Kemikteki yapımın, yıkımı karşılayamadığı durumda kemik erimesi yani osteoporozun geliştiğini belirten Uzm. Dr. Gül Erden Hocaoğlu, "Kemikler düşünülenin aksine durağan yapılar değil. Doğumdan itibaren yapılıp yıkılan, tekrar yapılıp tekrar yıkılan oldukça aktif bir yapı. Yaklaşık 30 yaşına kadar kemik yapımı, yıkımından daha fazla oluyor ve kemik kütlesi artıyor. Bu dönemde kemiğin enine ve boyuna büyümesini görüyoruz. Ancak yaşlanma başta olmak üzere bazı faktörler kemik yıkımını artırıp yapımını azaltıyor. Sonuç olarak da kemik kütlesinde azalmayla, kemik erimesiyle karşılaşıyoruz" diye konuştu.
"KEMİK ERİMESİ İLERİ DÖNEMDE BELİRTİ VERMEYE BAŞLIYOR"
Osteoporozun erken evrede belirti vermeyebileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. Hocaoğlu, "Kemik erimesi ileri dönemde belirti vermeye başlıyor. Kemik kütlesindeki azalma ile birlikte hastalarda kemik kırığına, çökmelerine bağlı olarak ağrı görebiliyoruz. Boyun kısalması, eğri postür, kemiklerin kolay kırılabilir hale gelmesi de osteoporozda ortaya çıkan semptomlar arasında yer alıyor. Kemik erimesinin ortaya çıkmasında etkili olan pek çok faktör mevcut.
Bu faktörler kendi içinde farklı gruplara ayrılıyor. Osteoporoz gelişiminde etkili olan risk gruplarından biri değiştirilemez faktörler. İleri yaş, kadın cinsiyet, ailede kemik erimesi öyküsü olması bir kişide osteoporoz görülme ihtimalini artıran değiştirilemez etkenler. Kemik erimesi gelişmesinde değiştirilebilir, önlenebilir katörlerin de rol oynar" ifadelerini kullandı.
Uzm. Dr. Gül Erden Hocaoğlu, "Hormon düzeyleri de osteoporoz oluşumunda önemli. Kadınlarda östrojen, erkeklerde testesteron düzeylerinin azalması kemik erimesine zemin hazırlıyor. Tiroit ve parathormon seviyelerinin yüksek olması da osteoporoz riskini artırıyor'' dedi. Prof. Dr. Pehlevan ayrıca yeterli kalsiyum tüketmeyen, yeme bozukluğu olan, mide veya bağırsak ameliyatı geçiren kişilerde de kemik erimesine daha sık rastlandığını belirtti.
Bazı hastalıkların ve ilaçların da osteoporoz yapabileceğini söyleyen Dr. Hocaoğlu, "Çölyak hastalığı, inflamatuar bağırsak hastalığı, böbrek ve karaciğer rahatsızlıkları, kanser, multipl miyelom, romatoid artrit hastalarında kemik erimesi görülme ihtimali daha yüksek. Steroid grubu ilaçlar da kemik yapımını baskılayarak osteoporoz riskini artırıyor. Dolayısıyla bu grup ilaçları kullanan kişilerin kemik erimesi açısından dikkatli olması gerekiyor" diye konuştu.
Kemik erimesi teşhisinin kemik mineral yoğunluğu ölçümü ile konulduğunu ifade eden Uzm. Dr. Gül Erden Hocaoğlu, ''Kemik mineral yoğunluğu ölçümü oldukça basit bir tanı yöntemi. Hasta bir masaya uzanıyor ve X ışınları kullanarak hastanın kemiklerindeki mineral yoğunluğunu ölçüyoruz. Bu da bize kemikte erime olup olmadığı hakkında bilgi veriyor" ifadelerini kullandı.
Kemik erimesi tedavisinin, ileride hastada kemik kırığı görülme riskine göre planlandığını belirten Uzm. Dr. Hocaoğlu, ''Kemik mineral yoğunluğu testi ile tanı koymanın yanı sıra hastanın önümüzdeki 10 yılda kemik kırığı sorunuyla karşılaşma riskini hesaplıyoruz.
Eğer hasta kırık açısından yüksek risk taşımıyorsa ilaç tedavisi başlamak yerine çeşitli yaşam tarzı değişikleri yapıyoruz. Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme gibi değişimlerle bu hasta grubunda osteoporoza bağlı komplikasyonları önlemeye çalışıyoruz. Ancak eğer hasta kemik kırığı açısından yüksek riskli ise ilaç tedavisine başlıyoruz" dedi.