Tüp bebek tedavisinin aşamalarında hem erkek üreme hücresi, hem kadın üreme hücresinin kimlik karışıklığının engellenmesine yönelik elektronik sistemlerin geliştiğini söyleyen Prof. Dr. Ahmet Zeki Işık, "Buna biz gözlemleyici veya şahit sistemi diyoruz. Uzun zamandır bu tip oluşabilecek hataları sıfırlamak için basamaklı emniyet tedbirleri alınıyor ve ayrıca bu işe vakfedilmiş yani sadece işi gözlemlemek ya da şahitlik etmek olan biyolog ve laboratuvar teknisyenleri ile yapılan kontroller kullanılıyordu. Son yıllarda gelişmiş radyo frekans teknikleri ve özel manyetik alanlarla hem sperm hem yumurtanın hem de embriyonun karışmaması için elektronik yapılar üretildi. Bunlar ülkemizde de yavaş yavaş yaygınlaşıyor.
GÜVENLİK SİSTEMLERİ
Biz de İzmir'de bu teknolojinin öncülerinden biri olarak kendi merkezimizde bu şahit teknolojisini kullanmaya başlıyoruz. Tüp bebek tedavisinde yer alan çok sayıda basamak nedeniyle laboratuvarın iş yükü arttığından dolayı bir elektronik şahit sisteminin olması hem laboratuvarı yöneten kişiler hem de hastalar için çok önemli. Hastalara bileklik veya bir kart verilerek girişleri çıkışları kendileri yönetebiliyorlar. Aynı manyetik sistem bütün numunelerin alınacağı kaplara önceden yükleniyor. Böylelikle alanlarda çiftlerin sadece kendi üreme hücreleri yer alıyor. Bugüne kadar son derece titiz ve basamaklı bir güvenlik sistemi uyguladığımız sistemimiz yeni teknoloji ile daha da güvenli hale geliyor" ifadelerinde bulundu.
GENETİK TESTLER YAYGIN
Genetik testlerle ilgili olarak da önemli gelişmelerin yaşandığını kaydeden Prof. Dr. Işık, "Son yıllarda özellikle 35 yaş üstünde veya ailesinde genetik hastalık problemi olan ya da akraba evliliği olup hastalıkları ile ilgili taramalar yapılıp burada hastalık tespit edilen ya da daha önceden bilinen dengeli taşıyıcılık dediğimiz kromozom bozukluğu olan hastalarda uyguladığımız embriyonun genetik olarak doğrulanması işlemi yaygınlaşarak devam ediyor. Embriyo mapping dediğimiz sistemde embriyonun haritalanması arkasından da daha ileri aşamada embriyonun tüm genomu deşifre edilerek anne babada olmayan, embriyoda kendiliğinden oluşacak veya oluşmuş problemleri de ortaya çıkaracak testler yapılabilir hale gelecek. Yani embriyo transferi gerçekleşmeden önce sanki büyük bir insan karşımızdaymış gibi onun bütün genetiğini deşifre ederek hangi tip mutasyonların var olduğunu tespit edip belirleyebileceğiz. Bu uygulamalar şu anda klinik aşamada tam olarak başlamadı ama yakından takip ediyoruz. Kısa sürede çalışmaların tamamlanmasının ardından kliniklerde uygulanmaya başlamasını bekliyoruz" şeklinde konuştu.