Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın 1913'te yazdığı ünlü romanı 'Gulyabani'yi herhalde bilmeyenimiz yoktur. Yeşilçam'da, 'Süt Kardeşler' adlı komedi filmine de konu olan 'Gulyabani'nin korkunç görüntüsü eminim hafızalarınızın bir köşesinde halen duruyordur. Çok değil, 50- 60'lı yaşlarda olanlar bilir. Radyo, televizyon ve cep telefonun olmadığı yıllarda büyüklerimizin soğuk ve karanlık kış gecelerinde soba başında anlattığı birbirinden ürkütücü masalları dinlerken içten içe nasıl da korkardık. Herkes yatıp uyuduktan sonra tuvalete gitmek için bile gece yataktan çıkmak (şahsen ben çıkmazdım) cesaret isterdi.
KORKU STRATEJİSİ
Buraya kadar anlattıklarımız büyüklerimizin bize aktardığı hayal ürünü varlıklardı. Bundan sonra anlatacaklarımız ise aslında psikolojide korku faktörünün bilinçaltındaki hükümdarlığı. Neyse uzatmadan başlayalım isterseniz... Türk savaş tarihi ilginç ve şaşırtıcı savaş stratejileri ile doludur. Düşmanı şaşırtarak üstünlük sağlamayı hedefleyen bu stratejiler dünya savaş tarihinde de yerini almıştır. Ancak, karşısındaki düşmanı silahıyla değil de içinde bulundukları zor şartlara rağmen akıllarıyla alt eden öyle bir grup var ki onlar yüzyılı aşkın bir süredir ünlerinden hiç ama hiçbir şey kaybetmiyor. Merak ettiniz değil mi? Evet, işgalci Yunanlılar'a Balıkesir'i dar eden 'Tülütabaklar'dan bahsediyoruz. Onlar, düşmanı silahlarıyla değil, büründükleri korkunç kıyafetleri ile alt etmeyi başardılar. Düşmana karşı uyguladıkları inanılmaz korku stratejisiyle adlarını tarihe altın harflerle yazdıran 'Tülütabaklar' yüzyılı aşkın bir süredir Balıkesir'in haklı gururu olmaya devam ediyor. Tülütabaklar'ın ilginç hikayesini Yeni Asır okuyucuları için derledik. 1919 yılı Balıkesir'in kara yılıdır. Yunan ordusu Ege'de birçok ilimiz gibi güzeller güzeli Balıkesir'i de işgal etmiştir. Nihayetinde, 1922'nin 6 Eylül tarihine kadar sürecek acı dolu işgal yılları başlamıştır. Yunan zulmü Balıkesir halkı için tahmin edildiği gibi her geçen gün dayanılmaz bir hal almaktadır. Halk çaresizlik içinde kıvranırken ortalıkta birden bire bir söylenti dolaşır olmuştur. Ortaya geceleri çıkan korkunç canavarlar halka dokunmamakta ancak Yunan askerlerini adeta korkudan tir tir titretmeye başlamıştır. Yaşanan olaylar ayyuka çıkmış, Balıkesir sokaklarında devriye gezen Yunan askerleri elleri tetikte bu korkunç canavarlarla karşılaşmamak için adeta dua eder olmuşlardır. Şahit olan Yunan askerlerinin anlatılarına göre, gördükleri canavar ama öyle böyle değil, insan ile hayvan arasında olağanüstü fantastik bir yaratık.
ŞAŞIRTICI YÖNTEMLER
Koyun veya keçiler gibi tüylü bir deriye sahip, vücutları ve yüzleri simsiyah ve olabildiğine uzun kıllı. Ellerinde boynuzlu ve ucunda çanları olan sopalarla son derece çevik yaratıklar... Gecenin koyu karanlığında bir bakıyorsunuz karşınızda bir bakıyorsunuz hoop anında yok olmuş. Garnizon başta olmak üzere Yunan askerleri son derece huzursuz, artık devriyeye bile çıkmak istemiyorlar. Yunan garnizonundaki kulaktan kulağa anlatılan hikayeler ise korkunç. Hepsinde karanlıkların arasından çıkacak canavarlarla karşılaşmak korkusu hakim... Peki, düşmanı korkudan öldürecek kadar psikolojisine işleyen canavarlar aslında kimler? Bu kahramanlar, Milli Mücadele döneminde ellerinde yeterli silah olmadığı için koyun ve keçi postu giyip, at kuyruğu takıp, el, kol ve yüzlerini soba isiyle siyaha boyayarak çan ve değneklerle Yunan askerlerini korkutup kaçırmak için ürkütücü bir görünüme bürünen 'Tülütabaklar'dan başkası değildir. Aslında, bu kahramanlar 1900'lü yıllarda Balıkesir'in en yaygın mesleklerinden biri olan "debbağ"lardır. Yani bildiğimiz deri ustalarıdır. Balıkesir, diğer işgal edilen kentlerimizden farklı bir görünüm sergilemiştir. 14 ay boyunca kahramanca direnen Balıkesir halkı 'Tülütabaklar' ile tarihe mal olacak farklı direniş yöntemleri geliştirmeyi başarmıştır. Süreçte öne çıkanlar ise şüphesiz 'debbağlar' olmuştur. Debbağlar, silahları olmamasına karşın düşman askerlerine karşı mücadele edebilmek için en iyi bildikleri işe, dericiliğe sığındılar ve her zaman ellerinin altında bulunan keçi postlarını ilk insanların giyindiği gibi üstlerine geçirdiler. Bununla da kalmayıp deri işlerken yakılan ateşten kalan is karasını da sulandırarak tüm vücutlarına sürdüler.
ZAFER İLE TAÇLANDI
Başlarına da yine keçi postundan bir başlık takarak insandan çok, insan ile hayvan arasında bir görünüme büründüler. Asıl amaçları ise hedef şaşırtmaktı. Balıkesir bölgesinde yapılan direniş yanlısı toplantılar şüphesiz Yunan garnizonunun da ilgisini çekiyordu. Bunu engellemenin tek yolu da geceleri devriye sayısını arttırmaktı. İşte bu noktada devreye 'Tülütabaklar' giriyordu. Balıkesirli kahraman deri ustalarının planı tutmuştu. Ve çile dolu 14 ayın sonunda muhteşem bir zafer kazanılarak işgalciler kentten bir daha geri gelmemek üzere kovuldu.
UNESCO'NUN KÜLTÜREL MİRAS LİSTESİ'NDE
Balıkesirli deri ustalarının yarattığı 'Tülütabaklar' bugün bile kentin tarihine damga vuran simgelerdir. UNESCO'nun, Balıkesir'in somut olmayan kültürel miras listesinde yer alan Tülütabaklar, kente özgü bir gelenek olarak yıllardır sürdürülmektedir. Şüphesiz, her 6 Eylül tarihinde, kurtuluş gününün kutlama kortejindeki en renkli simalarıdır. Balıkesir yöresinde, yüzyılı aşkın süredir düğün, dernek, meydan ve orta oyunlarında boy gösteririler.