaygısı olmadan... Yürüyüş ve koşularımı da hiç eksik etmedim, bu beni daha da dinçleştirdi. Yine de ders günlerim, uzaktan eğitime adapte ettiğim şekliyle kolay geçmiyor. YÖK'ten gelen bazı görev ve raporları hazırlamak gibi sorumlulukları da aldım; konsersiz geçen bir dönemin getirisine çok ihtiyacım varmış.
DİJİTAL FESTİVAL
● Önümüzdeki projeleriniz neler?
Mart'tan sonra konserlere başlama hedefiyle hareket ediyorum ancak ne olacağı pandeminin gidişatına bağlı. Önümde birçok plan var ama ilki, orkestra şefi ve besteci Ali Hoca'nın yeni yazdığı eserleri seslendireceğim bir proje olacak. Yine benden özellikle tematik olarak istenen Ulvi Cemal Erkin'in eserlerinden oluşan bir dijital festival konseri de Nisan ayından itibaren programımızda.
DENİZ BENİM İÇİN ÖZGÜRLÜK HİSSİ
Denizi çok sevdiğinizi biliyorum. Denizde olmak, denizde zaman geçirmek size ne ifade ediyor?
Deniz benim için ayrı bir tutku ama asıl sevdiğim şey onun üzerinde yelkenle, rüzgarla buluştuğum özgürlük hissi. Eşimle ikimizin kaptanlık ehliyeti ve çok yıldır beraber yelkenli tekne kullanma tecrübemiz var. Bu dönemde de en iyisi bu tip bir tatil oldu. İkimiz yelkenliyle çıkmaktan çok keyif alıyoruz. İzmir gibi sahil kentinde otursam kesinlikle iki haftada bir teknede olurdum. Ankara'dan üşenmeden kaç kez 700 km. yol yaparak gidip geldiğim Marmaris-Datça Hisarönü körfezinden ve Göcek'ten çıkışlarımız oldu bu yıl. Konu deniz ve yelken olunca başka bir heyecan duyuyorum ve müzik çalışmalarımı onunla besliyorum. Böyle tutkuların insan hayatında olmasının mesleki öncelikler kadar önemli olduğunu düşünüyorum.
BÜLENT GÜRLÜK