Ramazan ayı birçok insan için diğer 11 aydan daha farklı geçtiğini söyleyen Beslenme ve Diyetetik Uzmanı, Dyt. Deniz Pirçek, "Özellikle 16-17 saat aç ve susuz kalan vücudumuz iftar vaktinde birdenbire ihtiyaç duyduğu besinlere kavuşunca; iftar saatine kadar kan şekerinde düşme yaşayanlar, düşük kan şekeri seviyeleri nedeniyle hızlı ve aşırı yemek yeme isteği hissedebilir" dedi ve Ramazan ayında beslenme ile ilgili öneriler de bulundu.
YEDİKLERİNİZE DİKKAT EDİN
İftarda yağlı, kızartılmış, çok baharatlı, yüksek kalori içeren; börekler, dolmalar, kızartmalar ve şerbetli tatlılar gibi gıdaları tüketmek yerine uzun süre aç kaldıktan sonra mideyi yormamak adına hafif gıdaların tercih edilmesi gerektiğini söyleyen Pirçek, "Uzun süren açlık sonrasında kurulan iftar sofralarında bu kadar çeşit ve kalorili yemeğin olması ciddi sindirim problemlerini beraberinde getirebilir. Hızlı yemek yemek yerine gıdalar yeterince çiğnenmelidir. Özellikle fazla yağlı, asitli besinlere yer verilmesi hazımsızlık sorunlarını önemli ölçüde arttırır. Yemekler hızlı bir şekilde yenildiğinde tokluk hissi ayırt edilmeyebilir. Bunun önüne geçmek için tokluk hissinin 15-20 dk. içerisinde oluşturduğu bilinmeli yemekler yavaş tüketilmelidir" dedi.
KÜÇÜK MOLALAR VERİN
İftarda kan şekeri çok düşük olduğundan vücutta, kısa sürede çok miktarda besin tüketme isteği olduğunu kaydeden Pirçek, "Yapılan en büyük hatalardan biri de çok hızlı bir şekilde, çok yüksek miktarda besin tüketmektir. Çok hızlı yemek yenildiğinde ve fazla miktarda enerjili yüksek besinler tüketildiğinde hem sağlık açısından risk oluşturabilir hem de ilerleyen günlerde kilo alımına zemin hazırlayabilir" önerisinde bulundu.
İFTARDA NE TÜKETİLMELİ?
İftardaki yemeklerin genel vücut sistemleri açısından mutlaka özenle seçilmiş olması gerektiğini belirten Pirçek, "Orucunuzu bir bardak su, (bu suyun aşırı soğuk olmamasına dikkat ediniz) 1 hurma ya da birkaç zeytin ile açabilirsiniz. Ardından içeceğiniz çorba az yağlı, etli, sebzeli veya tahıllı olmalı, çok fazla salça içermemeli ve yavaş yavaş içilmelidir. Ardından kısa bir mola verip biraz yürüyüp, midenizin çorbayı sindirmesine ve ağır bir yemek gelmeden önce rahatlamasına izin vermelisiniz. Ana yemekler çok fazla yağ içeren, aşırı tereyağlı, aşırı salçalı ve baharatlı yiyecekler mideye zarar vereceğinden onun yerine az baharatlı sebze yemekleri veya pilav yerine et yemekleri tercih edilebilirsiniz. Fırında, ızgara veya haşlama şeklinde pişirilen et yemeklerini tercih edebilirsiniz. Sebze yemekleriniz ise az yağ ile kendi suyunun buharıyla pişmeli, fazla miktarda patates içermemelidir. Salatalarınızın yağı ve tuzu az olmalı, ağır soslar kullanılmamalıdır. Pide sıcak halde ve çok fazla tüketilmemelidir" ifadelerini kullandı.
SÜTLÜ TATLILARI TERCİH EDİN
"Ramazan'da kesinlikle ağır ve şerbetli tatlıları önermiyoruz" diyen Pirçek, "Tatlı tüketiminde mutlaka sütlü tatlıları tercih edin. Hafif olan bu tatlıların da yemeğin hemen ardından değil, en az 1 saat sonrasında tüketilmesini öneriyoruz. Meyveyi ise iftardan en az bir saat sonra tüketin" şeklinde konuştu.
BOL SU İÇMEK ÇOK ÖNEMLİ
İftar ve sahur arası bol su tüketilmesinin çok önemli olduğunun altını çizen Pirçek, "Oruç tutarken gün içinde yeterli su içmediğinizde vücudunuz susuz kalır. Bu nedenle Ramazan'da da günlük ideal içmeniz gereken su miktarını tamamlamalısınız. İftarda başlangıçta midenizi şişirmemek için 1 bardak, yemek sırasında da 1-2 bardak su tüketebilirsiniz. Yatana kadarki saatlerde de günlük almamız gereken su miktarının büyük kısmını içmelisiniz" uyarısında bulundu.
SAHURDA NELER TÜKETİLMELİ
Sahurda tüketilen besinlerin, daha uzun süre tok kalmayı ve daha az susamaya sebep olacağını söyleyen Pirçek, "Sahurda yediğimiz besinler gün içerisinde orucun nasıl geçeceğini gösterir. Çok yağlı yemekler salçalı yemekler, hamur işleri, börekler, pastırma, salam, sosis, sucuk, zeytin, şekerli içecekler daha fazla susamanıza sebep olacaktır. Onların yerine daha yüksek proteinli besinler tercih etmelisiniz ve düşük karbonhidrat alınmalıdır" dedi.
KRONİK HASTALARIN ORUÇ TUTMASI SAKINCALI
"Hastalık insanın hayati fonksiyonlarının düzenli bir şekilde devam etmemesi veya etraftan gelen uyarılara cevapta yetersiz kalma halidir. Ramazan ayı süresince özellikle kalp, hipertansiyon, şeker hastalığı, ülser ve ruhsal problemler gibi kronik hastalığı bulunanların oruç tutmaları sakıncalıdır" diyen Pirçek, sözlerini şöyle noktaladı:
"Ayrıca özel durumu olanların da oruç tutması oldukça güçtür. Parkinson, Alzheimer, sara psikiyatrik bozukluk, kanser, kronik böbrek yetmezliği olanlar, yaşlı ve vücutça düşkün kişiler, düzenli olarak ilaç kullanılması gerekenler, ameliyatlı veya ameliyatın dinlenme döneminde olanlar, hamile veya çocuk emzirenlerin de oruç tutması sakıncalı olabilir."