İzmir Müftülüğü Vaizi Fatma Özmen Ergen, insana dağların bile kaldıramayacağı kadar büyük sorumluluk yüklendiğini bu nedenle kulluk bilincini kaybetmemeyi ve dili kötü sözlerden korumak gerektiğini belirterek şunları anlattı: Kur'an'ın niçin indirildiği iyi bilinmelidir. Yüce Allah, "Andolsun biz, Kur'an'ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?" (Kamer, 54/17, 22, 32, 40), "Bu, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri ibret alsın diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır" (Sâd, 38/29) buyurmaktadır.
DİLİ KÖTÜ SÖZDEN KORUMALI
Kur'an'ın iniş ve okunuş amacı yanlış anlaşıldığında, ilâhi mesajdan yararlanmak neredeyse imkânsız hale gelecektir. O, ne sadece güzel okunmak, ne düşünsel polemiklere konu yapılmak, ne kendisiyle toplumsal statü ve çıkar sağlanması için gelmiştir. Her konuda olduğu gibi müminin Kur'an'la ilişkisi konusunda da en büyük örnek Allah'ın Elçisi'dir. O, Kur'an'ın nasıl okunması gerektiğini Yüce Yaratıcı'dan öğrenmişti: "Kur'an'ı ağır ağır, tane tane oku" (Müzzemmil, 73/4). Kur'an okumayı öğrenmiş veya Kur'an'ı ezberlemiş olmak, dinini öğrenmek ve yaşamak isteyen bir Müslüman için tek başına yeterli değildir. Kişi okuduğunu anlamalı, ezberlediğini kavramalı, Kur'an âyetlerindeki mesajları düşünmeli ve araştırmalıdır. Zira Kur'an, "Müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir" (Neml, 27/77). Öğrenen ama düşünmeyen insan, "Kur'an üzerinde düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üstünde kilitler mi var?" (Muhammed, 47/24) sorusunun muhatabı olacaktır. Hz. Peygamber âdeta yaşayan bir Kur'an idi. Kur'an, Hz. Peygamber'in bizzat uygulayarak ashâbına öğrettiği, kıyamete dek kalacak en büyük mirastır. Bütün Müslümanlar bu mirasa sahip çıkmalı ve bu konuda gereken özeni göstermelidir.
Sevgili Peygamberimiz bu konudaki uyarısını şöyle dile getirmiştir: "Size öyle bir şey bıraktım ki ona sıkı sarılırsanız sapıtmazsınız; Allah'ın Kitabı!" (Müslim, Hac, 147). Yüce Allah, bizleri ihtiyaç duyacağımız maddi ve manevi pek çok meziyet ve kabiliyetlerle donatmıştır. Konuşma üslûbumuza çok dikkat etmeliyiz. Konuşurken kullandığımız sözcükleri özenle seçmeliyiz. Dinimiz bize her konuda iyilik, güzellik ve doğruluğu tavsiye ettiği gibi konuşurken ve söz söylerken de gelişi güzel konuşmamayı, kimseye kötü söz söylememeyi, kalp kırmamayı ve gönül incitmemeyi öğütlemektedir. Kur'an'da Hz. Peygamber'e ve onun şahsında bütün Müslümanlara, "Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et" (Nahl, 16/125) buyrulmaktadır. Dolayısıyla İslâm ahlâkına uymayan kaba ve çirkin sözlerin söylenmesi, argo ve küfürlerin sarf edilmesi, müstehcen fıkra ve hikâyelerin anlatılması inanan kimsenin vakar ve saygınlığına gölge düşürecektir.
YA HAYIR SÖYLE YA SUS
Bir gün Sevgili Peygamberimize, "Ey Allah'ın Resulü, İslâm'a inananların hangisi daha faziletlidir" diye sordular. Peygamberimiz, "Dilinden ve elinden gelecek kötülükler konusunda Müslümanların güven içinde oldukları kimse" buyurdu (Buhari, İman, 5; Müslim, İman, 66). İyi Müslüman diliyle başka insanları incitip onlara zarar vermediği gibi kendisini ilgilendirmeyen konularda mümkün olduğunca az konuşur (İbn Hanbel, I,201). Sevgili Peygamberimiz, "Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sussun" (Müslim, Îmân, 74; Buhârî, Edeb, 31) prensibiyle müslümana, kendini kontrol etme yeteneği kazandırmak istemiştir. İnsan ağzından çıkan cümlenin fayda sağlayıp sağlamayacağını tartmalı, sonra konuşmalı, söyledikleri iyiliğe vesile olmayacaksa susmalıdır.
Sevgili Peygamberimiz, "Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sussun" prensibiyle müslümana, kendini kontrol etme yeteneği kazandırmak istemiştir.