Samimiyetin dini literatürde "ihlâs" kavramıyla ifade edildiğini belirten Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Himmet Konur, "Samimi Müslüman duygu, düşünce ve davranışları temiz, içi dışı bir ve sorumluluklarının bilincinde olan kimsedir. Her Müslümanın Allah'a, Kitabına, Resulüne, Müslümanların önderlerine ve bütün Müslümanlara, insanlığa ve hatta tabiata karşı sorumlulukları vardır. Bunları yerine getirirken samimi olmak gerekir. İşin içine çıkar, kıskançlık, bencillik, kendini beğendirme, gösteriş, nefret, kin, öfke gibi duygu ve düşünceler karışırsa sorumluluğumuzu yerine getirmemiş oluruz" diye konuştu.
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Himmet Konur
ALLAH VE RESULUNE İTAAT
Allah'a karşı sorumluluğun nasıl olması gerektiğini Yeni Asır'a anlatan Prof. Dr. Himmet Konur, "Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz: Allah vardır, birdir ve her şeyin yaratıcısıdır. Bizi sınamak için yaratmıştır. Adaletlidir. İyilikleri boşa çıkarmaz. Kötülükleri de kimsenin yanına kar bırakmaz. Her şeye gücü yeter. O'nun varlığını, birliğini, adalet ve kudretini dikkate alarak yaşamalı, O yokmuş gibi davranmamalıyız. O'ndan başka varlıkları tanrılaştırmamalı, yalnız ve ancak O'na ibadet etmeliyiz... İbadet ederken sadece O'nun rızasını gözetmeli, başka beklentiler içerisine girmemeliyiz. O, sadece kendisine inanan ve kulluk eden iyi kullarını sever biz de en çok O'nu sevmeliyiz. Allah'ın kitabına karşı da sorumluluklarımız bulunmaktadır. Allahu Teala kitabı olan Kur'an'ı bize yolumuzu aydınlatan bir ışık ve hidayet rehberi olarak göndermiştir. O'nu okuyup anlayarak bir an evvel sırat-ı müstakime ulaşmalıyız. Kur'an, okunsun, anlaşılsın ve istifade edilsin diye gönderilmiştir. Duvarlara asmak, fal bakmak, haz almak için değil !!! Kur'an'dan hakkıyla istifade için de samimi olmak gerekir. O, gösteriş için, ne güzel okuyor desinler diye veya alelade bir kitap gibi okunursa sorumluluk yerine getirilmiş olmaz. Allah'ın Rasülüne karşı görevimiz ise, bize Allah'ın vahyini, kitabını ve dinini ulaştırmak için her türlü zorluğa göğüs geren Peygamber Efendimiz'e saygı duymak, sünnetine uymak, adı anıldığında kendimize çekidüzen vermek ve ona salat ü selam getirmektir" dedi.
İBADETLER BOŞA GİTMESİN
Dinî bakımdan en değerli amellerden olan cihat, ilim, cömertlik gibi hasletler bile samimiyetten uzak ve gösteriş için yapıldığı taktirde boşa gitmektedir. Bir hadis-i kudsîde bu konu şöyle anlatılmaktadır: Kıyamet günü hesâbı ilk görülecek kişi, şehid düşmüş bir kimse olup huzura getirilir. Allâh Teâlâ ona verdiği nîmetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu kabul eder. Cenâb-ı Hak: - "Peki bunlara karşı ne yaptın?" buyurur. O kimse: "Şehid düşünceye kadar Sen'in uğrunda cihâd ettim." diye cevap verir. Cenâb-ı Hak: "Yalan söylüyorsun. Sen, ne kahraman adam desinler diye savaştın, o da denildi." buyurur. Sonra emr olunur da o kişi yüzüstü cehenneme atılır. Bu defa ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur'ân okumuş bir kişi huzûra getirilir. Allâh Teâlâ ona da verdiği nîmetleri hatırlatır. O da hatırlar ve îtirâf eder. Ona da: "Peki bu nîmetlere karşılık ne yaptın?" diye sorar. O ise: "İlim öğrendim, öğrettim ve Sen'in rızân için Kur'ân okudum." cevâbını verir. Cenâb-ı Hak: "Yalan söylüyorsun. Sen, âlim desinler diye ilim öğrendin, ne güzel okuyor desinler diye Kur'ân okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi." buyurur. Sonra emr olunur, o da yüzüstü cehenneme atılır. (Daha sonra) Allâh'ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allâh Teâlâ verdiği nîmetleri ona da hatırlatır. O da verilen nîmetleri hatırlar ve îtirâf eder. Cenâb-ı Hak: "Peki ya sen bu nîmetlere karşılık ne yaptın?" buyurur. O şahıs: "Verilmesini sevdiğin, râzı olduğun hiçbir yerden esirgemedim, sadece senin rızânı kazanmak için verdim, harcadım." der. Hak Teâlâ: "Yalan söylüyorsun. Hâlbuki sen, bütün yaptıklarını ne cömert adam desinler diye yaptın. Bu da senin için zâten söylendi." buyurur. Emr olunur, bu da yüzüstü cehenneme atılır.