Binlerce insan, çocuklarıyla aylar öncesinden program yaptı, turistler kenti zengin etti. Bu yoğun ilgiyi görünce, 'Kukla kent İzmir' projesinin ne denli doğru bir adım olduğunu hissediyor insan...
SELÇUK DİNÇER
| Başlarken Kukla tüm sanat dalları içinde belki de en sıcak, en cana yakın olandır. Bir parça kağıttan ya da bir bez parçasından yapılmış bir kukla nasıl da alır götürür insanı bir düş dünyasına. Usta bir sanatçının elinde canlanan kuklaların seyircide yarattığı illüzyonun eşi benzeri yoktur aslında. Biraz önce köşesinde cansız duran bir kukla, oynatıcısının elinde sevindirir, üzer, güldürür, ağlatır, kimi zaman da ciddi ciddi düşündürür bizi. Aklımıza bile gelmez oynatıcısı artık. Karşımızda duran capcanlı bir varlıktır. Kuklanın canını biraz da biz veririz çünkü. Öykünün gerçekliğini bizim düş gücümüz sağlar. Düş gücümüzün izin verdiğince kağıttan, bezden, tahtadan nesneleri kendimize eş kılarız ve dalıp gideriz onların yaşamına. Kuklanın böylesine sevilmesi bundandır işte; Her yaştan izleyicinin içindeki çocuğu özgür kılar kukla. Hangi yaşta olursak olalım kuklayı bir çocuk duyarlılığıyla sever ve sahipleniriz. Kukla sevmeyen birini görürseniz bilin ki içindeki çocuğu çok derinlere gömdüğündendir. DÜNYANIN HER YERİNDE Kukla birçok ülkede en sevilen, en çok ilgi gösterilen ve en çok değer verilen sanat dallarından biri. Kimi ülkelerde yüzlerce kukla tiyatrosuna, onlarca kukla okuluna rastlayabilirsiniz kolaylıkla. Bu ülkelerin hemen hepsinde kuklanın geleneksel türleri özenle korunur ve yaşatılırken aynı zamanda modern kukla sanatı da yeni çabalarla geliştiriliyor. Kukla önemli bir kültür öğesi olarak hak ettiği yere oturtuluyor bu ülkelerde. Dünyanın en büyük sanat festivallerinin bir kısmını, değişik ülkelerde yapılan kukla şenlikleri oluşturuyor. Kukla aynı zamanda tüm gelişmiş ülkelerde, özellikle okul öncesi eğitimde ve ilköğretimin ilk sınıflarında vazgeçilmez bir eğitim aracı. Kimi diğer yararlarının yanı sıra kuklayı eğitimde böylesine vazgeçilmez kılan çocuğun kendini ifade etmesine getirdiği kolaylık ve eğitmenin çocuğa aktarmaya çalıştıklarını ilginç ve kolay anlaşılır kılması. Böylece kuklayla daha hayatının ilk yıllarında tanışan çocuk tüm yaşamı boyunca çıkarmıyor onu yaşamından. Kısacası kukla sanatının dünyadaki durumu hiç de ülkemizdeki gibi değil. Tam aksine, tüm sahne sanatlarının zorluklarla karşılaştığı konularda kukla mütevazı yapısıyla zorlukları aşıyor ve her gün daha fazla seyirciyle buluşmayı sürdürüyor. BİZDE DE GELİŞİYOR Ülkemizde ise yakın zamana kadar geleneksel kuklamızın bir kenara itilmişliğine modern kukla konusundaki bilgisizlik eşlik ediyordu. Çok değil birkaç yıl öncesine kadar 'kukla' sözcüğü ya hiç anlaşılmaz, ya da bir çocuk eğlencesi olarak algılanırdı. Ramazan'dan Ramazan'a hatırlanan Karagöz dile gelse belki de Yunanlı Karagiozis ustalarına teşekkür ederdi kendisini dünyaya tanıttıkları için. Kukla sanatına ilgi duyan ve bu alanda bütünlüklü bir eğitim almak isteyen birinin müracaat edebileceği bir kurum hala yok ülkemizde. Durum böyle olunca yakın zamana değin bu sanat dalının yeterli izleyicisi de yoktu doğal olarak. Kuklanın bağımsız ve yetkin bir sanat dalı olarak her yaştan izleyiciye yaygın bir şekilde ulaşması ve kendini sevdirmesi ülkemizde de düzenlenmeye başlanan uluslararası kukla festivalleri sayesindedir. Örneğin, İzmir'de üç yıldır düzenlenen İzmir Uluslararası Kukla Günleri kukla sanatının İzmirli sanat izleyicisine dünya ölçeğinde iyi örnekleriyle ulaşmasını sağladı ve arzulu bir kukla seyircisi grubu yarattı. Bu festivalin kısa sürede kentin en büyük sanat festivallerinden biri olmasında kuklanın, bu kent insanının en temel kültürel alışkanlıklarından olan, rakı-roka-balık üçlüsüne asla rakip olamayacak kadar mütevazı olmasının da önemli bir payı var tabii ama şaka bir tarafa, İzmir kuklayı sevdi. Son yıllarda, Özellikle İstanbul ve Ankara'da, bu sanat dalında gösterilen çabalar artık İzmir'de de ortaya konan çabalarla harmanlanıyor ve giderek kuklanın önü daha da açılıyor. Henüz modern kukla sanatı adına referans oluşturacak bir noktada değiliz ama en azından gelişim adına ne yapılması gerektiği konusunda yeterli bir bilinç oluşturduğumuzu söyleyebilirim. Aslında neyin yapılması gerektiğini iyi bilmek de çoğu zaman pek işe yaramaz bizde. Çünkü bazı şeyleri birlikte yapmanız gereken kişi ve kurumları ikna etmek kolay olmaz her zaman. Ancak unutmamalıyız ki, istek ve azim her başarının anahtar sözcükleridir. Neyse, biz yine kukladan devam edelim. ON GÜN İZLEDİK Geçtiğimiz günlerde kuklanın dünyadaki en güncel halini görmek isteyenler için kaçırılmaz bir fırsat vardı; Üç yılda bir düzenlenen Dünya Kukla Festivali. Biz de gerek İzmir'de düzenlediğimiz festivale davet edebileceğimiz kimi grupları izlemek, gerek kentimizde ve ülkemizde kukla sanatının gelişimine yarayacak yeni işbirlikleri yaratmak, gerekse dünyanın en yeni kuklalarını görmek üzere on gün boyunca bu festivali izledik. Dört gün sürecek bu yazı dizisinin odağında işte bu festival var. Bir yandan da bizdeki kuklaların iplerini çekiştirmeye çalışacağız biraz. |
Dünya Kukla Festivali 18-27 Eylül tarihlerinde yapıldı. Ardennes bölgesinde, tam Belçika sınırında, 55.000 nüfuslu küçük, sevimli bir Fransız kasabası Charleville-Mezieres. Dışarıdan bakıldığında insanı kendine çeken çok önemli bir özelliği yok aslında. Kuklayla ilişkisi olmasa bu küçük kasabanın adını duyanların sayısı çok da fazla olmazdı sanırım. Oysa üç yılda bir dünyanın her yerinden pek çok insan, dünyanın en büyük kukla festivalini izleyebilmek amacıyla bu kasabaya gelmek için aylar öncesinden program yapıyor ve yeterince şanslılarsa birkaç oyun izleyebiliyorlar. Festivalin birçok oyunu için biletler haftalar öncesinden tükeniyor ve yalnızca kasaba içindeki otellerde değil, kasabanın civarındaki tüm otellerde de kalacak yer bulmak imkansız hale geliyor.
ÜÇ YILDA BİR
Çünkü her üç yılda bir yapılan bu festival yalnızca izleyiciler için düzenlenmiş, dünyanın en büyük kukla festivali değil aynı zamanda kukla sanatının dünyadaki durumunu izlemek isteyen profesyoneller için de kaçmaz bir fırsat. Festivalin en heyecan verici yanlarından biri de tanınmış kukla gruplarının en yeni oyunlarının prömiyerlerini izleme olanağı. Bu yıl festival için bu küçük kasabaya gelen ziyaretçi sayısı 35.000'in üzerinde. Kuklayı böylesine sahiplenmiş bu kasabada aynı zamanda 1981 yılında kurulan bir kukla enstitüsü (Institut International de la Marionnette) ve 1987 yılında bu enstitüye bağlı olarak kurulan dünyanın en önemli kukla okullarından biri var (Ecole Nationale Supdes Arts de la Marionnette). Bu okulun kısaltılmış adı ESNAM ve bu sözcüğün Osmanlıca'da 'put, heykel, suret' anlamına gelmesi de ilginç bir bağlantı. Her ülkeden gelen yetenekli öğrencileri kabul eden bu okul tamamen kendi tasarımı olan bir eğitim sistemini uyguluyor ve geleceğin kukla sanatçılarını yetiştiriyor. Henüz Türkiye'den hiç öğrencileri olmamış. Aynı zamanda, bu okulda her yıl değişik zamanlarda ama genellikle yaz aylarında dünyanın en saygın kuklacıları atölyeler açıyorlar ve kendilerini geliştirmek isteyen değişik ülkelerden profesyonel kuklacılar da bu atölyelere katılarak onlarla çalışma olanağı buluyorlar.
50. DOĞUM GÜNÜ
48 yıl önce Jacques Felix'in ilk tohumlarını attığı festival iki yıl sonra 50. doğum gününü kutlayacak. Belki de biraz bunun da etkisiyle festivalin bundan böyle iki yılda bir düzenlenmesi düşüncesi üzerinde tartışılıyor. Jacques Felix 1961 yılında ilk kez bu festivali düzenlediğinde kasabasının bir gün tüm dünya kuklacıları için bir buluşma noktası olmasını arzuluyordu. Babasının izinden giden Jean-Luc Felix "Benim yaptığım tek şey babamın mirasını sahiplenmek. Babamın başlattığı mücadelede başarıya ulaşıldı. Bunun için sayısız gönüllüye ve bu festivale destek veren herkese teşekkür borçluyuz. Bir ağaç meyveleriyle değerlendirilir. Babamın diktiği bu ağacın meyveleri kasabamızdaki kukla enstitüsü ve kukla okulu." diyor. Jacques Felix'in mirasını sahiplenen yalnızca oğlu değil, bütün bir kasaba. Bu dev festivalin sadece dört maaşlı çalışanı var, 400'ün üzerinde gönüllü ise festivalin bütün yükünü sırtlıyorlar. Vitrininde kukla olmayan tek bir dükkan görmek mümkün değil bütün kasabada. Festival boyunca kuklanın dışında hiçbir şey düşünmüyor, hiçbir şeyle ilgilenmiyor kasabalı. Kuklayla yatıp, kuklayla kalkıyorlar. Bu sevimli, küçük kasabada yaşayan insanların, kasabalarını dünyaya tanıtan kuklayı ne denli sahiplendiklerini görmek çok heyecan verici. Elbette, festivalin ekonomik olarak da kasabaya sağladıkları küçümsenemeyecek denli çok. Hem kasabalarını dünya çapında saygın bir marka yapan hem de geçimine katkıda bulunan festivalin kopmaz bir parçası artık bu insanlar. Tabii, yöneticileri de bunun içine katmak gerek. Kasabanın ve tüm Ardennes bölgesinin yönetimi elindeki hiçbir şeyi eksik etmiyor bu festivalden. Charleville- Mezieres Belediye Başkanı Claudine Ledoux'un, Ardennes Senatörü Benoit Hure'nin, Bölge Konseyi Başkanı Jean-Paul Bachy'nin ve Kültür Bakanlığı Müzik, Dans, Tiyatro Direktörü Georges-Hirsch'in festival program kitapçığındaki gururlu mesajları bu festivali ne denli sahiplendiklerinin göstergesi. Gerçekte bu festivali ayakta tutan da onların katkıları ve desteği. Festivalin bundan böyle iki yılda bir düzenlenmesi fikrini ilk ortaya atan ve bu fikri festival yöneticileriyle paylaşan Belediye Başkanı Ledoux 'Yoğun kültürel aktivitelerin şehrimizin ekonomisini geliştirdiğine olan inancımız yüzünden bu festivalin iki yılda bir yapılmasını teklif ettik.'diyor.
BÜYÜK BULUŞMA
Bu yıl resmi programında 23 ülkeden 133 kukla tiyatrosu grubunun 146 oyununun 516 gösterimine yer veren festivalin off programında değişik ülkelerden 56 grup daha bulunuyor. Salon gösterilerinin yapıldığı 36 mekana 13 sergi mekanı eşlik ediyor. Özellikle salon gösterilerinin yapıldığı mekanlardan pek çoğu festival için üretilmiş mekanlar. Kentteki bütün spor salonları, küçük-büyük birçok boş kapalı alan tiyatro salonuna dönüştürülmüş. Kullandıkları sökülüp takılabilir malzemeler bir sonraki festivale kadar depolanıyor ve sonra yeniden tiyatro salonları üretmek için ortaya çıkarılıyorlar. Belediyenin sağladığı bu olanak sayesinde asla gösteri mekanı sıkıntısı çekilmiyor. Sokaklarda ise sayıları birkaç yüzleri bulan sokak kuklacıları her an önünüze çıkıyor. Dünyanın her yerinden buraya akın eden genç, yaşlı kukla sanatçıları hünerlerini sergileyebilecekleri bir köşe bulduklarında seyirci bulmakta hiç zorluk çekmiyorlar. Yüzlerce salon gösterisine binlerce sokak gösterisi eşlik ediyor. Kasabanın merkezinde gösteri yapılmayan tek sokak yok. Eğer gösteri izlemekten zaman kalırsa, kukla sanatının değişik sorunlarına ilişkin konferanslar, paneller ve açık oturumlar da yine etrafa yayılmış durumda. Sokaklarda kukla sanatçılarından arta kalan yerleri de kukla satıcıları kaplıyor. Dünyanın her ülkesinin geleneksel kuklalarının yanı sıra her tarzda üretilmiş modern kuklayı da satın alabilirsiniz bu satıcılardan. İnsan bu kasabada kısa bir süre geçirdikten sonra farklı bir gezegene, kukla gezegenine geldiğini sanmaya başlıyor. Festivale katılan profesyonellerin buluşması için de iki mekan tasarlanmış. Buralarda hem yeni tanışmalar, hem tasarlanan buluşmalar gerçekleşiyor ve kuklanın profesyonellerinin fikir alış-verişi bu sanatın geleceğine yön vermede önemli rol oynuyor.
YARIN: TÜM SANATLARIN BULUŞMA NOKTASI, KUKLA
