KONUK YAZAR HASAN BASRİ YALÇIN
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gündeme dair değerlendirmelerde bulunuyor. Kendisine kapalı Maraş konusunda ne düşündüğü sorulduğunda açıkça soruyu anlamadığını gördük. Muhtemelen Kıbrıs'taki Maraş'ı Kahramanmaraş ile karıştırsa olsa gerek "sahilin kullanıma açılması" hususunda ne kast edildiğini uzun süre kavrayamadı. Hakikaten garip. Ülkenin ana muhalefet partisi lideri 46 yıllık bir sorundan habersiz. Diyelim ki, 46 yıldır duymadı. Hiç mi haberleri takip etmez? Günlerce insanlar bu ülkede kapalı Maraş'ı konuşuyor. Ama ana muhalefet partisi liderinin haberi bile yok.
MAALESEF DURUM VAHİM
BU sıradan bir gaf olsa veya tek seferliğine olsa göz ardı edelim diyeceğim ama maalesef durum vahim. Kılıçdaroğlu'nun dış politikaya dair konularda ne fikri var ne bilgisi. Bu zamana kadar muhtemelen önüne konan bildirileri okuyup geçmiş. Okurken de aklında pek bir şey kalmamış.
KENDİSİ NE ÖNERMİŞ?
GELİN bu cehalet sorununu bir kenara bırakalım. İşin daha kötü tarafına bakalım. Kılıçdaroğlu'nun bu zamana kadar dış politikaya dair ettiği laflara ve ortaya koyduğu iddialara bir bakalım. Şöyle kabaca sıralayalım. Mesela Suriye konusunda hükümeti çok eleştirme hakkı buluyor ya! Peki kendisi ne önermiş? Mesela CHP Barış Pınarı Harekatı öncesi Suriye konulu bir toplantı düzenledi ve toplantının sonunda yayınlanan bildiriye bir bakalım. "Türkiye yeni bir askeri operasyon düzenlememeli. Özgür Suriye Ordusu dağıtılmalı. Esed'le ilişkiler kurulmalı."
TAVRINI ZATEN BİLİYORUZ
BU ifadeler kabaca şu anlama gelir. Askerimizle birlikte PKK'ya karşı savaşan Özgür Suriye Ordusunu dağıtalım. Onun yerine Türkiye'ye düşmanlık eden Esed'i tanıyalım. PYD'ye karşı bir askeri operasyon yapmayalım. Evet. Tam anlamıyla bunlar söyleniyor. Zaten Kılıçdaroğlu'nun PYD'ye karşı tavrını hepimiz biliyoruz. Bir televizyon programında PYD'yi terör örgütü olarak görmediğini ilan etmişti. Bir başkasında PYD/PKK'nın Türkiye'ye saldırmayacağını da ima etmişti. Sanırım bunları müttefiki olan HDP'nin gönlünü almak için söyledi. Türkiye'nin kırk yıldır mücadele ettiği bir örgütü savunmak maalesef Atatürk'ün kurduğu partinin genel başkanına düşmüş.
AÇIKLAMALAR FELAKET
BİTTİ mi? Biter mi? Sadece Suriye değil. Türkiye'nin tüm güncel dış politika gündemlerine dair gaflarına devam etti. Mesala Türkiye Libya ile anlaşarak Doğu Akdeniz'deki çıkarlarını savunmaya
çalışırken CHP'den gelen açıkla-malar birer felaketti. Atatürk ve silah arkadaşlarının yüz yıl önce her türlü tehlikeyi göze alarak gizli görevle savunmaya gittiği Libya için "ne işimiz var Libya'da" dediler. Yetmedi. "Türk askerini çöllere gönderiyorsunuz" dedi-ler. Doğu Akdeniz'deki haklarımızı savunmak zorunda olduğumuzla zerre kadar ilgilenmediler. Maalesef Doğu Akdeniz'de CHP ile Yunanistan aynı safa düştü.
CHP'Lİ VEKİL SÖYLEDİ
SIKI durun. Ermenistan konusu da farklı değil. Parti'nin dış politikadan sorumlu genel başkan yardımcısı, Karabağ meselesinde Türkiye'yi suçlamaya kalktı. Türkiye'nin Karabağ'a cihatçıları gönderdiğini söyledi. Bunu ancak bir Ermenistan milletvekili söyler diye düşünebilirsiniz ama hayır. CHP milletvekili söyledi. CHP bu kez de Ermenistan ile aynı safa düştü.
DÜŞMANLARLA AYNI SAFTA
BÜTÜN bunları alt alta yazın. Sonra da düşünün. Normal mi? Tabii ki değil. Atatürk'ün kurduğu parti ne hale gelmiş? Türkiye'nin ulusal güvenliğini ilgilendiren tüm konularda Türkiye düşmanlarıyla aynı safta yer alan CHP'nin Türkiye'ye verdiği veya verebileceği zararı düşünün. Eğer iktidarda olsaydı Türkiye'nin nereye savrulacağını hayal edebiliyor musun? Ben biraz düşünüyorum. Hemen sonrasında "Allah korusun" demekten kendimi alamıyorum.
FIRSAT PENCERESİ VAR
PARTİZAN bakış açısını bir kenara bırakın. Sonuçta Türkiye hepimizin. Kaderimiz, geleceğimiz Türkiye'ye bağlı. Gemi batarsa hep beraber batacağız. Ama dalgalara boyun eğmeden ilerleyebilirse belki de bir küresel aktör olarak dünya sahnesine çıkacağız. Önümüzde bir fırsat penceresi var. Yüzyılda bir doğacak cinsten...
ASLINDA CEVAP ÇOK BASİT
HERKES samimiyetle düşünsün. Gerçekten bu geminin dümeninde Kılıçdaroğlu veya onun ilan ettiği ama başka merkezler tarafından belirlenmiş bir kaptan mı olmalı? Yoksa Erdoğan mı? Soru basit. Aslında cevabı daha basit. Sanıyorum herkes tabii ki Erdoğan'ın daha başarılı olacağını biliyor. Aramızdan kimileri itiraf edemese de gerçek bu. Fakat buna rağmen hala partizan bir tavır benimseyenler olabilir. Onlara da söyleyecek tek lafımız var. Her şey bu kadar açık biçimde ortadayken CHP ile hala aynı frekansta bulunmak Ermenistan ve Yunanistan ile de aynı safta olmak anlamına geliyor. Benden söylemesi.