Yıllar önce yolcuğun ilk başlarında Selin Şükran Solmazer ile bir araya gelmiştik. Plaza hayatını arkasında bırakıp Çeşme Ovacık'ta aldığı 5 dönümü cennet bahçesine çevirdiğinde dikkatimi çekmişti. Tarladan sofraya akımının öncüleri arasına girmişti.
Girit kökenli olması ve yeteneği onu lezzet dünyasının usta ismi haline getirirken iki, üç kez röportajlarıma konu oldu. Her buluşmamızda yeni sürprizleri oluyor. Bu kez Çeşme lezzetlerini Fransa'ya taşıma hedefiyle harıl harıl çalışıyor.
En son 'Arka Bahçemin Renkleri' isimli kitabın için bir araya gelmiştik. Nasıl gidiyor, gittiğim her yerde kitabı görüyorum.
Evet harika gidiyor. Bence bu kadar olumlu ilgi görmesinin ardında sadece bir gastronomi kitabı değil aynı zamanda bir yaşam felsefesini de barındırması yatıyor.
Benim için özeti "Çalış, çabala, o zaman bak göreceksin yapamayacağın yok". Peki bunu yazan biri olarak "Offf çok çalıştım, kitabı da yazdım, hadi biraz keyfime bakayım" demedin mi?
Aslına bakarsın hiç demedim.
Çünkü en büyük keyfim çalışmak, üretmek. O ter dökmenin yorgunluğu olmuyor mu, elbette oluyor. Ama keyfi çok daha büyük. Tüm yorgunluğu unutturuyor.
Selin Şükran Solmazer, yeni restoranını Fransa'da İngiliz sosyetesinin uğrak yeri olan Savoie bölgesinde açmayı planlıyor.
Sezon başlıyor, ara ara bir kaç kez daha geldiğimde fark ettim ki gençler var burada. Sendeki her değişiklik ilgimi çekiyor. Neden gençlerle çalışıyorsun?
Benim yaşımdaki pek çok insana büyük sorumluluklar düşüyor.
Bunun başında gençlerimiz geliyor.
Yazma sebebim de aslında tamamen gençlerdi. Onlara isterlerse çaba sarf ederlerse yapamayacakları, başaramayacakları hiçbir şey olamayacağını anlatabilmek istemiştim. Burada da okumak isteyip okuyamalar ve eğitim hayatın devam edenler de dahil olmak üzere gençlerle çalışıyoruz.
Çünkü en büyük mirasımız onlar.
Kitabın satışı nasıl?
O da iyi gidiyor. Gelirini Türk Eğitim Vakfı'nın "Yarıda Kalmasın" burs fonuna aktarıyoruz. Buna çok önem veriyorum çünkü çünkü hayattan sadece almak istemiyorum, verebilmek de istiyorum. Önemli olan onlar için yapabileceklerimi gerçekten hak eden, çalışkan, azimli, pes etmeyen gençler için olması benim için. İşte bu gençler bizim reçetelerimizi, kültürel mirasımızı geleceğe taşıyacak.
Tarladan sofraya konusunda geldiğimiz nokta nedir?
En önem verdiğimiz konu. Biliyorsun yerel üreticilerin ürünlerini kullanıyoruz.
Bunun bir çok çarpan etkisi var. Köylünün, çiftçinin toprağın sahip çıkmasından tutun da sağlıklı gıdaya, sürdürülebilir mutfağa kadar çok geniş bir alanı kapsıyor.
Bu açıdan baktığımızda tarım hayatın merkezinde daha çok yer alacağı artık herkesin kabul ettiği bir gerçek. O yüzden de diyebilirim ki geleceğin mesleği de dönemi de gerçeği de tarım ve onun tüm dalları.
Bu yüzden tarladan sofraya vazgeçemeyeceğimiz bir gerçek.
Bu aralar seni ne zaman arasam yurt dışındasın. Neler yapıyorsun?
Bazı hazırlıklar içindeyim. Özellikle Fransa'ya gidiyorum. Burada şu an için bir araştırma içindeyiz. Biliyorsun restoran kelimesinin de sektörün de doğduğu yer Fransa. Ama burada iyi bir Türk restoranı hala yok. Evet dönerciler var ama ötesi yok.
Biz de bir Fine Dining restoran açmak için kolları sıvadık.
Burada hedef ne peki?Tabi ki "Bu işi sizden daha iyi yapıyoruz" diyebilmek için çıktığımız bir yol. Tabi ki her mutfak, her kültür değerli. Ama şu da bir gerçek, dünya gastronomi sektörüne Fransız kalma lüksümüz yok. Orada mutfağı da aşan bir yapıyla Çeşme lezzetlerini Fransa'ya taşımak istiyorum.
Yer belli mi?
Aslında onu da belirledik. Fransa'nın Karadeniz'i gibi düşün. Kış aylarında harika bir kayak merkezi olan İngiliz sosyetesinin de uğrak yeri olan Savoie bölgesi. Miribel diyorlar. Burada çok güzel bir restoran açmayı planlıyoruz.
Yemekle birlikte eşleştirmelerin olacağı içecekler odak noktamız olacak.