İzmir İl Müftülüğü Vaizi Zehra Yılmaz, tövbe etmek hakkında şunları anlattı:
Arapça'da tevbe (tevb, metâb) "geri dönmek, rücû etmek, dönüş yapmak" anlamındadır ve "dinde yerilmiş şeyleri terkedip övgüye lâyık olanlara yönelme" biçiminde tanımlanır. İstiğfar ise;
"işlenen günahlardan ve hatalardan ötürü Allah'tan af ve mağfiret dilemek" anlamındadır. Tövbe, işlenen günahın, yapılan hata ve kötülüğün farkına vararak pişmanlık duyma hissi, dönüş yapma iradesi ve kararlılığıdır.
HALİS VE SAMİMİ TÖVBE
Yüce Allah "Tevvâb," yani tövbeleri çok kabul eden, "Afüv" çok affedici ve "Gafûr" çok bağışlayıcıdır.
Allah (c.c.), kullarını işledikleri günahlar yüzünden hemen cezalandırmaz, bağışlanma dilemeleri için mühlet verir. Kullarının günahlarından dolayı samimi tövbe etmelerinden hoşnut olur.
"Hiç şüphesiz Allah hem çok tövbe edenleri, hem de çok temizlenenleri sever." (Bakara, 222.) ayeti de bu hususa işaret etmektedir.
Tövbenin ilk şartı nedâmettir, Resûlullah'ın ifadesiyle, "Pişmanlık duymak tövbenin kendisidir" (Müsned, I, 422-423, 433;
İbn Mâce, "Zühd", 30). Nedâmet halinde bulunan kişi günahı terkeder ve bir daha işlememeye karar verir. Allah nezdinde tövbenin şartları; nedâmet, terk, tekrar işlememe ve iyi amel işlemek suretiyle geçmişteki hataların telâfi edilmesidir.
HELALLEŞMEK ÖNEMLİ
Bu noktada kabule şayan tövbe "tevbe-i nasûh"tur. "Hâlis ve samimi tövbe" anlamına gelen bu terkip İmam Mâtürîdî tarafından "kişinin yaptığı kötülüğe kalben pişman olması, bir daha işlememeye azmetmesi, elini günahtan çekmesi, diliyle Allah'tan bağışlanma talep etmesi şeklide açıklanmıştır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) insanoğlunun her birinin günah işleyebileceğini ama günahkârların en iyisinin tövbekârlar olduğunu ifade etmiştir. (Tirmizî, Kıyâmet 50; İbn Mâce, Zühd 30) Kullarına sonsuz rahmet eden Yüce Rabbimiz, günah işlediğimizde, hata yaptığımızda nasıl davranacağımızı şöyle açıklamaktadır;
"Onlar, çirkin bir iş yaptıkları yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler.
Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki? Onlar yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.
İşte onların mükâfatı Rab'leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir!" (Al-i İmran, 135-136.) Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'ın kabul edeceği tövbenin bilgisizlik yüzünden işlenip hemen arkasından pişmanlık duyulan günahların tövbesi olduğu beyan edilmekte, ölüm sırasında yapılan tövbelerle imansız tövbelerin de bir işe yaramayacağı bildirilmektedir.
"Allah'ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden pişmanlık getirenlerin tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çattığında "Ben şimdi tövbe ettim" diyenlerle kâfir olarak ölenler için kabul edilecek tövbe yoktur.
Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır." (en-Nisâ 4/17-18) Tövbede bir diğer önemli nokta da eğer işlenen günah kul hakkıyla ilgiliyse mutlaka hak sahibi ile helalleşmektir.
Zira Yüce Allah, kul haklarının ödenmesini emretmektedir.
Bu hususta Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Kimin yanında, kardeşinin (maldan, candan veya namustan yana) yenmiş bir hakkı varsa, ondan, kendi iyiliklerinden alınıp kardeşine verileceği gün gelmeden önce, daha şimdiden helallik alsın!" (Buhârî, Mezâlim 10, Rikak 48;
Ahmed bin Hanbel, II/506.)
TÖVBENİN EN GÜZELİ
Kur'an'da ve hadislerde yer alan tövbe ve istiğfar ifadelerinin çoğu dua ve niyaz üslûbunda olup, bize tövbe-istiğfar edeceğimizi yine Reslu-u Ekrem (s.a.v) öğretmektedir. İşte Sevgili peygamberimizin(sav) dilinden "seyyidü'l-istiğfar" yani tevbe- istiğfarın en güzeli: "Allah'ım, benim Rabbim sensin, senden başka ilah yok. Beni sen yarattın ve ben senin kulunum. Ben gücüm yettiğince sana verdiğim söz üzereyim ve senin vaadine de güveniyorum.Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım.
Bana olan nimetini itiraf ediyorum.
Günahlarımı da itiraf ediyorum.
Günahlarımı bağışla, çünkü günahları senden başka bağışlayacak hiç kimse yoktur."(Tirmizî, Deavât,15) Allah'ım! Günahlarımı, bilmeden ve haddimi aşarak işlediğim kusurlarımı, benden daha iyi bildiğin bütün suçlarımı bağışla! Allah'ım! Ciddi veya şaka olarak yaptığım yanlışları, hataen ve kasten işlediğim günahlarımı affeyle! Bütün bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim. Allah'ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senin gücün her şeye yeter.(Buhârî, Deavât, 60).