Bir suç işlendiğinde ya da bir kayıp vakası yaşandığında, medyanın toplumu bilgilendirme görevinin büyük olduğunu kabul etmekle birlikte, Dulman, "Bilgi aktarmak ile hikâye yaratmak arasındaki sınır çoğu zaman bulanıklaşıyor" diyor. Olayın nasıl sunulduğu, halkın suçlu ve mağdur hakkında nasıl bir algı geliştireceğini doğrudan etkiler. Medyanın dili ve görsel seçimi, suçlunun ve mağdurun nasıl tanıtıldığını belirler. "Bu ayrıntılar, kamu vicdanını doğrudan şekillendiriyor ve adaletin nasıl algılandığını etkiliyor" diye ekliyor. Dulman, medyanın mahkemeler üzerinde yarattığı baskıyı gündeme getiriyor. Bir kişinin suçuyla ilgili medya tarafından sürekli haber yapılması, halkın suçluyu ya da mağduru belirlemesine yol açabiliyor. "Hukuki süreç tamamlanmadan, medya mahkemesi çoktan kararını vermiş oluyor" diyen Dulman, bu durumun masumiyet karinesini zedelediğini ve bazen mağdurun yerine failin hikâyesinin öne çıkarılmasının suçun psikolojik ve sosyolojik boyutlarını göz ardı ettiğini belirtiyor.
ETİK SORUMLULUK
Medyanın etik sorumluluğuna da değinen Uzman Klinik Psikolog Ceren Dulman, "Medyanın yalnızca olayları nasıl aktardığı değil, hangi bilgilerin bilinçli olarak saklandığı da önemlidir" diyor. Tıklanma kaygısıyla yapılan sansasyonel haberciliğin, adli sürecin sağlıklı ilerlemesine engel olabileceğini belirten Dulman, medya kuruluşlarının etik ilkelere göre hareket etmelerinin önemini vurguluyor. Sansasyonel haberlerin sadece izleyiciyi değil, aynı zamanda adli olayın mağdurlarını ve ailelerini de olumsuz etkilediğini belirten Dulman, medyanın olayları manipüle etme potansiyelinin mağdurları daha savunmasız hale getirdiğini söylüyor. "Özellikle sosyal medyada olayın her yönüyle tartışılması, mağdurların travmalarını derinleştirebilir" diyor. Medyanın, mağdurun geçmişi ve yaşam tarzına dair spekülasyon yaparak suçlunun sorumluluğunu mağdura kaydırması ise önemli bir etik ihlaldir.
NE YAPILMALI?
Dulman, medyanın sunduğu her bilgiyi sorgulamamız gerektiğini belirtiyor. "Bir haber gördüğümüzde, kaynağını kontrol etmek ve o bilginin doğruluğunu teyit etmek, sorumlu bir medya tüketicisi olmanın gereğidir" diyen Dulman, suçlu ya da masumiyet hakkında kesin bir kanaate varmadan önce adli sürecin tamamlanmasını beklemenin önemini vurguluyor. Sansasyonel habercilik yerine doğru, dengeli ve etik haberciliğin önemine dikkat çeken Dulman, suçun psikolojik ve sosyolojik boyutlarının göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade ediyor. Adaletin sadece mahkemelerde değil, medyanın onu nasıl sunduğuyla da şekillendiğini belirten Dulman, medyanın adaletin sağlanmasında oynadığı rolü doğru anlamamız gerektiğini ifade ediyor. Gerçek adaletin sağlanabilmesi için medya kuruluşlarının daha dikkatli ve etik bir tutum sergilemesi gerektiğini vurguluyor.