Yaklaşık 20 yıldır CHP kurultaylarını izlerim...
Bu kurultay kadar heyecansız, renksiz bir kurultay hatırlamıyorum.
Deniz Baykal'ın pop-star Rıcky Martin'in şarkısıyla salona girdiği 1998 ya da Mustafa Sarıgül'ün Bakırköy eski Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen'i tekme tokat dövdüğü 2005 kurultayı gibi hareketli bir kurultay beklentim yoktu.
Ama ne yalan söyleyeyim bu kadar sönük bir kurultay olacağını da tahmin etmiyordum.
1 Kasım seçimlerinde alınan ağır yenilgi ve partinin yüzde 25 bandında takılıp kalması CHP'nin iç enerjisini tüketmiş.
Parti tarihinin en çok seçim kaybeden lideri Kılıçdaroğlu'nun karşısına kurultayda aday bile çıkaramayan bir CHP tablosu ile karşı karşıyayız.
Kılıçdaroğlu'nun karşısına bir aday çıksaydı ne mi olurdu?
Muhtemelen sonuç değişmezdi..
Ecevit'in İsmet İnönü'yü devirdiği 1972 kurultayından bu yana hiçbir genel başkanın kurultayda değişmediği bir parti CHP...
Ama en azından 100'e yakın imza toplayan Mustafa Balbay aday olabilseydi, belki bu yazıda farklı şeylerden bahsediyor olacaktık.
Sadece biz gazetecileri değil, salondaki CHP'lileri bile şaşırtan bu sönük kurultay, siyasi gelecekleri için Parti Meclisi'ne (PM) girmeye çabalayan 60 CHP'liden başka kimse için çok fazla bir şey ifade etmeyecek.
CHP tüzüğüne göre iki yıl sonra yeni bir kurultay toplanmak zorunda.
O nedenle bu kurultayda PM'ye girenlerin 2019'daki genel ve yerel seçimde adayları belirleyecek PM ve MYK'da kendilerine yer bulacaklarının da bir garantisi yok.
Yani CHP'de asıl yarış iki yıl sonraki kurultayda olacak.
CHP kulislerinde o kurultayda bir genel başkan değişiminin kendiliğinden gerçekleşeceği yani Kılıçdaroğlu'nun aday olmayacağı konuşuluyor.
Bu kulis bilgisi dışında kurultaya dair başka ne var diye soracak olursanız...
Hep bildiğiniz şeyler...
Aziz Kocaoğlu-Alaattin Yüksel ikilisi yine kendilerine yakın adamları PM'ye sokmak için çabalıyor.
Kılıçdaroğlu'nun çevresini saran ekip yine PM listesinde etkin olmak için sıkı pazarlıklar yapıyor...
Sözün özü: Batı cephesinde yeni bir şey yok...