Halk arasında, Küçükköy beldesine genel olarak Sarımsak veya Sarımsaklı denilse de, Gerçekte Sarımsaklı, Küçükköy beldesi sınırları içerisinde yer alan yarımadanın ismidir. Yapılan araştırmalar neticesinde Sarımsaklı isminin zamanımıza gelişi ve dilimize yerleşmesine neden olan çeşitli söylentiler vardır.
Bunlardan biri; Zamanında taş ocağı olarak işletilen ve ev, kilise, çeşme gibi yapı duvarlarında kullanılan şu anda Badavut bölgesinin bulunduğu kısımda yer alan taşların sarı-kırmızı renge benzemesinden dolayı "Sarımtırak" olarak adlandırıldığı ve günümüze "Sarımsak" olarak geldiğidir.
"SARIM" BURADA "SAKLI"
Bir başka söylenti ise, bir çobana aşık olan sarışın ağa kızının, babası tarafından evlenmesine izin verilmeyip, görüşmelerini engellemek için bu bölgedeki zeytinliklere saklaması nedeniyle, sevdiği kızı arayan çobanın; "Sarım" buralarda "saklı" diyerek bölgeyi dolaşmasından dolayı denildiği yönündedir. Eski zamanlarda bölgede bolca yetişen yabani sarımsaktan dolayı bu bölgeye bu ismin verildiği de söylenmektedir.
KUMU DA ŞİFALI
Küçükköy beldesi koyları adaları ile dantel gibi örülmüş. Ege Denizi'nin 25 kilometrelik sahil şeridini kaplayan orman, kumsal, güneş zenginliği olan bir beldedir. Yörenin tarih önündeki gizemli örtüsü kaldırıldığında altından çok önemli buluntuların çıkacağına inanılmaktadır.
Sarımsaklı bölgesinde 6 resmi kamp, 70'ten fazla konaklama tesisi ile 160'a yakın Restoran, bar, kafeterya ve disko hizmet veriyor. Toplam uzunluğu kesintisiz 5 km. eni ise 50 ile 100 metreye ulaşan plajların Türkiye genelinde başka bir örneği yoktur. Kumundaki insan sağlığına çok uygun radyasyon etkileşimleri deniz suyunun arılığı ile de Türkiye'nin değil dünyanın en mükemmel kumu özelliği taşıdığı Dünya Sağlık Örgütü tarafından belgelenmiştir.
Genel olarak Sarımsaklı plajları ismi ile anılan bölge içerisinde birbirinden şirin 22 plaj bulunmaktadır. Plajlar, isimlerini en yakın kamp veya otelden aldığı için bu isimleri ile anılmaktadır. Bu plajların isimleri geçen kamp yada otellerle bağlantısı olmayıp, bölgede bulunan plajların hepsi halka açıktır.
YENİÇARHİON'DAN KÜÇÜKKÖY'E
Küçükköy'ün tarihini irdelemek için 1462'lere doğru bir gezinti yapmak gerekir... O tarihlerde Küçükköy'ün tam karşısındaki Midilli Adası'nda Gateluzio isimli prens vardı. Gateluzio, bir yandan Osmanlılara bağlı görünüyor, öte yandan Latinlerle gizlice haberleşiyor ve onların donanmasının yardımına güvenerek vergi ödemeyi ihmal ediyordu. Osmanlının uyarıları fayda vermiyordu. Nihayet 1462 yılında Fatih Sultan Mehmet, komutanlarından Mahmut Paşa'yı 200 gemilik donanma ile Midilli'ye gönderdi ve savaş başladı. Diğer yandan kendisi de Bursa üzerinden Edremit Körfezi'ne doğru yola çıktı. Tozu dumana katan atlılar önce Yayaköy'e (Gömeç), oradan da Ayvalık'ın güneyindeki Ayazment'e (Altınova) geldi. Bir ara Midilli'ye geçti. Ada, kısa zamanda prensleri ile teslim oldu...
İşte, Küçükköy bu tarihte doğdu. Midilli Adası'nda kaleye 200 yeniçeri, 300 azap muhafızı yerleştirildi. Ada yeniden korsanların ve diğerlerinin eline geçmesin diye şimdiki "Küçükköy"ün olduğu yere de yeniçeriler yerleştirildi. Köyün ismi de, yeniçeri anlamına gelen "Yeniçarhion" oldu...
Zamanla burada yönetimi Rumlar ele geçirmiş. Onlarda buraya "Küçükköy" demişler... Küçükköy'de şimdi çoğunluğu "Boşnak" dediğimiz, Yugoslavya'dan gelen Türkler, biraz "Adalı" diye tabir edilen Midilli'den gelenler, biraz da Serezli'ler var...
Boşnakların ilk grubu, 1893 ikinci grubu 1913'te "Küçükköy"e gelmiş.
Misafirperver, sıcakkanlı insanlar. Genelde uzun boylu, sporu seven, sarışın kumral karışımı... Yemek kültürleri çok zengin, et ve hamur sofralarından eksik olmaz...
Potoplika, Rıbica, Sispara, Papara, Piryan gibi yemeklerin yanı sıra belde halkının 'Boşnak Böreği' inanılmaz bir lezzettir ve tadına doyum olma... Boşnak böreğinin yufkası elle açılır. Kıymalı, peynirli, patlıcanlı, kabaklı, çeşit çeşit seçenekler bu börekte kendini gösterebilir...
Bir de Soka denilen peynirle yapılan turşu ve şekerpare denilen tatlı insana parmak yalatır...
Ayvalık merkezine 7 km uzaklıktaki bir ovaya kurulmuş olan köy, tipik mimarisi ile göze çarpar. Köy halkı geçimini turizm, hayvancılık ve tarımsal faaliyetlerden sağlar. Geçimini tarım ürünleri ile sağlayan köy halkının yüzde 80'i zeytincilik ile uğraşır, yüzde 20'si ise tahıl ürünleri eker.
TIMARHANE ADASI
Ayvalık'tan Küçükköy-Sarımsaklı yönüne doğru gidilirken, eşi benzeri olmayan Çamlık koyunun müthiş görünümüne ev sahipliği yapar Tımarhane Adası... Koyun tam karşısında kocaman bir kayalık ve kayalığın dibinde küçük bir manastır kalıntısının bulunduğu bu ada, aslında coğrafi olarak bir yarımadadır. Sarımsaklı'dan başlayıp, Alibey (Cunda) Adasının önündeki dalyan boğazına kadar ulaşır. Rumların "Agia Paraskevi" ismiyle anımsadıkları, Taşlı Manastır'ın bulunduğu kara parçasına günümüzde Tımarhane Adası denilmesinin nedeni; 19. yüzyıldan, 1900'lü yıllara kadar akıl hastalarının burada faal halde bulunan manastır'da tedavi edilmesidir. Bu özelliği ile Anadolu'da ünlenen Taşlı Manastır; Kayseri'den, Balıkesir'den, Soma'dan, Kınık'tan, Bergama'dan, Midilli'den, Limni'den gelen hasta insanlara şifa dağıtmış çağlar boyu... Bundan 120 yıl öncesine kadar bu yarımada da her türlü hayvanın barındığı ve meyve ağaçlarının bulunduğu büyük bir çiftlikmiş. Kayalığın dibinde küçük bir kilise, manastır ve odalar halindeki çiftlikte akıl hastaları rahipler tarafından çeşitli terapi yöntemleriyle iyileştirilmeye çalışılırmış. O dönemlerde akıl hastalarına şifa dağıtan ve günümüzde de insana huzur veren heybetli görüntüsüyle sessizliğe sahip olan bu ada, Ayvalık ve Sarımsaklı'nın mutlaka görülmesi gereken cennet köşelerinden biridir.
