Arkeologlar ve araştırmacılara göre Honduras'ın Ulua vadisinde MÖ 2000'de bulunan kap ve kacaklarda özel olarak ilk özgün çikolata meşrubatı olan "Xocoatl" içeceği yapılmıştı. Tarihçiler bu küçük köyün çikolatanın doğuşunun sembolü olduğuna inanmaktadırlar. 1300'de Maya uygarlığı neredeyse tamamen yok olmuştur. Fakat Maya uygarlığı tamamen yok olduktan sonra kakao daha da önem kazandı. Aztekler ve kakao arasında bir bağ oluşmuştu. Efsaneye göre Quetzalcoatl, kakaoyu tanrıdan bir hediye olarak aldı. Kakaoyu cennetten insanlara getirmek ve onlara değişik ürünleri yetiştirmeyi öğretmek onun göreviydi. Çikolata meşrubatını hazırlamak için Aztekler önce kakao kabuğunu açıp otuz kırk kadar çekirdeği çıkarır, bu çekirdekleri bir kaç gün güneşin altında kuruturlar; bunları açık ateşin üzerinde kavururlardı. Bu işlemler sonucunda da ortaya tatlı bir koku yayılırdı. Bir oklava kullanarak "metate" adı verilen kavisli bir taşın üzerinde çekirdekleri ezip; baharat ve kırmızı biber ekleyip kırmızı renkte bir macun elde ederler. Bu macunu suyun içinde eritip köpürmesini sağlamak için bir sürahiden diğerine boşaltırlar. Azteklere göre bu yağlı ve pürüzsüz köpük, içeceğe enfes bir lezzet kazandırıyordu.
XOCOATL MEŞRUBATI
Avrupa'nın kakao ve çikolata ile tanışması ilk olarak 1502 yılında gerçekleşir. Bu çağlar, İspanyol istilacılarını ve Christopher Colombus'un yeni dünyaya yelken açmasını beraberinde getiren döneme denk gelir. Hernan Cortes, süreç içersinde bu memleketi fetheder ve kısa sürede her yerde kakao çiftlikleri kurmaya başlar. Bunun kendisine altından umduğu zenginliği getireceğinden emindir. İspanyol istilacıları da kakaoyu yerel olarak takasta kullanırlar; ayrıca onunla besin değeri yüksek bir meşrubat hazırlayabileceklerini öğrenirler. Bu meşrubatın adı xocoatl'dı.
DOKTOR REÇETE EDİYORDU
Çikolata Avrupa kıtasına ilk geldiğinde leziz bir gıda değil, Azteklerin inançları doğrultusunda şifalı bir ilaçtı. Çikolata bünyeyi kuvvetlendiren bir besin maddesidir. İlk resmi beyan, Cardinal Richelieu'nun erkek kardeşi Bonavontura Di Aragon tarafından 1653 yılında verilir; çikolata tüketiminin sağlıklı bir dalak için önemli olduğu ve hazmettirici etkisinin bulunduğu söylenir. Çikolatanın şifai sınıflandırılmasına bir başka örnek, İspanyol doktor Antonio Colmenero de Ledesma'nın 1631 yılında ilk defa olarak basılan çikolata tarifinde bulunur. Bu tarif eski Aztek tarifine dayanıyordu.
17. yüzyılda eczacılar ve doktorlar, çoğu zaman kendi buluşları olan "yararlı ve kanıtlanmış" ilaçları çikolata tariflerine eklemeye başlarlar. Çikolatanın tadı aynı zamanda çoğu zaman tatları acı ve kötü olan diğer ilaçları dayanılır kılıyordu. 17. ve 18. yüzyıllarda çikolata yaygın olarak her türlü rahatsızlık ve hastalık için reçete olarak yazılıyor ya da diğer ilaçlarla karıştırılıyordu. Hollandalı doktor Bontecoe çikolatayı soğuk algınlığı ve öksürük için birebir buluyordu. Fransız Lemery'e göre hazmı kolaylaştırıyor, doğurganlığı teşvik ediyor, grip ve soğuk algınlıklarına karşı bünyeyi koruyordu. Hatta çikolata, insanların zihinsel performanslarını güçlendirecek bir "beyin kuvvetlendirici" olarak bunalımdaki insanlara bile öneriliyordu. Bu tespitler, Bontecoe, Brillat-Savarin, Lemery ve Avrupa'daki diğer birçok doktor tarafından kabul ediliyordu.
500 YILLIK TARİF
İspanyol ordusunda kaşif olarak görevli Benzoni, 1565 tarihinde kaleme aldığı seyahat notlarında ilk defa olarak kakao içeceğinin hazırlanışının tarifini vermektedir. Bal, tarçın ve şeker kamışı kullanıp vanilya ile tatlandırdılar. Geliştirdikleri tat, bugün bildiğimiz çikolata tarifinin temelini teşkil eder. 1606 yılında İtalyan tacir Carletti, İtalyanlara kakao ve çikolata meşrubatının sırlarını açıkladı. Carletti, kakao ve çikolatanın tadını Batı Hint Adaları ve İspanya'da almıştı. Bu tadı diğer İtalyan vatandaşları ile paylaşmak istedi ve bunda da başarılı oldu. Bu İtalya'da bir çikolata çılgınlığına dönüştü ve büyük şehirlerde "cioccolatieri" adı verilen dükkanlar açılmaya başladı. İtalyan çikolata dünyasının merkezi ise Perugia şehri oldu. Venedik'te ilk çikolata dükkanları açıldı. Çikolata İtalya'dan sonra Almanya, Avusturya ve İsviçre'de tanındı. Fransa kralı 13. Lui, Avusturya hanedanından Anna ile 1615 yılında evlenince, Fransızlar da çikolata ile tanıştılar. Çift Fransa'ya yerleşince saraya çikolata meşrubatı girmiş oldu.
DÜNYANIN KAKAO DEPOSU
Bugün, 35 kadar tropik ülkede kakao ağacı yetişmesine rağmen, dünya üretiminin yüzde 80'i altı ülke tarafından karşılanmakta. Fildişi Sahili, Gana, Kamerun ve Nijerya gibi Batı Afrika ülkeleri rekoltenin yüzde 52'sini oluşturmakta. - Kakao ağaçlarından üçü Criollo, Forastero ve Trinitario'dur. ● Her ağaç yılda iki kez mahsul verir ve kakao tohumu 5-6 ayda olgunlaşır. Elle toplanan meyveler kesilip açılır ve meyve özü ile kaplı çekirdekler çıkarılır. Çekirdekler olgunlaşmaları için muz yaprakları arasında 5-7 gün bekletilir. Sıvı hale gelen öz dışarı akarken, sarımsı kahverengiden kırmızıya varan renkler arasında çeşitlilik gösteren kakao çekirdekleri kahverengiye dönüşür. 3-7 gün süren kurutma işleminden sonra tohumlar kakao çekirdeği haline dönüşür ve üretildikleri ülkeden çikolataya dönüşecekleri fabrikalara doğru yol alır.