Bornova Müftüsü Mesut Harmancı, İslam dininin zenginlere zekât yükümlülüğü getirmekle sosyal yardımlaşmayı sistemleştirmiş olduğunu belirterek, "Zengin, her yıl malının belli bir bölümünü yoksullara vermek durumundadır. Bundan daha iyi bir yardımlaşma düşünülemez" dedi. Zekat ibadetinin pek çok yararları olduğunu belirterek bunların neler olduğunu Kuran ayetleri ışığında Yeni Asır'a anlattı. Şimdi bunlardan bazılarına işaret edelim:
MALI ARTIRIP TEMZLER
Hem malı temizler, hem de mal sahibinin gönlünü arıtır, ahlakını yükseltir. Çünkü zekât, malın kiridir. Mal bu kirden ancak onu çıkarıp yoksula vermekle temizlenmiş olur. Bunun gibi hasislik ve cimrilik de gönülde bir lekedir. Zekât insanın bu sevilmeyen huydan kurtulmasını ve ahlaken yükselmesini sağlar. Mallarının zekâtını seve seve verenlerin ve yoksullara yardım edenlerin mallarının arttığı bilinen bir gerçektir. Bunda sevindirilen yoksul gönlünün büyük rolü olduğunda şüphe yoktur. Zekâtı verilen mal azalmaz, azalır gibi görünür ama gerçekte çoğalır. Zaten zekât kelimesinin sözlük anlamı da bunu göstermektedir. "Ey Muhammed! Servet sahiplerinin mallarından zekât al; zekât, onların mallarını temizler. Vicdanlarını arıtır." (Tevbe-103). "Siz Allah için verirseniz, Allah onun yerine (daha iyisini) verir."(Sebe-39)
ALLAH'IN NMETNE TESEKKÜR
İnsan, küçük bir ikramını gördüğü kimseye karşılık vermek için vesile ararken, sayılamayacak kadar nimetlerine eriştiği yaratıcısına şükretmek istemez mi? Elbette ister. Kendisini yaratan ve pek çok lütuflarda bulunan Allah'a her zaman ve her vesile ile şükretmek ve hoşnutluğunu kazanmak ister. Böyle bir teşekkür, aynı zamanda o malın artmasına da sebep olur. Nitekim Allah Teala şöyle buyurur: "Eğer şükrederseniz elbette size (nimetimi) artırırım. Ve eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir." ( İbrahim- 7). Demek ki, şükreden kendi yararı için şükretmiş, nankörlük eden de kendi zararı için nankörlük etmiş olur. Çünkü Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Peygamberimiz (SAV),dünya malının yeşil ot gibi çekici ve tatlı olduğunu; bu maldan yetime, vatanından uzakta kalanlara ve yolda kalmışlara sadaka veren zengin Müslüman'ın ne hayırlı kişi olduğunu; onu haksız olarak alan, meşru olmayan yollardan kazanan kimsenin ise, yiyip yiyip doymayan bir obur olduğunu ve bu malın, onun aleyhinde kıyamet günü şahitlik yapacağını bildirmiştir.
ZEKAT MALA OLAN HIRSI AZALTIR
Her şeyin aşırısı zararlı olduğu gibi, mala karşı aşırı istek de zararlıdır. Böyle haris olan kimse meşru ve gayr-ı meşru demeden malını çoğaltmaya çalışır. Kazandığı mal ile ne çevresindeki yoksullara yardım eder, ne de hayır kurumlarına destek olur. O sadece kazanmayı bilir ve nihayet kazandığı mal ile hiçbir iyilik yapmadan, toplum ve insanlığın hayrına olacak bir hizmette bulunmadan ömrünü tamamlamış olur. İşte böyle bir hırs içerisinde olan kimse ile ilgili olarak bakınız Peygamberimiz (SAV) ne buyuruyor: "Âdemoğlunun iki dere dolu malı, olsa bir üçüncüsünü ister. Ademoğlunun bu muhteris gönlünü topraktan başka bir şey dolduramaz. Şu kadar ki (ihtirastan nefret edip) tövbe eden kişinin tövbesini Allah kabul eder." (Müslim,zekat-39). Peygamberimiz (SAV) bu hadisi şerifle, insanlık onuruna zarar verecek şekilde mala olan aşırı isteğin zararlı olduğunu bildirmektedir. Yoksa mal kazanmak ve ihtiyaç zamanı için mal biriktirmek, övülen bir davranıştır.
YOKSULUN AHLAKINI DÜZELTR
Geçim sıkıntısı çeken kimse karnını doyurmak için -Allah korusun- her şey yapabilir, kötü yollara düşebilir. Bunun için bizzat Peygamberimiz (SAV), yoksulluktan ve yoksulluğun getireceği olumsuzluklardan Allah'a sığınmışlardır. Bir hadislerinde de şöyle buyurmuşlardır: "Yoksulluktan, darlıktan, zilletten, haksızlık yapmaktan ve haksızlığa uğramaktan Allah'a sığının." (Nesai,İstiaze-17). Toplumdaki servet sahipleri yoksullara yardım ellerini uzatacak, mallarının zekâtı ile onlara destek verecek olurlarsa, onları kötü yollara sürüklenmekten ve toplum için problem olmaktan kurtarmış olurlar. İşte bu ve daha başka yararları sebebiyle yoksullara yardım için zekat farz kılınmıştır.
HER DİLENEN YOKSUL DEĞİLDİR
Zekât, zekât birinci derecede yoksullara verilir. Zekât vermekle yükümlü olan kimsenin, bu yoksulu arayıp bulmak görevidir. Yoksul deyince akla dilenci gelir. Hâlbuki her dilenen yoksul değildir. Gerçek yoksul, ihtiyaç içinde kıvrandığı halde dilenmekten ve başkalarına yüzsuyu dökmekten utanan iffetli kimsedir. Allah Teâlâ buyuruyor: "Sadakalar, Allah yolunda kendilerini vakfetmiş yoksullar içindir ki, onlar yeryüzünde dolaşmazlar. Durumlarını bilmeyen onları hayâlarından dolayı zengin sanır. Sen o gibileri yüzlerinden tanırsın. Onlar yüzsüzlük edip insanlardan bir şey istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir." (Bakara-273). Peygamberimiz (SAV) de şöyle buyurmuştur: "Kapı kapı dolaşıp halkın kendisine bir iki lokma verdiği dilenci yoksul değildir. Gerçek yoksul, kendisine sadaka vermek için ihtiyacı bilinmeyen ve kendisi de halktan bir şey istemeyen iffet sahibi kimsedir." (Buhari, Zekat 53)