Vücudumuzun en büyük organı olan derinin, bariyer fonksiyonu, immün gözetim, D vitamini sentezi, sıcaklık dengesinin düzenlenmesi gibi işlevlerinin yanında kişinin dış dünyayla arasındaki katman olduğundan ve dış görünümde önemli rol oynadığından sosyal ilişkilerin sağlanmasında da önem taşıdığını belirten Op. Dr. Cem Karas, "Derinin bu kadar önemli bir organ olması nedeniyle deri bütünlüğünün bozulması, yaşlanma belirtilerinin geri döndürülmesi, kaybolan deri eklerinin yeniden oluşturulması gibi pek çok alanda çalışmalar yapılmaktadır" dedi.

KENDİ KÖK HÜCRELERİ

Kök hücrenin çok hücreli organizmaların herhangi bir hücresinde farklılaşabilen, kendini yenileme yeteneğine sahip ve aynı kök hücreden sonsuz sayıda çoğalabilen öncü hücre olarak bulunan farklılaşmamış veya kısmen farklılaşmış hücreler olduğunu söyleyen Op. Dr. Cem Karas, "Kök hücrelerin bu farklılaşma yeteneği, onları dokuların dejenere edilmesi ve onarılmasında büyük bir tedavi edici potansiyel haline getirir" dedi. Op. Dr. Karas, "Kök hücre ile yüz gençleştirme yöntemiyle kişinin kendi kök hücreleri yüzüne enjekte edilerek bu hücrelerin fibroblast oluşumu ve kolajen yapımını artırdığı düşünülmektedir" dedi.

KOLAJEN ÜRETİMİ ARTAR

Kök hücre ile yüz gençleştirme de mini liposuction yöntemiyle elde edilen adiposit (yağ) kök hücrelerinin kullanıldığını söyleyen Op. Dr. Karas, "Bu tedaviyle cilde enjekte edilen hücreler, uygulandıkları bölgede kolajen üretimi yaparak cildin kolajeninin kalınlık ve yoğunluğunu arttırır. Yeni deri hücrelerinin oluşması, damarlanmanın artırılması, kan dolaşımının artışı, immun sistem hücrelerinin uyarılması özellikleriyle deforme olmuş olan bölgede etkilerini gösterebilmektedir. Böylece, ciltteki çizgi ve kırışıkların derinliği azalır, çukurluk şeklindeki akne izleri hafifler, cilt daha gergin, parlak ve pürüzsüz bir görünüm kazanabilmektedir. Ayrıca, cildin incelmesi engellenir ve böylece yaşlanma süreci yavaşlatılabilir" şeklinde konuştu.

10 GÜNDE ETKİSİNİ GÖSTERİR

Kök hücre uygulamasından sonra dikkat edilmesi gereken noktaları sıralayan Op. Dr. Karas, "Uygulamadan birkaç saat sonra yıkanılabilinir ve yeme içme serbesttir. Kök hücre uygulamasından sonra aynen mezoterapi uygulaması gibi uygulama bölgesinde kızarıklık, şişlik ve/veya morluk olabilir. Kişi ertesi gün rahatlıkla işine gidebilir. Etkinliğinin görülmesi için 1 hafta 10 güne ihtiyaç vardır. Kişinin ihtiyacına göre tekrar seans gerekebilir ve diğer mezoterapiler ya da dolgu işlemleri ile kombine edilebilir" ifadelerinde bulundu.

UYGULAMALI KÖK HÜCRE EĞİTİMİ

OP. Dr. Cem Karas kök hücre tedavisinin nasıl gerçekleştiğine yönelik kliniğinde bir eğitim düzenledi. Op. Dr. Cem Karas'ın tüm ekibinin hazır bulunduğu eğitimde, uygulamalı bir sunum gerçekleştirildi. Bu eğitimde kök hücrenin kişinin vücudundan alınmasından, hazırlanmasına ve son olarak kişiye tekrar enjekte edilmesine kadar tüm aşamalar uygulamalı olarak tüm ekibe anlatıldı. Eğitim sonrası konuşan Op. Dr. Cem Karas, "Kök hücre tedavisini hastalarımızdan gelen yoğun talep üzerine bundan sonra daha fazla uygulamaya başlayacağız. Bu anlamda hemşirelerimiz ve yardımcı sağlık personellerimizle birlikte kök hücre hakkında bildiklerimizi daha da pekiştirmek adına böyle bir eğitim düzenledik. Kök hücre kişinin kendisinden alınarak hazırlandığı için yan etkisi olmayan bir tedavi. Nereye uygularsanız o bölgeyi iyileştiren bir tedavi yöntemi. Ben KBB uzmanı olduğum için yüz bölgesine uygulama yapacağız ve bu bölgenin gençleşmesinde tedavilerimizi gerçekleştireceğiz. Onlar mutlu olunca biz de mutlu oluyoruz" şeklinde konuştu.

Beslenme ve diyet uzmanı Mehlika Öktem diyor ki...

Diyet yapmak, genellikle fiziksel sağlığımızı iyileştirmek için aldığımız bir karar olarak başlar. Ancak, birçok insanın deneyimlediği gibi, bu süreç duygusal iniş çıkışlarla doludur. Bu kararlı adımlarla gittiğiniz yol, diğer yanda dış faktörlerin ya da içsel huzursuzlukların sizi zorlamasıyla birden bire sarsılabilir. Ve çoğu zaman, bu dışsal uyarıcılara verdiğimiz tepki, diyeti bozmamıza sebep olur. Bugün, "diyeti bozmak bir öfkeye bakar" diyorum.

Çünkü diyeti bozmamıza genellikle ruh halimizin ve stresin etkisi vardır. Hepimizin hayatında, özellikle son yıllarda yaşadığımız toplumsal ve ekonomik zorluklar, ilişkilerdeki gerginlikler veya iş yerindeki stresler gibi unsurlar, ruh halimizi etkileyebilir ve bazen bu durumlar, sağlıklı alışkanlıklarımızdan sapmamıza yol açar. Hepimiz bir şekilde "Tam düzenim oturmuştu, diyetime uyuyordum, ama bir anda canımı sıkacak bir şey oldu" deriz. Ve işte tam bu noktada, içsel bir öfke ya da hayal kırıklığı bizi tetikler ve diyeti bozmak için bahaneler üretmeye başlarız. Ama unutmayalım ki, bir anlık öfke ya da huzursuzluk, bizim en önemli değerimiz olan sağlığımızı tehlikeye atmak için yeterli bir neden olmamalı.

GEÇİCİ BİR DUYGUYA CEVAP

Hepimizin iş, aile ya da toplumla ilgili zaman zaman zorlayıcı deneyimleri oluyor. Bu duygular bizi bazen öfkeye sürükleyebilir. Ve işte o öfke, anlık rahatlama arayışıyla birlikte, "birkaç çikolata, birkaç kurabiye" gibi kaçamakları beraberinde getirebilir. Ama bu geçici rahatlamayı takiben gelen suçluluk duygusu, ne yazık ki daha da yıkıcıdır. "Bir kere bozdum, zaten bugün hiçbir şeyin önemi yok" düşüncesiyle, diyeti bir kenara atmak kolaydır. Ancak şunu unutmayın ki, kimse tek bir kaçamakla verdiği kilonun tamamını geri almaz.

DERİN BİR NEFES ALIN

Zorluklar karşısında, kendimizi daha da kötü hissetmek, diyeti bozmak için bir bahane aramak yerine, bir adım geri çekilmek, derin bir nefes almak ve durumu bir an için sorgulamak çok daha sağlıklıdır. Kendinize hatırlatın: Diyetinizi bozmadan önce, stresle başa çıkmak için başka yollar var. Öfkeniz, öfkeniz olduğu yerde kalmalı. Bu, bir kavanoz şekerin, bir pizza diliminin ya da 3 top dondurmanın sizin ruh halinizi iyileştiremeyeceğini anlamak demektir. Gerçek rahatlama ve huzur, sadece sizin kendiniz için en doğru olan seçimden geçer.

MOTİVASYONUNUZU BULUN

Evet, belki bugün diyeti bozdunuz. Bu, dünyanın sonu değil. Hata yapabiliriz. Ancak önemli olan bu hatanın ardından kendimizi nasıl toparlayacağımızdır. Unutmayın hepimiz insanız. Robotların bile hata yaptığı bu devirde duygusal bir varlık olan insanın hata yapması en doğalı. Ama diyetimizi bozduğumuzda, bir şekilde yeniden yolumuza devam etmenin gücünü bulmalıyız. Kendinize şu soruyu sorun: Neden başladım?

Kendi motivasyon kaynağınızı hatırlayın. Sağlıklı yaşamak, daha enerjik olmak, kilolarınızla barış yapmak, psikolojik destek... Bunlar, kendiniz için verebileceğiniz en değerli kararlar. Birkaç günlük moral bozukluğunun, uzun vadeli sağlıklı alışkanlıklarınızı engellemesine izin vermeyin.

Unutmayın, diyeti sürdürebilmek, sadece fiziksel değil, zihinsel bir süreçtir de. Zor bir gün geçirdiğinizde, tüm diyeti bozmak yerine, o anı daha güçlü bir şekilde atlatmak, aslında gerçek güçtür. Öfkeyi yatıştırmak, stresle başa çıkmak, duygusal yeme dürtüsüne karşı koymak bir başarıdır. Diyetiniz, sadece bedeninizin değil, aynı zamanda ruhunuzun da bir yansımasıdır. Sağlık, sadece kilo kaybı değil, aynı zamanda zihin ve bedenin uyum içinde olması demektir.

KENDİNİZİ SUÇLAMAYIN

Sonuç olarak, zor zamanlarda beslenme anlamında daha dikkatli olmalıyız. Kendimize karşı nazik ve sabırlı olmak, hatalarımızı düzeltmek ve yeniden başlamak, yolumuza devam etmemizi sağlar. Kendinizi suçlamayın, sadece derin bir nefes alın, toparlanın ve bir adım daha atın. Diyetinizin bir parçası olmak, sadece fiziksel değil, duygusal sağlığınızı da önemseyen bir karar almayı gerektirir. Her yeni gün, yeni bir fırsattır. Öfkenizle değil, sağlığınızla devam edin. Unutmayın, bir adım geriye gitmek, iki adım ileri gitmek içindir. Yavaş yavaş ama emin adımlarla hedefinize ulaşabilirsiniz. Şimdi, yeniden başlamak için en iyi zaman!