Gül: Bir gün Çiçek Tanrıçası Chloris ormanda dolaşırken, nefes kesici güzellikteki bir su perisinin cansız bedenini bulmuş. Böylesine eşsiz bir güzelliğin ölmesine üzülen Chloris, perinin ölü bedenini bir çiçeğe çevirmiş. Güzellik Tanrıçası Aphrodite'i ve Şarap Tanrısı Dionysos'u yardıma çağırmış. Aphrodite çiçeğe güzelliğini verirken, Dionysos çiçeğe güzel kokulu nektarını vermiş. Ayrıca Batı Rüzgarı Tanrısı Zephyrus bulutlara üflemiş ki Güneş Tanrısı Apollon'un ışığı çiçeği beslesin ve büyütebilsin. Böylece "Çiçeklerin Kraliçesi" olarak adlandırılan gül yaratılmış.
Hyacinthus (Sümbül): Güzelliği ile nam salmış olan Sparta Prensi Hyacinthus, hem Güneş Tanrısı Apollon hem de Batı Rüzgarı Tanrısı Zephyrus tarafından arzulanan bir gençmiş. Hyacinthus'a olan ilgileri Zephyrus ve Apollon arasında bir rekabet yaratmış ve iki tanrı Hyacinthus'un sevgisi için birbirini kıskanır olmuş. Bir gün Apollon Hyacinthus'a disk atmayı öğretirken onları izleyen Zephyrus, Hyacinthus'u kıskandığı için Apollon'un attığı diske üflemiş ve disk Hyacinthus'un başına isabet ederek onu öldürmüş. Kaybettiği aşkının ardından ağlayan Apollon'un gözyaşları Hyacinthus'un kanının üzerine dökülmüş ve gözyaşı ile kanın birleştiği yerlerden sümbül çiçekleri yeşermiş.
Zambak: Tüm zamanların en sadakatsiz kocası olan Zeus'un, yalnızca bir ölümlü olan Alceme ile olan ilişkisinden Hercules doğmuş. Zeus ise ölümlü bir kadının sütünün yarıtanrı olan oğlunu besleyemeyeceğini düşünmüş. Ancak karısı Hera'ya gidip gayrimeşru çocuğunu emzirmesini isteyemeyeceği için başka yollar düşünmeye başlamış. Zeus, Hera'nın uyumasını beklemiş ve Hera derin derin uyurken oğlu Hercules'i, sütünü içmesi için Hera'nın göğsüne yerleştirmiş. Ancak Hera, Hercules göğsündeyken uyanmış ve bebeği tuttuğu gibi fırlatmış. Göğüslerinden saçılan sütü Samanyolu galaksisini (Milky Way), yeryüzüne düşen birkaç damla da zambak çiçeklerini oluşturmuş.
Ayçiçeği: Efsaneye göre, Clytie adında bir su perisi varmış. Titan Oceanos'un kızı olan Clytie, güneşi her gün gökyüzünde dolaştıran titan Helios'a aşıkmış. Aşkına cevap bulamayan Clytie, Helios'u geri kazanmak için plan yapmaya başlamış ve ikilinin ilişkisini Leucothoe'nin babası Orchamus'a anlatmış. Kızının ilişkisinden haberdar olan Orchamus onu canlı canlı kuma gömerek cezalandırmış. Leucothoe'yi aradan çıkararak Helios'un kalbini geri kazanacağını düşünen Clytie'nin ümitleri boşa çıkmış. Çünkü olanlardan sonra Helios artık onun yüzüne bile bakmaz olmuş. Aşkından ne yapacağını bilemeyen Clytie, bir kayanın üzerinde çırılçıplak oturmuş ve Helios'u izlemiş ve onu affetmesini beklemiş. Olduğu yerde hiç kıpırdamadan dokuz gün boyunca güneşi seyreden Clytie en sonunda ölüp ayçiçeğine dönüşmüş.
Karanfil (Dianthus): Karanfil çiçeğine Dianthus ismini Yunan botanikçi Theophrastus, "Dios"(Tanrı) ve "Anthos" (Çiçek) kelimelerinden türeterek vermiştir. Ay ve Avcılık Tanrıçası Artemis bir gün verimsiz geçen bir avdan morali bozuk bir biçimde eve dönmektedir. Yol üzerinde flüt çalan bir çobanla karşılaşır ve ani öfkeyle çobanın müziğinin av hayvanlarını kaçırdığını düşünür ve başarısız geçen av için çobanı suçlar. Bu yüzden Artemis çobana saldırır ve onun gözlerini yerinden çıkartır. Ancak öfkesi geçtikten sonra pişman olur ve öyle vicdan azabı çeker ki gözlerin düştüğü yerde kırmızı karanfil çiçekleri yeşerir.
Narcissus (Nergis): Liriope, güzeller güzeli bir çocuk doğurmuş ve doğumdan sonra kahin Tiresias'ın yanına gitmiş. Kahin Tiresias, Liriope'ye eğer Narcissus kendisini hiç görmez ise uzun bir yaşam süreceğini söylemiş. Bir gün Narcissus ormanda dolaşırken su içmek için göle eğilmiş ve kendi yansımasını görmüş. Karşısındaki güzelliğe o kadar hayran olmuş ki su başından ayrılmak istememiş. Günlerce kendi yansımasına bakmış durmuş, dokunmak istemiş dokunamamış, konuşmaya çalışmış konuşamamış ve sanki bir başkasıymış gibi yansımasına aşık olmuş. En sonunda ayrılamadığı göletin başında kederinden yitip gitmiş ve vücudu nergis çiçeğine dönüşmüş.
Astraea (Yıldızpatı): Deucalion ve Tufan hikayesinde, Zeus yoldan çıkmış insanları yok etmek için tufan gönderdiğinde; adalet, masumiyet ve saflık tanrıçası Astraea, insanlığın bu durumuna çok üzülüp bir yıldız olmak ve dünyadan uzaklaşmak istemiş. Astraea'nın dileği kabul olmuş ve gökyüzünde bir yıldıza dönüşmüş. Ölen tüm canlılar için ağlayan Astraea'nın gözyaşlarından yıldızpatı çiçekleri yeşermiş.