İzmir Müftülüğü İl Vaizi Mahmut Yağız, dua etmenin önemini anlattı. Duanın, kulun acziyetini itiraf etmesi, zayıflığını güçsüzlüğünü kabul etmesi, sevgiyle ve saygıyla Yüce Allah'a yalvarıp, onun lütfunu ve rahmetini istemesidir diyen Yağız, şöyle konuştu: Dua, kulun Kendi gücünün, kudretinin olmadığını farkına varıp, Ya Rabbi ben hayatın sıkıntılarına karşı problemlerine karşı mücadele etme gücüne sahip değilim demesidir.
"YALNIZ O DİLERSE OLUR"
Dua, kulun ey Rabbim! Ancak sen bana yardım edersen zorluklarla ve sıkıntılarla baş edebilirim. Ey Rabbim! Kudretine, rahmetine ve merhametine muhtacım diyerek niyazda ve yakarışta bulunmasıdır. Dua eden mü'min, zayıflığını itiraf etmekle beraber, isteklerinin ve arzularının ancak ve ancak o sonsuz kudret sahibi olan Yüce Allah (C.C.) tarafından karşılanabileceğinin farkında ve şuurunda olmalıdır. Yalnız O dilerse bizim isteklerimiz yerine gelir, sıkıntılarımızı ancak O giderir, problemlerimizi ancak O çözebilir. Hep ondan isteyeceğiz, elimizi ona açacağız kalbimizle ondan dileyeceğiz. Rabbimiz (C.C.) bir ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: "Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan sizlersiniz. Allah ise hiçbir şeye muhtaç değildir ve mutlak kemaliyle hep övgüye lâyık olan O'dur." (Fatır/15)
"MUTLAKA KARŞILIK VERİR"
Rabbimiz (C.C.) bize çok yakındır ve dualarımızı, niyazlarımızı, isteklerimizi, duymaktadır. Bazı insanlar Efendimizin yanına gidip, Ey Allah'ın Resulü (S.A.S.) biz nasıl Allah'a dua edelim, dua ettiğimizde bağıralım mı? Yüksek sesle mi dua edelim? dediklerinde Rabbimiz (C.C.), Peygamber Efendimize (S.A.S.) şu ayeti kerimeyi indiriyor: "Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler." (Bakara/186) Başka ayette ise şöyle buyurmaktadır: "Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir!" (Mü'min/60) Yani bana yalvarın, talep ve isteklerinizi bana iletin.
DUA ETMENİN BİR ADABI VAR
Başınızda bir musibet, bir bela varsa o musibetin o hastalığın o belanın kalkması için bana dua edin. Ben duanızı kabul ederim. Efendimiz kulun Allah'a yalvarması, Allah'tan istemesi, halini Allah'a arz etmesi, onun hoşuna gideceğini bize beyan ediyor. Her şeyin Bir adabı ve usulü olduğu gibi dua etmenin de adabı, usulü, yolu ve yordamı vardır. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez. (A'raf Suresi 55) ve yine "De ki: "İster Allah diyerek, ister Rahmân diyerek yakarın; hangisiyle yakarsanız olur, çünkü bütün güzel isimler O'na mahsustur. Namazında niyazında sesini fazla yükseltme, fazla da kısma, ikisinin arasında bir yol tut."(İsra Suresi 110. Ayet) şeklinde dua adabının nasıl yapılması gerektiği hakkında bizlere bir yöntem gösterir. Dua etmek isteyen bir mü'min, her şeyden önce güzelce bir abdest alarak temiz ve sakin bir ortamda kendisini başka şeylerle meşgul etmeyerek seccadesine oturmalıdır. Kıbleye yönelmeli, elini Yüce Allah'a (C.C.) açarak talep ve isteklerini ona arz etmelidir. Gerek dünyevi, gerekse ahiret hayatıyla ilgili dilediği her şeyi, Allah'ın (C.C.) şanına yakışacak bir şekilde Rabbinden istemelidir. Duanın kabulü için ihlas ve samimiyetten ödün vermemelidir. Dua etmekten bıkmamalı, usanmamalı ve ısrarla dua etmeye devem etmeliyiz. Kul neden duam kabul olmadı diye düşünmemelidir. Mevla'mız (C.C.) duamızı mutlaka kabul ediyor. Ancak karşılığını belki dünyada, belki de ahirette verecektir. O yüzden hiç bir hal ve şartta Allah'ın (C.C.) rahmetinden asla ümidimizi kesmemeliyiz. Dualarımızda sadece kendimize değil, aynı zamanda yakınlarımıza, akrabalarımıza, yani annemize, babamıza, çocuklarımıza, vatanımıza, memleketimizin hayrına dua edelim. Hatta geçmişlerimize, ahirete göçmüş olan kardeşlerimize de dua edelim.