Duo Blanc & Noir, Türkiye turnesine İstanbul konserlerinin ardından, İzmir ve Ankara konserleri ile dinleyicinin karşısına çıkıyor. Duo Blanc & Noir, Türkiye turnesinin yeni duraklarında 21 Kasım'da İzmir'de Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi Küçük Salon'da sahne alırken 26 Kasım'da da Ankara Erimtan Müzesi'nde, "Müzede Müzik, Salı Konserleri" kapsamında sahne alacak. İkiliyle albüm sürecini, Almanya turnesi anılarını ve sahnedeki uyumlarını konuştuk.
Yeni albümünüz "Simply Classic" için genel tema hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Selin Şekeranber: 'Simply Classic' albümümüz dinleyicileri hayatlarının hızının ve koşturmacasının arasında bir süreliğine sakinleyerek ve sadeleşerek An'da olmaya ve sadeliğin içindeki ihtişamı görmeye davet ediyor.
Yudum Çetiner: Hepimizin hayatımızın farklı anlarında bize eşlik eden arka plan müzikleri vardır, işte albümdeki eserler bizim hayatımıza eşlik eden unutulmaz anılarımızı sarmalayan melodiler. Bestecilerin sade ve eşsiz güzellikteki bu eserlerinde biz de sadeleşmeye önem verdiğimiz hayatlarımızda kendimizi bulduk diyebiliriz.
Ardı ardına konserlerle Almanya turneniz, Türkiye konserlerinize güçlü bir moral dopingi sayılabilir mi?
S.Ş: Bir maraton gibi geçen Almanya turnemiz bizim için müthiş bir deneyimdi. Almanya'da 15. Orff günleri kapsamında Bayern Eyaleti'nin yedi farklı bölgesinde toplam on konserden oluşan bir turne gerçekleştirdik. Bu turne esnasında hem Carl Orff'un Carmina Burana adlı eserinin iki piyano, koro, solistler için versiyonunu hem de Spark adlı Alman oda müziği grubu ve bizim için özel olarak düzenlenmiş farklı eserler seslendirdik. Almanya'nın en görkemli ve dünyaca ünlü müzisyenlere ev sahipliği yapmış Bamberg Konzerthalle, Münih Isarphilharmonie, Festspielhaus Füssen ve Hochschule für Musik Würzburg gibi salonlarında çalmak ve her konserin sonunda dakikalarca ayakta alkışlanmak çok gurur vericiydi. Bu enerjiyle İstanbul'a geldik ve konserlerimize devam edeceğiz.
'UMARIZ HER KONSERDE OLUR'
Küçük eller için tasarlanmış Sirius 6.0 klavyesi ile dünyada ilk konser veren piyano ikilisi olarak bir ilke imza attınız. Klavyenin ne gibi avantajları ve zorlukları oldu?
Y.Ç: Bizim gibi elleri küçük ve özellikle kadın piyanistler için daha çok avantajları olduğu bir gerçek. Zaten yapılan araştırmalara göre günümüzde piyano çalanların çoğu Asyalı ve kadın ağırlıklı, ayrıca bu enstrümana da çocuk yaşta ve elleriniz küçükken başlıyorsunuz. Bunu şöyle düşünebiliriz; size hep büyük gelen ayakkabılarla usta bir dansçı gibi dans etmeye çalışıyorsunuz, oysa bedeninize uygun bir ayakkabıyla neler yapabilirsiniz... İşte tam da bizim için böyle hissettirdi Sirius 6.0 klavyesi ile bir resital vermek. Bu klavyeye alışma süreniz 3-4 saat içinde gerçekleşiyor, elleriniz gergin değil çok daha rahatça piyanodaki hızlı pasajları ve aralıkları yakalayabiliyor. İki kişi bir klavyede olmanın her piyanoda bazı zorlukları var ama biz alıştığımız normal zorluklar dışında pek farklı hissetmedik bu daha ince tuşlu klavyede. Üstelik sadece kadınlar için değil daha küçük ellere sahip erkek piyanistler de bu klavyeyi kullanıyorlar; bu konuda en bilinen örnek her yere kendi özel yapım klavyeli, ince tuşlu piyanosunu götüren ve ise Daniel Barenboim. Almanya'daki birçok piyano yapımcısı bu klavye ile ilgileniyorlar umarız yakında birçok konser salonunda yerini alır.
'ASLINDA DİPLOMATİK BİR GÖREV'
Dünyaca ünlü Opus Klasik ödüllerindeki adaylıklarınız kariyeriniz için bir dönüm noktası sayılabilir mi?
S.Ş: bu bizim için tabi ki büyük bir dönem noktasıydı, It's Electric albümümüzde Fender Rhodes piyanoları ile J.S.Bach'ın farklı eserlerini yorumlamıştık ve yine albümdeki 'Toccata' adlı eser için Tobias Forster bize özel bir aranjman yaptı. Bu eser için çekilen vidyo klip ve albümün tamamı dört farklı kategoride aday oldu. Yaptığımız işlerin uluslararası bir seviyede olduğunun bir kanıtıydı bu adaylıklar.
Uluslararası arenada Türkiye'yi temsil eden sanatçılar olarak, yeteneğinizi farklı kültürlerle buluştururken nasıl karşılanıyorsunuz?
Y.Ç: Müziğin evrensel dilinin büyük bir rol oynadığı karşılaşmalar oluyor bu buluşmalar. Farklı ülkelerde farklı ülkelerden sanatçılarla buluşmalarımız oluyor, herkes kendi kültürünü, hikayesini ruhuna ve müziğine katıyor. Bu buluşmalarda hem dinleyicilerle hem de diğer müzisyen meslektaşlarımızla etkileşimimiz genelde eşsiz bir deneyim oluyor. Bazen önyargılar hissetsek de müzik yapmaya ve birbirimizi duymaya başladığımızda farklı bir boyutta buluşmuş ve tüm bu konuları çözebilmiş oluyoruz belki de. Bu yüzden ülkemizden daha çok sanatçının tüm dünyada müzik yapmasını diliyoruz, bu aslında diplomatik bir görev aynı zamanda.
Duo Blanc & Noir olarak vizyonunuzu nasıl tanımlarsınız?
S.Ş: Biz en başından beri önceliğimizi müzik olarak belirledik. İki kadın olarak bu yola çıktığımızda hem hayalleri olan kız çocuklarına, insanlara bu hayallerini gerçekleştirebilmeleri için ilham olmak istedik hem de elele vererek ne kadar daha güçlü olabileceklerini anlatmak istedik. Yolumuz ince ve uzun bir sanat yolu ama biz hep yeniliklere ve konfor alanlarımızın dışına çıkmaya hazır olarak kendimizi geliştirmeye devam edeceğiz.
ALMANYA'DA DA TURNE OLACAK
Türkiye turnenizin ardından dinleyicilerinizi hangi sürprizler bekliyor?
Y.Ç: Biz hep bir konserin sonrası diğerinin öncesidir deriz ve hemen tekrar çalışmaya başlarız... Yeni albümümüz çıkalı çok olmadı ama biz şimdiden yeni bir albümü düşünmeye başladık ve hazırlanıyoruz. Bunun dışında farklı değerli sanatçılarla etkileşimde olduğumuz konser projelerimiz olacak onlara odaklanacağız, dinleyicilerimizi yeni sürprizler bekliyor... 2025 Mayıs ayında Almanya Kara Orman Müzik Festivali'ne davetliyiz ardından sonbaharda yine Almanya'da bir turnemiz ve festival katılımlarımız olacak.
MOTİVE KAYNAĞI: MÜZİK
Sanat yolculuğunuzda sizi en çok neler motive ediyor?
S.Ş: Bizi bu yolculukta en çok yolda olmak, bize ilham olan şeylerin hiçbir zaman bitmemesi ve müziğe olan sevgimiz motive ediyor. Yolumuzda karşılaştıklarımız, tanıştıklarımız, yaşadıklarımız bizi en çok besleyenler. Bazen birimizin enerjisi azaldığında da iki iyi dost olmamız ve birbirimizi tekrar desteklememiz büyük bir motivasyon oluyor.
Sizce İzmir izleyicisinin klasik müzikle arası nasıl? Y.Ç: