20. yüzyılın ilk yarısından itibaren kullanılmaya başlanan 'mavra' kelimesinin sözlük anlamı 'Laf olsun diye konuşan, zaman kazanmaya yönelik çıkışlar yapan kişi' demektir.
Evet. Salı günü TBMM grup toplantısında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı konuşma tam deyimiyle mavra yapmaya çok iyi bir örnektir. Kemal Kılıçdaroğlu, Başkan Recep Tayyip Erdoğan karşısında 13 kez hezimete uğramasına rağmen koltuğunu bırakmama kararında.
İzlediği tavırlarla, koltuğunu birinci aşamada 2024 Mart ayı yerel seçimleri sonuna kadar korumak istiyor. İkinci aşamada, 2024 yılının Mart ayında İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye başkanlıkları alındığı takdirde genel başkanlığını sürdürme sevdasında.
Kemal Kılıçdaroğlu'na dikkatle bakınız. 28 Mayıs gecesinden başlayarak koltuğunu korumayı garanti edecek her türlü tedbiri alıyor. Şu andaki kurultay delegelerini bizzat kendisi belirlemişti. Kontrol elinde. 28 Mayıs'ta yaşanan seçım hezimet sonrasında, olağanüstü kurultay taleplerinin artacağını biliyordu.
Ne yaptı? Olağan kongreler kararı aldırdı. 5 Ağustos'a kadar CHP'nin mahalle delege seçimleri sürecek. İpleri elinde tutacak.
Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı'nı kendisine bağladı. Başına en has adamı Engin Özkoç'u getirdi. Mahalle, ilçe, il kongrelerini bizzat kendi kontrolünde götürecek.
ERTELEME YETKİSİ ELİNDE
15 Ekim'de kongreler bitecek, Kemal Kılıçdaroğlu'na sıkıca bağlı parti meclisi kendi kontrolü altında. Büyük kurultayı ne zaman yapacaklarına karar verdirme yetkisine de sahip. Büyük kurultayı 2024 Mart sonrasına yani 2024 Haziran ayına erteleme yetkisi de Kılıçdaroğlu'nun elinde. Diktatör, bu kadar yetki elindeyken Ekrem İmamoğlu ile istediği gibi oynuyor. Herkes CHP'de değişiklik olacak sanarak konuşuyor, tartışıyor.
CHP'de yok öyle bir değişim, olmayacak. Ekrem İmamoğlu'nun yaptıkları da işine geliyor.
CHP'nin seçim hezimeti sonrası şişen karnını indiriyor. En yakın arkadaşı Bülent Kuşoğlu ile Ekrem İmamoğlu'na derin mesajını verdi. "İstanbul'da otur, mahkeme problemin çıkmazsa seni aday yapabilirim. Fazla ileri gitme. İstanbul'u kazanmak için kafanı çalıştır, bırak Ankara işlerini" denildi.
MÜRİTLERİ HAVAYA UÇURDU
Peki ne oluyor? Karşılıklı yapılan konuşmalar konjonktürel.
Esasla ilgisi yok. Kemal Bey ve polit bürosu, Ekrem İmamoğlu'nun genel başkan adayı olmasına asla müsaade etmez. Ayrıca Ekrem İmamoğlu, genel başkan adayı olma cesaretini gösteremez. Kemal Kılıçdaroğlu ve polit bürosu, 5 Ağustos'ta ilçe kongrelerini başlatacak, 15 Ekim'de il kongreleri bitecek. Büyük kurultay olacak mı, ertelenecek mi? 4 ay sonra Ekim'de karar veren yine Kılıçdaroğlu olacak. Siyasi gerçekler bu kadar açıkken Kemal Kılıçdaroğlu'nu salı günü TBMM grubunda müritleri havaya uçurdu. O da mavralarını yaptı. Perşembe günü de il başkanları şov yapacak.
İl başkanlarına bir deklarasyon yayınlatıp 'Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu ile beraberiz' mesaj verdirilecek..
İKİ KONU ÇOK GÖZE BATTI
Salı günü yapılan CHP TBMM grubunda Kemal Kılıçdaroğlu'nun mavralarından ikisi çok göze battı.
1) '6'lı masaya kurdum, size ne? İstersem 16'lı masayı da kurarım' diyerek, parti içinde çıkış yapanlara, karnından konuşanlara, Ekrem İmamoğlu'na ve onu destekleyen medya kuruluşlarına mesaj verdi.
2) 'Merkez Bankası, uluslararası tefeciler istiyor' diyerek faiz artırma kararı alacakmış.
Başka konuları bir yana bıraktık, bu iki konu tam bir mavra.
SONUÇ
KEMAL Bey, altılı masa kurgulamasını Derin Amerika- Avrupa yaptı ve seni başına oturttu. O masa bir Atlantik projesiydi. Taktikleri onlardan aldınız. Yetmedi, Amerika'da, İngiltere'de konuştuğun adamların hepsi IMF'nin uzantılarıydı. Tefeci onlar, para baronlarının elemanları onlar. Ne danıştığını ve ne kadar para verdiğini bilmediğimiz danışmanın Daron Acemoğlu bir IMF'ci. Yanındaki iki isim Faik Öztrak ve Selin Sayek Böke, çok meşhur IMF'ciler. Sağın IMF'ci solun IMF'ci. İktidara gelseydin, faizleri yüzde 40-50'lere çıkaracaktın.
IMF prangaları takacaktın Türkiye'ye. Şimdi çıkmış, faizler üzerine ahkam kesiyorsun. Kemal Bey, bırak bu mavraları...
AKIN GÖNEN'İN GÖZÜNDEN TÜRKİYE'NİN DEMOKRASİ SÜRECİ
DEVLET eski Bakanı Akın Gönen, Türk siyasetine damga vuran rahmetli Turgut Özal ve Süleyman Demirel ile beraber çalışmış bir tecrübeli siyasetçi.
Akın Gönen'in Niğde'nin Bor ilçesindeki çocukluktan kaymakamlığa, valiliğe, bakanlığa, başbakan vekilliğine uzanan bir yaşam hikayesi var. Akın Gönen, devlet tecrübelerini içeren ve "Umutluyum" adını verdiği bir kitap yazdı. Umutluyum, bir siyaset ve devlet adamı Akın Gönen'in hatıratı. Her bölümünün merakla okunacağına inandığım bu kitap, sadece bugünkü okurlar için değil, gelecek kuşaklar için de temel bir kaynak olacaktır.
DİKKAT ÇEKİCİ OLGULAR
Türkiye'nin 1945'ten bu yana olan siyasal deneyiminin temel sorunlar açısından bir değerlendirmesi olan bu çalışmada Akın Gönen'in çözüm önerileri de AK Parti iktidarına yol gösterici olma açısından dikkate değer. Eski Türkiye'ye dair, idarecisinden siyasetçisine çok geniş yelpazedeki okurların dikkatlerini çekecek olgular, olaylar, sorunların ve çözüm önerilerinin yer aldığı bu kitap, ülkemizin demokrasi sürecini konu edinmektedir.
'GENÇLERE GÜVENİYORUM'
Örneğin, Akın Gönen kitabında Türkiye'nin çok partili siyasal hayata (1946-1950) şok şekilde geçtiğine, siyasal partiler yapılanmasında lidermerkezlilik probleminin çok önemli olduğuna dikkat çekiyor. Parlamenter sistemli Türkiye ve Başkanlık Modelli Türkiye'yi bizzat yaşayan Devlet eski Bakanı Akın Gönen, Yeni Asır'a yaptığı açıklamada şöyle dedi:
"Ben Türk halkının ileri görüşlü olduğunu, en zor zamanlarda bile halkın doğruyu bulduğunu çoğu kez gördüm. Siyaset her şeye kadirdir.
Yeter ki devlet aklı kullanılsın.
Umutluyum, çünkü gençlere güveniyorum. Halkın aklına ve sezgisine güveniyorum. Türk milleti demokrasiye aşıktır."