İman varsa imkan da vardır
Asr-ı Saadet dönemini kronolojik olarak anlamaya çalışmamız, Kur’an’ın pratikte nasıl uygulandığını ve bunun sürdürülebilir bir sistem olduğunun öğrenebilmesi bakımından fevkalade önemlidir. Hayatı boyunca Kuran mealini hiç okumamış ve asr-ı saadet konusunda hiçbir bilgisi olmayan kişinin dinini Müslüman olmayanlara anlatabilmesi mümkün değildir
- Ramazan
- Giriş Tarihi: 16 Nisan 2021
Ramazan sohbetlerimize Araştırmacı-Yazar Eflatun Saygılı ile devam ediyoruz. Asr-ı Saadet konusunda uzun yıllara dayalı araştırmaları bulunan İzmir iş ve fikir dünyasının sevilen ismi Eflatun Saygılı, Allah'ın dinini doğru anlayabilmek ve uygulamak için Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) hayatının son 23 yılını kapsayan Asr-ı Saadet dönemini bilmenin önemine değindi.
Saygılı, "Bir Müslüman'ın imanı sayesinde neler yapabileceğini sahabenin hayatına bakarak görebiliriz. Zulüm ve işkence altındayken bile imanlarından taviz vermeden dinini yaşayan sahabenin, Allah ve Resulü'ne bağlılığı hepimize örnek olmalıdır. Asr-ı Saadet dönemini kronolojik olarak anlamaya çalışmamız, Kur'an'ın pratikte nasıl uygulandığını ve bunun sürdürülebilir bir sistem olduğunun öğrenebilmesi bakımından fevkalade önemlidir. Hayatı boyunca Kuran mealini hiç okumamış ve asr-ı saadet konusunda hiçbir bilgisi olmayan kişinin dinini Müslüman olmayanlara anlatabilmesi mümkün değildir. Onun için Hz. Muhammed Aleyhisselam'ın dinimizi hayata nasıl uyarladığını anlayıp öğrenmemiz lazım" dedi.
MÜŞRİKLERİN DÜZENİ BOZULDU
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.), Müslümanlarla birlikte 622 yılında hicret ettiği Medine'de tüm dünyaya örnek olacak bir sistemin temellerini attığını anlatan Saygılı, "Toplumun bu temel iskeleti Medine'de kurulan istişare meclisi ile oluşturuldu. Tüm detaylar konuşuluyor. Hicretten bir yıl sonra Mekkeli müşrikler, rahat durmadı. Çünkü aldıkları haberler onlara göre hiç iyi değildi. güçlenmeden sindirmek istediler. Mekkeli Müşrikler, saldırı için bin kişilik bir ordu hazırladılar. Mekke nüfusu 10 bin civarında. Medine ise 7 bin civarında. İki şehir arasındaki mesafe ise 430 kilometre. Bin kişilik müşrik ordusu, Müslümanları Medine'de yok etmek için yola çıktı. Çünkü güçlendiği için rahatsız olmaya başladılar. Daha fazla güçlenmeden yok etmek istediler. liderlerinden. Ebu Süfyan'ın babası. 'Ya Muhammed ben Müslüman olursam kölem Huzeyfe ile aynı safta mı namaz kılacağız?' diye sormuştu. Peygamber Efendimiz ise 'Evet aynı safta gerekirse önündeki safta da namaz kılabilir' diye buyurunca Ümeyye Bin Halef 'Ben bu dini kabul etmem köle ile hürü eşit gören bir din olamaz' demişti. Yani o günkü sosyolojiyi yegane ilah O'dur. Hüküm vermek ancak Allah'a aittir. Tevhid pırıl pırıl bir akidenin adıdır" diye konuştu.
BEDİR SAVAŞI'NDA DESTAN YAZILDI
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Medine'de çalışmalarını sürdürürken bin kişilik ordunun 623 yılında Medine'ye geldiğini anlatan Saygılı, "Hz. Muhammed Aleyhisselam, sahabeleriyle istişare etti. Medine'de eli silah tutan 300 kişi var. Müşrikleri şehrin dışında karşılamak için Bedir kuyularının yanında beklediler. Burada hem suyu hem de okları bitince tepelerdeki taşlardan faydalanmak için bu alanı çevirdiler. Böylece savaş başladı. Bin kişilik müşrik ordusundan 70 tanesi öldürüldü. Müslümanlar ise sadece 7 şehit verdi. Hatta Bedir Savaşı'nda müşriklerin önde gelen isimlerinden Ebu Cehil de öldürüldü. Ebu Cehil'i, Mekke'de Rahman Süresi'ni yüzlerine karşı okuduğu için kulağının kesilme talimatı verilen Abdullah Bin Mesud adlı sahabe kafasını kesip öldürdü. Resulullah'ın huzuruna getiriyor. Müşrikler yenik düşünce geri kaçtılar" dedi.
"OKÇULAR TEPESİ'Nİ TERK ETMEYİN"
BEDİR Savaşı'nın üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen Mekke'deki müşriklerin bu yenilgiyi sindiremedi. Müşriklerin bu sefer 3 bin kişilik orduyla saldırıya hazırlandıklarını anlatan Saygılı, "Çünkü İslam dini Arap yarımadasında konuluşulur hale gelmişti. Mekke'de kıtlık olduğunda bir kabile reisi, Allah Rasulü'ne ve ashabına zulüm ettiklerinden dolayı müşriklere buğday vermeyerek 'Gidin Hz. Muhammed'den izin isteyin. Eğer izin verirse size tahıl veririm' demişti. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) kendisinden buğday almak için izin isteyenlere müşrik olmalarına ve Mekke'de kendilerine zulüm etmelerine rağmen yardım etmişti. O kabile reisine mektup yazarak istedikleri kadar tahıl vermelerini istemişti. İnsanlar daima gücün yanında olur bu sosyolojik kuraldır. Sadece güçlü irade sahibi yürekli insanlar, gücün yanında yer almaz. Onlar da önde giden akıncılar gibidir" diye konuştu.
5 SAHABE ŞEHİT EDİLDİ
MEKKE toplumunda buğday hadisesi olumlu rüzgar estirdi. Ama müşrikler hala köle/özgür çelişkisi yaşıyordu. 3 bin kişilik müşrik ordusunun saldırısına karşı Uhud Savaşı başladı. 50 sahabeyi okçular tepesine yerleştiren Resulullah (s.a.v.), 'Bizi kuzgunların paylaştığını dahi görseniz yerinizden ayrılmayın' talimatı verdi. Ancak müşrikler kaçınca ordunun ganimet paylaştığını gören okçular tepesinde 45 sahabe orayı terk etti. Okçular tepesini terk etmeyen 5 sahabe şehit edildi. Peygamberimizin mübarek dişi kırılarak yüzünde yırtıklar oluştu. Buna rağmen başaramayan müşrikler ordusu dönüp gittiler kaçtılar.