ÖZKAN BİNOL
Futbolla yattık, futbolla kalktık son günlerde. Herkesin gündeminde Güney Afrika'daki "Dünya Kupası" vardı. Fransa, İngiltere, Arjantin, Brezilya gibi ülkelerin takımları hayal kırıklığı yaratırken, İspanya pozitif futboluyla hem gönülleri hem de kupayı kazandı. Bende fırsat bu fırsat deyip spor dünyasının duayenlerinden Levent Tüzemen ile aşağıdaki sohbeti gerçekleştirdim. Kendisi hem İzmirli hem de eski bir Yeni Asır'lı.
Futbol dünyasının melekleri ve şeytanları kim?
L.T. : Bence melekler her zaman "taraftar"lar olmuştur. Çünkü onlar gerçekten takımlarını sever, yağmur çamur demeden peşinden koşarlar. Bu işten nemanalanlar ise şeytan.
FAVORİMDİ Dünya kupası hakkında nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
L.T. : Dünya favorim İspanyaydı çünkü İspanya futbolun bütün unsurlarını yerine getiriyorlardı. Göz zevkimizi okşuyorlar, futbolun doğrularını yapıyorlar, topa hakim oluyorlar, yönetiyorlar ve yönlendiriyorlar oyunu. Hücumu düşünüyorlar ve kazanmaya endeksli takım halinde bize görüntü veriyorlar. Dünya futbolunun geleceği açısından bütün takımların sistemlerine destek olması açısından İspanya'nın şampiyon olmasını bir şans olarak görüyorum. Çünkü pozitif futbol oynadılar.
Tam bir takım oyunculuğu değil mi?
L.T. Kesinlikle katılıyorum. Takım disiplini, takım uyumu, disiplini takımlaşma, ayağa pas organizasyonları, ezbere pas oynamak, çabuk oynamak, topun hakimiyetini hiçbir maçta rakibe vermediler.
Bu seneki dünya kupasında sürpriz takım/ oyuncu var mıydı?
L.T. Kuşkusuz vardı. Gana'nın Chelseade oynayan çok önemli bir yıldızları vardı, adı Eysen. Biliyorsunuz 6 aydır sakat ve iddia ediyorum Eysen oynasaydı Gana final oynardı.
PARLAYAN YILDIZ En başarılı teknik direktör kimdi dünya kupasında ?
L.T. Çok doğru hamleler yapan "Del bosque" di bence
Tuhaf ama biz burada adama "Yeniköy Kasabı" lakabını takmıştık
L.T. Biz insanları bilgisiyle mi değerlendireceğiz yoksa belden aşağıya mı vuracağız. Futbolcuyken Real Madrid Şampiyonlar Lig'i kupasını kaldırmış, başarılara imza atmış bir teknik direktörün futbol bilgisini tartışıp ona "Yeniköy Kasabı" yakıştırmasını yapmak ben son derece yakışıksız. Ülkemiz adına eksi puan. Ne yazık ki medyada bazı ağabeylerimiz bu yakıştırmanın arkasından yürüdü. Şimdi Del Bosque gelse " Siz ne kasabısınız dese" ne derler acaba. Herhalde mezbaa kasabı derler.
Hakemler nasıldı?
L.T. Bu kupaya damgasını vuran hakem hataları oldu. Hakemler kötüydü. Orta hakem İngiliz sağ yardımcı Meksikalı diğeri Uruguaylı olmaz. İngiliz İngilizle gelir. Aynı dili konuşur. Türkiyede de yanlış bri kanı var "Aa bu hakemler hata yaptı". Bizim hakemlere şükredelim, hatayı hatayla örtemeyiz. Onlar bu hatayı yapmışsa biz hiç yapmıyacağız hatanın affı olmaz. Belki de Almanya olmayabilir, İngiltere devam edebilirdi. Belki de Meksika devam edebilir, Arjantin devam etmeyebilirdi. Hollanda devam etmeyebilirdi. Çünkü attığı gol ofsayttı. Sonuçta bakınca hakemler çok ciddi hatalar yaptı. Hele final maçında Dö Yonk'un Alonso'ya attığı tekme hakemin gözünün önündeydi. Bir insanlık suçu olarak görüyorum bunu.
Türkiye bu sene de yoktu dünya kupasında.
L.T. İkidir dünya kupasında yokuz. İyi bir jenerasyona sahibiz. 2008'de 3. olduğumuz zaman bu jenerasyonun nimetini elde etmek için istikarı yakalamamız gerekir, gidemeyişimizin sebepleri kulüp takımlarıyla orantılı o günkü yaşanan şartlar formsuzluklar futbolcu sakatlıkları performansları konsentrasyonları futbolcuya olumsuz yansıdı. Türkiyedeki teknik direktöründe yapabileceği bir şey yok. Bir teknik direktör biR yere kadar sizi getirir o takımdaki oyuncuları. Önemli oyuncularınız sakatsa onların yerini dolduramıyorsanız maalesef başarıyı yakalıyamıyorsunuz. Ben bu kupada olmayı isterdim.
Türkiye'de de sürpriz bir takım olan "Bursaspor" şampiyon oldu. Ayrıca teknik direktör olarak emin adımlarla bir Ertuğrul Sağlam geliyor.
L.T. Ertuğrul Sağlam gerçekten Türk futbolunun yeni parlayan yıldızı. Bir defa şu bir gerçek başarıya aç işine bağlı ve dürüst. Bunu kabul etmek gerek. Bursaspor aile sevgisi ile hak edilen bir şampiyonluk elde etti.
İYİ BİR ÖRNEK Ertuğrul Sağlam da son derece iyi bir aile hayatına sahip.
L.T.: Evet o da iyi bir örnek balık baştan kokmuyor. Ve inançlı bir insan. Beşiktaş belki gönderdiğine pişman olmuştur. Hiçbir zaman için ön plana çıkmadı biz bütün halinde yıldızız dedi. Bunu yaratmak önemli İspanya gibi. Herkes her takımın iyi futbolcusu ama bakıyorsunuz şampiyon İspanya.
Belki de Ertuğrul Sağlam'ı milli takımın teknik direktörü olarak görebiliriz.
L.T. : Evet. Özelliklede bu Şampiyonlar Ligine oynasın. 2 yıl daha Bursa'da kalsın, 2012 Avrupa Şampiyonası Hiddink ile nereye gideceğimize bakalım ama o sırada gözünü dikip kadrosuna bakması gerekir. Bundan sonraki süreçte bu değerli hocanın mili takıma büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum. Kulüp takımından koparıp milli takıma getirmek çok doğru değil. Bence milli takımıda çalıştırsın Bursayı da. Milli takıma ayıracağı süreç belli. Çoğunun Türkiye'den toparlıyor. O oyuncularla birliktelik yaşıyor. Ekstra bir zaman ayırması gerekmiyorki. Zaten rakiplerini analiz etmek zorunda. Bir futbolcunun milli takıma ne verebileceğini yetenek olarak bilen bir insan. Sadece milli takım teknik direktörlüğü yapınca kulüp konsanrasyonundan kopuyorsunuz. Maç izlemeye gidince seyirci gibi izliyorsunuz. Doğrudan kitleniyorsunuz ve herşeyi göremiyebiliyorsunuz. Dolayısıyla Hiddink gibi 65 yaşındaki bir adam için ikinci bir emeklilik gibi. Ertuğrul Sağlam çok genç bir teknik direktör ve başarıya aç, şımarmayacak bir karakter. Mütevazi yaşantısından ödün vermeyen halk adamı yani.
İzmirli ve eski bir Yeni Asır'lısınız.
L.T. : Evet, ilk 1978'de Ekspres'te başladım gazeteciliğe. Daha sonra 1 Haziran 1980'de Yeni Asır'a transfer oldum. 1985'te de İstanbul'a yerleşip Sabah'ta spor yazarlığına devam ettim. 25 yıldır Sabah'ta yazmaya devam ediyorum.
Unutamadığınız bir hatıra var mı Yeni Asır'da?
L.T. : Çok hatıra var ama. Bir tane genç gazeteci olarak anımı anlatayım. İzmirin en ünlü futbolcusu Mustafa Denizli'ydi. Altay'da top oynuyordu ve Fenerbahçe'ye transfer olacaktı. Başkan Ali Şen antrenörlerden bir taneside Necdet Niş'ti. İzmir Fuarı'ndaki Küçük Göl Gazinosu'nda bir toplantı vardı ve Altay'ın rahmetli başkanı Rıdvan Burteçin taraftarlara Denizli'yi sattık dedi. Mustafa Denizli ertesi gün uçara binip gidecek. Ben de gazeteye geldim ve haberi yazıyorum tam o sırada bir telefon geldi. Arayan Bornova'dan Yılmaz Çapın eski emniyet müdürlerinden. Bana "Atla gel, önemli bir haberim var" dedi. "Denizli Altay'da kaldı" dedi. Ben şaşırınca, "Ben emniyet müdürüyüm bana inanmıyor musun" dedim. Geldim gazeteye ve "Denizli Altay'da kaldı" diye yazdım. O gün İstanbul gazeteleri Tercüman, Milliyet, Hürriyet, Güneş hepsi "Denizli Fener"de diye vermişler haberi. Ertesi gün 10:30'da gazeteye geldim. Ortalık yangın yeri gibi. O zaman Güngör Mengi yazı işleri müdürü, Erdal Şafak dış haberler müdürü, Şevket Özçelik spor müdürü, patronumuz Dinç Bilgin. Hepsi bir arada. İçeriye girdim kovulucam gibi bir durum var ortalıkta. Şevket Özçelik dedi ki " Böyle bir haber var" dedi. Ben de "Benim dediğim doğru. Saat 11'de sözleşme imzalanmasına gidiyorum" dedim. Yazı işleri müdürü, herkes benimle beraber geldi. Atlatma haber yapıp bu olayı Türkiye'ye ilk biz duyurduk. Dinç Bey o zaman iki maaş ikramiye yazmıştı. Hiç unutmuyorum bunu.
