‘Asıl pandemi, kronik hastalık salgını’
Kronik hastalıkların insanlığı tehdit ettiğini söyleyen Dr. Murat Balanlı, “Hastanelerde sıra bekleyenlerin yüzde 90’ı kronik bir hastalık sebebiyle geliyor. Çevremizde pek çok tansiyon, şeker hastası var ve hasta yerine hastalıklar tedavi edilmeye çalışılıyor. Oysa, hastalık yok hasta var” dedi
- Pazar
- Gülden Metin
- Giriş Tarihi: 07 Nisan 2024
Günümüzde modern tıp uygulayıcıları geleneksel tıp metodlarını inkar etmektense hastaları için onları da kullanmaya başladılar.
Örneğin nöroloji doktoruna gittiğimde bana akupunktur önerebiliyor ya da bir dahiliye uzmanı hacamattan söz edebiliyor. Hatta kocakarı ilacı diyerek küçümsenen bitkisel tedavi uygulamaları artık modern tıbbın yörüngesinde...
Tıpta bütüncül yaklaşım olarak nitelendirilen bu ekolün izinden giden pek çok doktor var artık. İzmir'de Marga isimli kliniği bulunan Murat Balanlı da bu doktorlardan biri... Sanskrit dilinde yol anlamına gelen Marga, Hindu öğretilerinde 'iyileşmeye giden yol' olarak kullanılıyor... Bu klinikte sağlığa başka bir pencereden bakılıyor.
Dr. Murat Balanlı, bu açıdan bakıldığında günümüzde doğru olarak bilinen bazı bilgilerin son derece yanlış olduğunu söylerken, tedavisi zor gibi görünen hastalıkların da iyileştirilebileceğini söyledi.
Hipertansiyon, Alzheimer, Parkinson, diyabet gibi kronik hastalıkların iyileşmesinin temelinde ilaç tedavilerinin değil doğru beslenme alışkanlıkları, uyku ve stres yönetiminin olduğunu da söyleyen Dr. Balanlı, "Biz insanlara şifa olmaya, bu süreçte de onların kendi şifalarını bulmalarını sağlamaya çalışıyoruz" dedi.
Balanlı ile sağlıklı yaşamın şifrelerini ve hastalıkların sebebini konuştuk...
- Öncelikle sağlıklı insan nedir?
Önümüzde modern bir insan profili var. Modern insan, doğadan kopmuş insandır. Bu insan kendi bedenine de yabancıdır. Kişinin kendisine şunu sorması gerekiyor:
Ben neyim ve bu hal neyin nesi?
Yaşanan hastalıklar ve bunların doğurduğu şeylerle kişinin kendi varlığının bilincine ulaşması gerekiyor.
Yani yapılması gereken şey ağrıyı kesmenin ötesinde, kişinin neden böyle yanlış yaşadığının farkına varmasıdır. Günümüz insanı daha stresli. Bugün hastanelerde sıra bekleyen hastaların yüzde 90'ı kronik bir hastalık sebebiyle geliyor.
Asıl problemimiz 'kronik hastalık salgını'.
ŞİFA KENDİ İÇİMİZDE
- Kronik hastalık salgını mı var?
Evet. Etrafımızda pek çok tansiyon, şeker hastası var ve bu hastalıklara uygulanan yanlış yaklaşımlar mevcut. Bizler sağlığa farklı bir pencereden bakmaya çalışıyoruz.
Günümüz ana akım tıbbı, insanı sadece fizik bir bedenden ibaret gördüğü için ona göre yapılan tedaviler ne yazık ki belirtilerin iyileştirilmesi düzeyinde kalıyor. Biz ise kişinin kendi bedenindeki iyileşme potansiyelini açığa çıkartmaya çalışıyoruz.
Şifa zaten kendimizde var. Yapılması gereken de kişinin kendi bedenindeki şifayı güçlü bir şekilde açığa çıkarmak üzerine olmalı.
- Peki çözüm alternatif tıpta mı?
Alternatif tıp diye bir şey yok, zira tıbbın alternatifi olmaz, olamaz.
Bu bakış açısı günümüzde bütüncül, fonksiyonel bakış açısı olarak da tanımlanabilir.
DENGEMİZ BOZULUYOR
- Peki bütüncül ve fonksiyonel bakış açısıyla tedavi nasıl oluyor?
İnsanların sağlıklı yaşamasının önündeki en büyük engel yaratılış formatımıza, kullanma kılavuzumuza göre yaşamıyor olmamız.
Eğer bunu fark edersek, sağlıklı ve uzun bir hayat sürebiliriz. Doğru beslenmiyoruz, yeteri kadar hareket etmiyoruz, uykularımız sorunlu.
Artık güneşsiz gündüzler aydınlık geceler var. Aynı zamanda stres yönetimi de önemli. Çok stresliyiz, bunları doğru yönetememenin sonunda sinir sisteminin dengesi bozuluyor. Buna bağlı olarak da kronik hastalıklarla baş başa kalıyoruz. Bir diğer etken de sosyal çevremiz ve birlikte olduklarımız.
HASTALIK YOK HASTA VAR!
- Nasıl yani?
Çevremiz bizi iyi de edebilir hasta da. Bedenimizden detone bir ses yükselmeye başladıysa bu sorunların başladığını anlayabiliriz.
Ben insanları bir hastalıkla etiketlemiyorum. Zira, hastalık yoktur, hasta vardır. Bazen semptomlar devam eder, tedaviler sonucunda bu belirtiler ortadan kalkabilir ama kendisi kolay yok olmaz. Burada en önemli süreç kronik enflamasyon olarak tanımladığımız, yangısal sorunlardır. Bir mangalın içindeki köz gibi için için yanan bir bedenden söz ediyoruz.
Bu, vücudun herhangi bir yabancı sisteme karşı koruyucu sistemleri devreye sokması sonucu ortaya çıkıyor. Bunlar bizde belli başlı hastalıkları da ortaya çıkarıyor.
- Mesela ne gibi?
Problemlerin altında yatan sebeplerin neler olduğuna bakmak gerekiyor. Eğer bulunursa doğru tedaviyle kronik hastalıklar tamamen iyileşebilir. Mesela şeker hastalığında iki çeşit var. Biri Tip 1, diğeri Tip 2 diyabettir. Ama aslında Tip 2 diyabet diye bir şey yok, sadece kötü yaşam ve beslenme bozukluğu var.
DİYABETTEN TAMAMEN KURTULMAK MÜMKÜN!
- Diyabet genetik değil mi?
Tip 1 diyabette pankreas bezinde insülin üreten beta hücreleri tahrip olur. Yani insülin üreten hücreler artık kalmamıştır.
Bu yüzden insülini dışarıdan vermek gerekiyor. Ama tip 2 diyabet dediğimiz şey, tamamen yaşam şeklinizle alakalı. Hareketsiz ve sedanter bir hayatınız, uyku problemleriniz varsa, stresinizi yönetemiyorsanız, etrafınızda olumsuz insanlarla birlikteyseniz hastalık yapıcı geni aktif hale getirmiş oluyorsunuz. O zaman akrabalarınızda olan genetik yatkınlık, sizde de hastalık olarak kendini açığa çıkarabiliyor. Bu sebeple Tip 2 diyabet yaşam şeklini değiştirerek bitebilir. Şeker hastalığındaki temel problem insülin direnci.
Tip 2 diyabet hastasında kandaki insülin düzeyi normalden bile fazladır. Doğru beslenme, uyku düzeni, stres...
Hepsi kontrol edilmeli.
ALZHEIMER YA DA TİP 3 DİYABET!
GÜNÜMÜZDE Alzheimer için Tip 3 diyabet deniyor.
Bu hastalıkta altta yatan temel faktör stres, enflamasyon, toksisite ve insülin direnci. Bunları ortadan kaldırdığınız zaman hastalığı durduruyorsunuz. Yani vücudun bir yerinde bir enflamasyon varsa beyinde de oluyor. Modern yaşamda hepimiz sanki toksin dolu bir havuzdayız. Ancak bunun yanın da vücudumuzun da bir detoks sistemi var.
Bunu aşacak kadar toksinle karşı karşıya kalınca ya da detoks aşamalarında bir sorun olduğunda çöküyoruz.
Zihinsel ve ruhsal toksinler de burada söz konusu. Kişinin kendini bunlardan arındırması gerekiyor. Biz burada kılavuzluk yapıyoruz.
- Nasıl bir kılavuzluk?
Öncelikle beslenmesini, sedanter yaşam biçimini, uyku ve sirakadiyen ritmi, düzenlemeliyiz. Beslenme tarzında glisemik indeksi yüksek besinleri azaltıp, yeteri kadar protein ve yağ ağırlıklı beslenmeye yönlendiriyoruz.
Ayrıca kliniğimizde antioksidan sistemi iyileştirmek için ozon tedavisi yapıyoruz. İnsülin direncini azaltıp, antioksidan sistemini aktifleştiriyor, hormonal dengeyi sağlıyor. Damar içi C vitamini gibi tedavi uygulamalardan da istifade ediyoruz.
Biz önce kişinin sağlıkta yol haritasını çıkartıp, ona göre ilerliyoruz. Bu tedaviler ancak kişinin yaşam tarzı değiştikten sonra uygulanabilir.
Kişinin kendi bedenindeki hücrelere iyileş komutunu vermesi lazım. Aynı zamanda Alzheimer, demans gibi hastalıklarda kırmızı ışığın tedavi edici etkisinden yararlanıyoruz.
Alzheimer'da tedaviye ne kadar başlanırsa o kadar iyi sonuçlar olacaktır. İnsanlara şifa sağlamaya çaba gösteriyoruz."