Hilal Ergenekon, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okuduğu yıllardan beri İzmir'i huzur limanı gibi görüyor. Mesleğe ilk adımlarını da İzmir'de atmış. O dönemler hayal ettiği meslekte erken saatlerde 'Sabah Kahvaltı Haberleri'ni sunuyordu.
Ülkemizin ilk kadın spor müdürüydü.
Sonrasında yine Türkiye Jokey kulübü ekranlarında görmeye devam ettik. Şu an İstanbul'da yaşıyor. Onu 13 yıl aradan sonra tekrar sayfamıza misafir ettik.
- Hilal Hanım son görüşmemizden sonra hayatınızda neler değişti? Şimdi ne yapıyorsunuz?
Aslında çok şey değişti ama benim meslek aşkım ve çalışma azmim değişmedi.
Ekran önünde spikerlik ve sunuculuğa hiç ara vermeden devam ettim.
Hatta 20 yıldır kesintisiz canlı yayındayım diyebilirim. Asıl önemli değişiklik kendi işimi kurmam oldu. Kız kardeşim Ceren Ergenekon ile birlikte kendi işimizi kurduk. Bunun dışında artık ben tecrübelerini aktaran tarafa geçtim ve kariyer zincirime eğitmenlik halkasını da ekledim. İleri Televizyonculuk ve Yayıncılık dersleri veriyorum. Sahne sunumları, uluslararası fuarlar İngilizce ve Türkçe organizasyon sunumları derken iş takvimim eskisinden kat kat yoğunlaştı anlayacağınız.
- Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunusunuz. Haber için sahada çok koşturdunuz. Şimdi bir yapımcı olarak başarıya giden yolda nelerle karşılaştınız?
Benim en büyük hamlem mesleğe üniversite sıralarındayken başlamam oldu.
Bu bana hem büyük bir mesleki tecrübe hem de geniş bir mesleki çevre kazandırdı.
Gerisi de çorap söküğü gibi geldi, çünkü ben hep çok çalıştım. İş disiplinim ve iş ahlakım hep çok önemli oldu, çalıştığım hiçbir kuruma torpil ile girmedim.
- Öğrencilerinize neler tavsiye ediyorsunuz?
Başarılı olmak ve kalıcı olmak için sadece ve sadece kendinize güveneceksiniz bu zor ve dikenli bir yol ama en doğru yol. Biz bu sektörde birilerine tutunarak gelenlerin aynı kişilerle çöküşlerine de çok şahit olduk. Televizyonculuk, medya bu işler adanmışlık gerektiriyor, kesinlikle ucundan tutularak yapılacak işler değil.
- Biraz da kendi kurduğunuz işten bahsedelim...
Uluslararası ticaret yapan bir format ve yapım şirketi. Yurt dışından beğenilen içerikleri; dizi, film, program, kitap hatta çizgi roman gibi projeleri alıp Türk izleyicisinin beğenisine sunuyoruz.
Çalıştığımız ülkeler genellikle kültürü bize çok benzeyen Güney Kore, Japonya, Hindistan, sonrasında Çin, İngiltere, Amerika'yı sayabiliriz. Aslında aklınıza gelen her ülke bizim ilgi alanımıza giriyor. Yakın dönem projelerimiz arasında ATV'de yayınlanan Altın Kafes, TRT ekranlarında izleyicilerin çok beğendiği ve benimsediği Kasaba Doktoru ve Elimi Bırakma gibi projeleri sayabilirim. Şu an hazırlanmakta olan dizi program ve sinema projelerimiz de var. Umarım onları da beğenirsiniz.
- Ayrıca Türkiye Jokey Kulübü'nde de görev alıyorsunuz...
Sizin için de bu ayrı bir tutku sanırım. İzmir'deki yarışlarla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye Jokey Kulübü benim için işten çok bir yuva gibi. Veliefendi Hipodromu elbette at yarışlarının mabedidir. O açıdan yeri başka olsa da İzmir'in yeri her zaman ayrıdır. İzmir Şirinyer Hipodromu Türkiye'nin en güzel hipodromlarından biridir. Yarışseverin cazibe merkezi haline gelmiş, eşsiz bir eğlence noktasıdır. Yarış izlemesi çok keyiflidir. Ben genellikle İstanbul'da olsam da İzmir'e geldiğimde sırf İzmir yarışlarının tadını özlediğim için yolumu düşürüyorum Şirinyer Hipodromu'na.
Seyircisi de atları da yarışları da her zaman çok ayrıcalıklı ve klastır.
- İletişim fakülteleri ve yeni medyada okuyanlara neler tavsiye edersiniz?
Öncelikle zorlu bir yola çıktıklarını bilmeleri gerekiyor. Mesleğimiz kendi içinde çok keyifli olsa da fena halde yorucu bir temposu vardır ve insanlarla uğraşması da oldukça zordur. İletişim fakültesi çok, bu mesleğin talibi de çok, istihdam edilecek yer az olduğu için herkes bir çalışırken onlar beş çalışmalılar. Mutlaka ve mutlaka bir yabancı dili çok iyi bilmeli, okumalı ve yazmalılar eğer yapabilirlerse ikinci bir dil öğrenmeli ve kollarındaki altın bilezikleri her an çoğaltmalılar.
- Mesleğe İzmir'de başladınız ve İstanbul'a geçiş yaptınız. Şu an sizin gibi geçiş yapmayı düşünenlere neler önerirsiniz?
İstanbul bu işin kalbi. ncak zorluğu da kendine yer bulması da kalıcı olması da mesele benim tavsiyem öncelikle güzel temiz bir mesleki
çevre edinmeleri, İstanbul'da büyük küçük demeden iş olanakları ve staj imkanları araştırmaları sonrasında mesleki anlamında bir çok beceri edinmeleri ve çok çalışmaya hazır olmaları. İzmir gibi aydın bir şehirde yetişmiş olmak hiç şüphesiz kıymetli ama maalesef yeterli değil üstüne sürekli bir şeyler koymaları gerekir.
- Aileniz İzmir'de yaşıyor? Sık sık gidebiliyor musunuz?
Evet ve her gelişimde ne kadar özlediğimi
fark ediyorum.
Havası başka, suyu başka, insanı bambaşka. Hemen eski arkadaşlarımla bir araya geliyoruz sanki üniversite yıllarımıza dönüyoruz.
Maskesiz, sıcak, samimi sohbetler, seni sen olduğun için seven samimi dostlar, İzmir her zaman bana iyi geliyor. Her İstanbul'a dönüşümde de "İzmir bırakılır mı?" diye soruyorum kendime ama zorluklarına rağmen İstanbul'u da sevdiğim için bir denge sağlıyorum.
"YAYINCILIK KURALLARI BAŞTAN YAZILIYOR" EGE'DE okurken adım attığınız medya sektörüyle şu anki arasındaki farkları söyleyebilir misiniz?
EN büyük fark internet ve sosyal medya. Düşünün ki siyasi liderler bile sosyal medya hesapları üzerinden açıklamalarını yapıyorlar.
Hatta günümüzde yapay zeka, medyada kullanılmaya başlandı.
Bizler öğrenciyken bir kanalın hiç değilse önünden geçsek diye uğraşırken şimdi bizlerden bile küçük kardeşlerimizin sosyal medya platformlarında kendi kanalları var. Bireysel yayıncılık arttı artık ve bu da yayıncılığın kurallarının baştan yazılmasına neden oldu.
"SEYAHAT ETMEK VAZGEÇİLMEZİM" - Kültürel, sosyal hayatınızla ilgili bilgi verir misiniz?
BU yoğun temponun içinde kendime özen göstermeyi ve sadece kendime ait zamanlar yaratmayı seviyorum. Ruh, beden zihin sağlığım için yoga ve meditasyon yapıyorum. Benim en keyif aldığım şey ise seyahat etmek. Gezmeyi, yeni yerler, tatlar keşfetmeyi, hayatı dolu dolu yaşamayı seviyorum. Tabii işimin bir parçası olarak bol bol senaryo okuyorum.