Eşrefi mahlûkat olarak yaratılan insanın öncelikle kendisini yaratan her türlü nimeti kendisine lütfeden Yüce Yaratıcıya karşı olan sorumluluğu ve sosyal bir varlık olarak yaratılması hasebiyle de diğer canlılara karşı olan sorumlulukları bulunduğunu ifade eden Bornova Müftüsü Mesut Harmancı, "İnsan aynı zamanda hayatını devam ettirmek için maddi ve manevi yönden başkasına ihtiyaç duyan bir varlıktır. Bu durum, insanlar arası ilişkilerde karşılıklı yardımlaşmayı zorunlu kılmaktadır. Zuhruf Süresi'nin 32. ayetinde Allah Teâlâ "Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır." (Zuhruf, 43/32.) buyurmaktadır" dedi.
"ONLAR HAYIRDA YARIŞIRLAR"
Bornova Müftüsü Mesut Harmancı, merhametin en belirgin alâmeti ve en olgun tezahürü olan infak etmenin malın ve canın Allah'a adanışı anlamına geldiğini ve insanlığın fazilet zirveleri olan peygamberlerin hayatlarının, sayısız merhamet ve infak hadiseleri ile dolu olduğunu belirtti. Allah'ın, razı olduğu salih kulları hakkında âyeti kerimede:"...Onlar hayırda birbirleriyle yarışırlar..." (Âl-i İmrân, 114) buyurduğunu ifade eden Harmancı, "Gerçek infak da; ihlâs, merhamet ve diğerkâmlık dolu bir gönülle bütün mahlûkata yönelmek suretiyle Allah rızasının aranmasıdır. Başkalarının mahrumiyetini telafi için, bütün imkânlarla muhtaçların yardımına koşmaktır. Zira her mümin, çevresinden sorumludur. Muhtaçların, mazlumların feryatlarına kayıtsız kalamaz. Yine o, karanlık bir gecenin mehtabı gibi nurlu, hassas, rakik, diğerkâm, merhametli, cömert ve infak heyecanıyla dolu olmalıdır. Cenâb-ı Hak, rızkın temininde mahlûkatı birbirine vesile kılmıştır. Dolayısıyla muhtacı gözetmek, Allah Teâlâ'nın bizlere olan ihsanlarından onlara pay ayırabilmek, büyük bir fazilet ve ilâhî bir lütuftur. Muhtaçların feryatlarına teselli olmadıkça müminin ruhu da teselli bulamaz" dedi.
"BİR DİRHEM YÜZ DİRHEMI GEÇTİ"
Allah katında değerli olan şeyin infak edilen malın miktarından ziyade infak edenin fedakarlık derecesi olduğunu belirten Harmancı, şunları söyledi: "DÜNYA serveti; en yakınlardan başlayıp toplumdaki acizlere, kimsesizlere, gariplere yardımda bulunmak suretiyle, vicdan huzuruna ve âhiret saadetine ermek için kazanılmalıdır. Kazançta niyet bu olursa, dünyevî endişelerin gönüllerde meydana getirdiği katılık, kasvet, buhran ve sıkıntıların yerini tatlı bir huzur ve sükûnet hâli alır. Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz: "-Bir dirhem, yüz bin dirhemi geçmiştir." buyurmuşlardı. Ashâb-ı kirâm:"-Bu nasıl olur, ey Allâh'ın Rasûlü?" diye sorduklarında, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şu cevâbı verdi. "-Bir adamın iki dirhemi vardı. Bunlardan en iyisini tasadduk etti. (Yani malının yarısını sadaka olarak vermiş oldu.) Diğeri (ise hayli zengin biriydi) o da malının yanına varıp, malından yüz bin dirhem çıkardı ve onu tasadduk etti." (Nesâî, Zekât, 49) Yani Allah katında değerli olan; infâk edilen malın miktarından ziyade, infâk edenin fedakârlık derecesidir. Nitekim sahâbe-i kirâmın, infaktan muaf olacak derecede imkânı bulunmayanları bile, infâk sevabına nâil olabilmek için, kimisi dağdan odun getirerek, kimisi ise kuyudan su çekerek tasaddukta bulunmuşlardır. Bizler de şu hassas günlerde yaşı sebebiyle, maddi imkânsızlık sebebiyle ihtiyacını gideremeyen konu komşu ve yakınlarımızın ihtiyacını gidermek, derdine derman olmak suretiyle bu ayın güzelliğinden istifade etmenin gayreti içerisinde olmalıyız."