Sayıları bırakıp notalara geçti
Ömrünün büyük bölümünü yeminli mali müşavir olarak geçiren Sami Susurluk, emeklilikten sonra sayılarla ilgilenmeyi bırakıp notaların dünyasına daldı. Çocukluk hayali olan ut çalmayı öğrendi, besteler yaptı, korolar yönetti...
- Pazar
- Gülden Metin
- Giriş Tarihi: 21 Ocak 2024
Hepimiz yıllarca çalışıp, arkamızda güzel bir kariyer bırakmak isteriz.
Önemli olan bu çalışma yıllarını nasıl değerlendirdiğinizden ziyade emekli olduktan sonra geriye dönüp baktığınızda ne göreceğinizdir.
Bazen hayallerimizi çalışırken gerçekleştirebilirken bazen de emekli olduktan sonra adım atabiliriz. İzmir'de yaşayan yeminli mali müşavir Sami Susurluk da hayatının tadını işinden emekli olduğu zaman çıkaranlardan. Susurluk, artık vaktini Yeni Asır İş Hanı'ndaki işyerinde ut çalarak ve keyifli türküler söyleyerek geçiriyor. Mali müşavirlik döneminde ofis olarak kullandığı iş yerini şu anda stüdyo olarak kullanıyor. Susurluk, arkadaşlarıyla zaman zaman buraya geldiğini ve ut çalarak türküler söylediklerini belirtti. Yeminli mali müşavirlikten emekli olduktan sonra ut çalmayı öğrenen ve aynı zamanda koro da yöneten Sami Susurluk, 20'ye yakın bestesi olduğunu söyledi.
'SOSYAL KONULAR EKSİKTİ'
● Emekli olmadan önce iş düzeniniz nasıldı?
Bu mesleği çok uzun zaman önce bıraktım. Ben, Maliye Bakanlığı Emekli Başmüfettişiydim.
Zaman zaman üniversitelerde maliye gibi alanlarda ders verdim. Hatta ben daha çok mülkiyeyle ilgileniyorum, uzmanlığım bu yönde. İlerleyen zamanlarda sosyal konularda eksiklik gördüm ve bunun üzerine eğildim.
● Emekli olunca hayatınız nasıl değişti?
Ben emekli olunca çocukluktan beri hevesim olan ut ve bağlamaya yönelmek istedim. Sonrasında bir sanat musikisi korosu kuralım diye düşündüm.
Arkasından da Türk Halk Müziği korosu ve tiyatro gibi önemli aktiviteleri bir araya getirdik. Şimdi de TRT sanatçıları başta olmak üzere çok sayıda arkadaşım var. Hep beraber ut çalıyoruz, türküler söylüyoruz.
● Ne kadar süredir ut çalıyorsunuz?
Emekli olduktan hemen sonra başladım.
Yani ortalama on yıldan fazla olmuştur diyebilirim. Aile geleneği olarak müzik, Fransızca ve din dersleri aldım ve okulda da sadece mandolin çalardım. Ut ve bağlama öğrendikten sonra hayattan daha çok keyif almaya başladım. Şimdi de Türk Sanat Musikisi ile ilgili 20'ye yakın bestem var. Bahsettiğim üzere çok kıymetli arkadaşlarım var. Benim dışımda üç kişi daha geliyor hatta grubumuzun adı da "3+1". Kendi çalışmalarımız devam ederken koro da çalıştırıyordum fakat sonra onu da bıraktım, gençlere yer açmak lazım.
II. BAYEZİD'İN TORUNUYUM
● Müzik dışında ilgi alanlarınız neler?
Ben aslında çok yönlü bir insanım. Kitap yazıyorum, şiirlerim ise Türkiye genelinde basıldı. Buna ek olarak çektiğim bir belgesel ve şu anda hazırlamakta olduğum bir roman var. Burası bana ait. O yüzden istediğim şekilde düzenledim ve zamanımın çoğunu burada geçirerek romanımı yazıyorum, arkadaşlarımı davet ediyorum. Antikaya karşı çok merakım var. Odama koyduğum her tablonun farklı bir hikayesi ve geçmişi var. Burayı ben 1988 yılında aldım, kiracıydım fakat sonra sahibi oldum. Aynı zamanda ben Osmanlı hanedanı soyundanım yani Sultan II. Bayezid'in torunlarındanım. Bunların bana verdiği feyz ise şudur: İnsanlarla beraber olmak, onlara yardım etmek. Halihazırda derneklere üyeyim, elimden geldiğince başka hayatlara dokunmaya çalışıyorum. Biz gözlerimizle bile insanları sevebiliriz, insan olarak bunu unutmamak gerekiyor.