İzmir Müftülüğü Vaizi Kadir Küçük, canlılardaki merhamet duygusunun Allah'tan geldiğini ve merhametin tüm canlılara karşı şefkatli ve insaflı davranmak anlamına geldiğini belirterek şunları anlattı: Merhamet, Allah'ın bütün mahlukata yönelik lütuf ve ihsanlarını ifade etmekte, bunun yanında insanlarda bulunan, onları hemcinslerinin ve diğer canlıların sıkıntıları karşısında duyarlı olmaya ve yardım etmeye sevkeden acıma duygusudur. Merhamet, Can taşıyan her bir varlığa hatta bütün kâinata muhabbet nazarıyla bakmaktır.
"RAHMETİM GAZABIMI AŞTI"
Kur'ân-ı Kerîm'in temel kavramlarından biri olan rahmet / merhamet kavramı türevleriyle birlikte 320 kusur yerde geçmektedir. Dört âyette "Erhamü'r-râhimîn" (merhamet edenlerin en merhametlisi), iki âyette "Hayrü'r-râhimîn" (merhamet edenlerin en hayırlısı) terkipleri geçmektedir. Kur'ân-ı Kerîm'de 6. En'am Suresi'nin 54.Ayetin'de, Cenâb-ı Hakk'ın rahmeti kendi üzerine aldığı/ zatına yazdığı" yani merhameti kendi zatı için prensip / ilke edindiği belirtilmiştir. Rahmet, Allah'ın ilk ve en belirgin vasfıdır. Azap ve Gazap istisna ve şartlı iken Rahmet ve Lutuf genel ve istisnasızdır. Sözleri Efendimize, manası Rabbimize ait olan bir Kutsî Hadiste ise, "Benim rahmetim gazabımı aşmıştır" buyrulmuştur. (Buhârî, 702)
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s), cahiliye toplumunu merhametle tanıştıran, merhameti hayatın her alanında yaşanılır kılan en muhteşem örnektir. Güzel sözlerle onların gönlünü almıştır. Kimseyi incitmemiştir. Cezalandırırken bile insafı ve adaleti elden bırakmayarak asla zulmetmemiştir. Müminlerin de birbirlerine sevgi, şefkat ve merhametle muamele etmelerini tavsiye etmiştir. Buhârî ile Müslim'in rivayet ettiği bir Hadis'te Resûl-i Ekrem "Cenâb-ı Hakk'ın, rahmeti 100 parçaya ayırıp birini yeryüzüne yönelttiği, bu sayede bütün canlıların merhamet duygusu ve içgüdüsüyle davranışlar sergilediği, geride kalan doksan dokuz merhametini ise âhiret hayatına bıraktığını" bildirmiştir. (Edeb,19; Tevbe, 17-19)
RAHMAN İSMİNİN TECELLİSİ
Evlât sevgisi, ana babaya saygı, yaşlılara, yoksullara, hastalara, yetimlere, kimsesizlere yardım etme, hatta bitki ve hayvanlara karşı şefkatli olma gibi erdemlerin hepsi merhamet duygusunun bir tezahürüdür. Allah Teâlâ'nın Rahman isminin tecellisi olan merhamet, varlığın ilahi mayasıdır. Maddi ve manevi hastalıkların en etkili ilacı, yürekleri işgal eden türlü sıkıntıların çaresi merhamette saklıdır. Bugün insanlık, şefkat ve merhamete, vicdan ve hakkaniyete her zamankinden daha fazla muhtaçtır. Dünyanın bambaşka köşelerinde sayısız masum insan merhametsizliğin kıskacında kıvranmakta; zulüm ve şiddete maruz kalmaktadır. Bu vicdansızlık ve insafsızlıktan sadece insanlar değil, diğer bütün canlılar ve geleceğimiz de zarar görmektedir.
ALLAH'IN BİRER EMANETİ
Hâlbuki Allah Resûlü (s.a.s), bütün varlıklara merhametle davranmayı emretmiş ve şöyle buyurmuştur: "Merhamet edene Rahman olan Allah da merhamet eder. Siz yerdeki bütün mahlûkata merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin." (EbûDâvûd, Edeb, 58.) Merhamet, anne babamızı yalnızlığa terk etmemek, onlara şefkat kanatlarımızı germektir. Eşimize karşı anlayışlı ve güler yüzlü olmak, gönül alıcı bir çift söz söylemektir. Çocuklarımıza karşı affedici, hoşgörülü ve adil davranmaktır. Allah'ın emri Peygamberimizin sünneti üzere kurduğumuz yuvalarımızı huzurla buluşturmak, aile olmak ve aile kalmak için gayret gösterelim. Sevgiyle mayalanan aile ocağımızda gönül dilini, nezaketi ve adaleti hâkim kılalım. Hanemiz, merhamet rehberimiz Allah Resûlü'nün aile saadetinden izler taşısın.
Merhamet, bir yetimin, bir öksüzün başını şefkatle okşamaktır. Yolda kalmışa, dara düşene yardımcı olmaktır. Aç ve açıkta olan bir yoksulla lokmamızı paylaşmaktır. Asrımızın en büyük hastalıklarında biri haline gelen merhametsizliği bir tarafa bırakarak; eşimize, çocuğumuza, ana babamıza, yaşlılarımıza, çevremize ve bütün canlılara karşı vicdanlı ve merhametli olalım. Allah'ın yarattığı her bir varlığı, O'nun bir emaneti, kâinat ailesinin kıymetli bir ferdi olarak görelim. Asrın vicdanına merhameti yeniden aşılayalım. Yazımızı, bizde mesuliyet ve vicdan ahlakı inşa eden Beled Suresi'nin bazı Âyetleri ile bitirelim; " (İnsanın ve insanlığın bir yokuşu olup, nihayetinde Cennet'e varan)O sarp yokuşu tırmanmak nedir, bilir misin? Köle azât etmektir (Bir insanı tüm zincirlerinden ve boyunduruk altına alınmaktan kurtarmaktır). Veya bir kıtlık gününde yakını olan bir yetimi yahut aç ve açıkta kalan bir yoksulu/düşkünü doyurmaktır. Sonra iman edip birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti öğütleyenlerden olmaktır. İşte gerçek vicdan sahipleri böyle olanlardır" (90.Beled, 12-18.)