Binde 1 görülen sendrom 17 yılda 150 kez kalbini durdurdu
Ciddi ritim bozukluğuna yol açarak kalbi aniden durduran "Brugada sendromu" nedeniyle "şoklu kalp piliyle" yaşayan ve 17 yılda 150 kez kalbi duran 37 yaşındaki Alper Ayaz, "radyofrekans ablasyon" tedavisiyle kalbinin düzensiz çalışmasından ve sıklıkla elektroşok etkisine maruz kalmaktan kurtuldu.
- Sağlık
- AA
- Giriş Tarihi: 06 Temmuz 2024 18:44
37 yaşındaki Alper Ayaz, 2007'de baygınlık geçirmesi ve kalbinin durması üzerine kaldırıldığı hastanede, doğuştan gelen, bin kişiden 1 ila 2'sinde rastlanan, hayatı tehdit edici ritim bozukluğuna sebep olan Brugada sendromuna sahip olduğunu öğrendi.
Genetik geçişli ve ölümle sonuçlanabilen bu hastalığa çare olarak Alper Ayaz'a, kalp ritmi düzensizleştiğinde şok vererek ritmin normale dönmesini sağlayan, "şoklu kalp pili" olarak da adlandırılan "İmplante Edilebilen Kardiyoverter Defibrilatör (ICD)" takıldı.
Şok cihazı görevi gören bu pille yaşamaya başlayan Alper Ayaz, işteyken, arkadaşlarıyla vakit geçirirken, hatta trafikte araç kullanırken birçok kez kalbinde meydana gelen ciddi ritim bozukluğu nedeniyle devreye giren ICD'nin verdiği elektroşokun etkisini yaşadı.
Ayaz, son aylarda kalp pilinin çok sık şoklama yaptığı ve kendini güçsüz hissettiği için İstanbul'daki Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne başvurdu. Burada Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Serdar Demir tarafından kontrolleri yapılan Ayaz'a kalbindeki düzensiz ve anormal ritmi engelleyecek ablasyon tedavisi uygulandı.
Anormal kalp ritimlerine yol açan küçük bir kalp dokusuna radyofrekans enerjisi ya da dondurma yöntemiyle uygulanan bu minimal invaziv prosedürü sonrasında Ayaz, artık kalbinin durmadığı ve şoklanmadığı günlere "merhaba" dedi.
"SÜREKLİ KALBİN DURMASINA BAĞLI KALP PİLİ DEVREYE GİREREK ŞOKLADIĞI İÇİN HASTALAR CİDDİ ACI HİSSEDEBİLİYOR"
Ayaz'ın hastalığı ve tedavi süreciyle ilgili AA muhabirine konuşan Doç. Dr. Serdar Demir, sendrom nedeniyle hastaların kalbinde elektriksel üretimde bir bozukluk meydana geldiğini belirtti.
Doç. Dr. Demir, 3 farklı tipi bulunan ve erkeklerde daha sık görülen bu sendromda, genellikle 27 ila 40'lı yaşlarda ani kalp durmalarına bağlı, hastaların yaşamını yitirdiğini söyledi.
Hastaların kalp durması öncesinde hiçbir belirtiyle karşılaşmayabildikleri için tanı konamadığını, bu nedenle de Brugada'dan ölümlerin sık yaşandığını aktaran Demir, ailesinde ani ölüm ve bayılma hikayesi olan hastalarda, öncelikli olarak bu sendromun akla gelmesi gerektiğini vurguladı.
Sendrom tanısının detaylı anamnez ve fiziki muayene sonrasında çekilen EKG ile yapılan genetik analizin sonucuna göre konulduğunu anlatan Demir, arada kaldıkları vakalarda ise farklı bir testle tanıyı kesinleştirdiklerini dile getirdi.
Doç. Dr. Serdar Demir, "ventriküler fibrilasyon" denilen, ani ve hayatı tehdit eden ritim bozukluğuna sahip bu hastaların kalbi sürekli durduğu için şok tedavisi uygulayarak ritmin tekrar normale çevrilmesini sağlayan bir kalp pili takıldığını anlattı.
Alper Ayaz'da da bulunan şok pilinin hastaların yaşama tutunmasını sağladığını söyleyen Demir, "Ancak bu tedavi, hastaların hayatını kabusa dönüştürebiliyor. Çünkü sürekli kalbin durmasına bağlı kalp pili devreye girerek şokladığı için hastalar çok ciddi acı hissedebiliyor." dedi.
Demir, halk arasında "şoklama" olarak bilinen bu yöntemde, defibrilatör cihazının kalp pili şeklinde kalbin içerisindeki iki boşluğa yerleştirilerek, elektrik akımı verdiğini aktardı.
"HASTA RİTİM BOZUKLUĞU OLMADAN HAYATINI İDAME ETTİREBİLİYOR"
Hastası Ayaz'a uyguladıkları tedaviye ilişkin Demir, "Biz bu hastada, son zamanlarda güncel olan ablasyon tedavisini uygun gördük. Yaptığımız başarılı operasyon sonrasında hastada uzun süreden beri herhangi bir şoklama, ciddi bir ritim bozukluğu olmuyor. Hasta herhangi bir aktivitesi sırasında ritim bozukluğu olmadan hayatını idame ettirebiliyor. Kalbi durmuyor, pili gereksiz yere şoklamıyor." bilgisini verdi.
Doç. Dr. Serdar Demir, ablasyon yönteminin son birkaç yıldır oldukça gündeme gelmeye başladığını, Türkiye'de de birkaç merkezde başarılı şekilde uygulandığını aktardı.
Yöntemi uygulamadan önce kalbin hem içinden hem dışından 3 boyutlu haritasının çıkarıldığını ve elektriksel aktivite bozukluğuna neden olan bölgelerin tespit edildiğini anlatan Demir, "Alper Bey'de biz buraları tespit ettik. Verdiğimiz radyofrekans ablasyon yöntemi sonrası bu elektriksel anormal aktiviteleri yakarak tamamen ortadan kaldırdık. Damardan verdiğimiz ilaçlarla anormal aktivitelerin bir daha tekrarlamadığını görünce işlemimizin başarılı olduğunu kabul ederek, sonlandırdık." diye konuştu.
Demir, Ayaz'ın kalp pilinin de hala durduğunu çünkü güncel tedavi kılavuzuna göre kalp pilinin çıkarılmasının söz konusu olmadığını, ileriki dönemlerde ablasyonun birincil basamak tedavi olması halinde pil ihtiyacının kalmayabileceğini kaydetti.
HERHANGİ BİR ANDA KALP PİLİ ŞOKLAMASI YAŞAYABİLİYORDU
Alper Ayaz da, 17 yıl önce Trabzon'dayken aniden bayıldığı için kaldırıldığı hastanede rahatsızlığının teşhis edilemediğini, ardından İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesine sevk edildiğini ve burada Brugada sendromu tanısı aldığını söyledi.
Doktorların kendisine kalp pili takılmasına karar verdiğini aktaran Ayaz, pil takıldıktan sonra şoklama anında yaşadıklarına değinerek, "Bir anda gelebiliyor, (şoklamanın) geldiğini ortalama 3-4 saniye önceden anlıyorum. Mesela araç kullanırken, yolculuk yaparken veya başka bir araçta yan koltukta otururken böyle bir tehlikeye maruz kalabiliyorum. Arkadaşlarımla yemek yerken, sohbet esnasında bir anda kasılma oluyor ama bu 3-4 saniye sürüyor. Kalp duruyor, pil devreye giriyor." diye konuştu.
KALP PİLİ 1 GÜNDE 12 KEZ ŞOKLADI
Ayaz, ritim bozukluğu nedeniyle geçmişte kalbinde birkaç kez ağır şoklamalar da yaşadığını belirterek, o anları şöyle anlattı:
"Bazen ritim düzene girmediğinde kalp çıldırırcasına atıyor, pil hemen devreye giriyor. Bir günde 12 şok aldığımı hatırlıyorum. Sonrasında acile gittim, nabzım çok yüksekti, hemen hastaneye yatırdılar. Yine ağır olarak 6-7 şok aldım. Bir de bu ablasyon işlemini yaptırmadan önce evdeyken 7-8 şok birden aldım. Bu durumun zaten normal olmadığını kendim anlayabiliyordum çünkü 1 ya da 2 şokla vücudun düzene girmesi lazım. 1-2 şok yapıldığı zaman ortalama 4 ila 7 ay arasında vücut şok almaz. Çok yüksek şok aldığım için en son yaşadığım şok 9 ay sonra oldu. 9 ayın üzerine Koşuyolu'na geldim. Çok ağır şoklar alınca artık vücudum halsizleşti, vücudumu taşıyamıyordum çünkü elektrik veriyor bana doğal olarak."
Ablasyon işlemini buraya başvurduğunda tesadüfen öğrendiğini belirten Ayaz, "Hocamız, 'Yakacağız.' dedi. Ben de 'Yakacaksınız ama finalinde ne oluyor?' dedim. 'Şoklama olmayacak.' dedi. 'Ne kadar büyük buluş, acaba gerçek mi?' dedim çünkü insan yaşadıklarından dolayı ilk başta inanamıyor. Ablasyon bu konuda muhteşem bir buluş gibi görünüyor. Herhangi bir olumsuzlukla şu ana kadar karşılaşmadım." diye konuştu.
"ABLASYONLA O GÜNLERİ GERİDE BIRAKACAĞIM"
Alper Ayaz, "2007'den beri ortalama 150 kez şok almışımdır. Dediğim gibi ablasyonla inşallah o günleri geride bırakacağım, daha güzel günlere erişeceğim." dedi.
Ailesinde de kalp rahatsızlıklarının olduğunu, iki amcasının kalp krizi nedeniyle vefat ettiğini, babasına stent takıldığını, annesinin aort damarının yırtıldığını anlatan Ayaz, kalp ile ilgili rahatsızlıkların ailesinde genetik olduğunu söyledi.
Uygulanan işlemden çok memnun olduğunu vurgulayan Ayaz, bu durumu yaşayan birinin ablasyon yaptırmaktan çekinmemesini önerdi.