Bir dönem devamlı yeni, birbirinden şık yerler açmaya çalıştığını, bu yüzden de arkadaşlarının kendisine Artema (aç-kapa) dediğini belirten Çapa, bir süredir uzak kaldığı sektörü özlemediğini ifade ediyor
BESİM KAZADO
İyi pazarlar. Bugün, size kendi sahasında bir kralla, gerçek bir kralla yaptığım söyleşiyi aktarmak istiyorum. Gurur duyuyorum ki bu kişiyi, ailesini çok eskiden tanırım. Anneler Günü'nde 'En Güzel Şarkıların Annesi' olan annesi ile size konuk olmuştuk: Fikret Şeneş. Bu çok değerli dostumun çok değerli 2 oğlundan biri olan Celal Çapa, Besim abisini kırmadı ve tüm sorduklarıma en samimi cevaplarını verdi. Türkiye'nin hemen hemen ilk ve en kaliteli restoran zincirlerinden birini açtı ağabeyi Ahmet Çapa ile: ŞAMDAN... Ardından birbirinden başarılı Şamdan zinciri ve en kaliteli restoranlar... İşte sektörün duayenlerinden Celal Çapa...
- Nereden aklına geldi restoran sektörü?
Abim sayesinde oldu. Ben Siyasal Bilgiler'e gittim. Fransa'da Grenouble'da 1 yıl okudum, fazladan. Ardından Boğaziçi İşletme Fakültesi'ni bitirdim. 1 sene de İzmir Gazetecilik. Tek amacım diplomat olmaktı. Ama bu arada Ahmet (Çapa) ve Meto (Metin Fadıllıoğlu) ile Etiler Şamdan'ı açtılar. Ben de onlara katıldım.
- Etiler Şamdan'ı hangileri takip etti ?
Park, Büyükdere, Yeniköy Şamdan'lar, Discorium, Plaza... Bir süre sonra tek başıma devam ettim yarışa. Bir ara bana 'Artema' diyorlardı.
- Neden?
Aç kapa... Devamlı yeni, birbirinden şık yerler açmaya çalışıyordum. Hatırlarsın, Adress, Homestore Çağlayan dolup taşıyordu. Ardından İzzet'le (Çapa) Bario Latino, Sellam, Hammam.
- Hepsini bilirim. Başka var mıydı?
Şamdan Bodrum, Uludağ Büyük Otel. Ama yine de en önemlisi Park Şamdan'dı.
- İşletmelerin dün ile bugün arasında farkları var mı?
Var. O günlerde, işletmeciler işin ön safhasındaki şovmenlerdi. Diğer bölümlerin işletme ile ilgileri yoktu. Entertainment çok mühim ve kuvvetli idi. O dönem bilirsin hep Çapa'lara gidilirdi. Bugün ise kişiler değil yerin konumu, fiyatlar ve dekorlar mühim.
- Peki şimdi döner misin restoran veya bar işine?
Hayır dönmem. Önce hiç özlemediğimi söyleyeyim. Sonra da bunu eklemek isterim. Her işte olduğu gibi ben de dönemimi tamamladığıma inanıyorum. Bu sektörde general olmuşum, dönersem başçavuş bile olamam.
OĞLU PROFESYONEL AŞÇI - Ama oğlun aslanlar gibi bu sektöre girdi?
Oğlum bu işin mutfağından. Gerçek mutfaktan. Amerika'da Johnson& Walls okulunu bitirdi. 4 yıl aşçılık okudu. Bu meslekte çok yükseleceğine inanıyorum. Babası olarak avukat olmasını istiyordum. Ağzı çok laf yapar. Soydur çeker misali baba mesleğini tercih etti.
- Celal hiç keşken oldu mu?
Keşke ismimiz ön planda olmayıp da işletmenin adı önde olsaydı. O zaman işletmelerimizin ömrü daha uzun olurdu.
- Sence iyi bir müşteri portresi nasıldır?
Ben bu sektörün 'Lale Devri'ni yaşadım. Benim dönemimde iyi- kötü her müşteriye iyi gözü ile bakmak zorunda idik. Benim zamanımı bu yüzden daha çok seviyorum.
- O kadar yoğun bir yaşamdan sonra şimdi neler yapıyorsun, sıkılmıyor musun?
Ben yaradılış olarak yoğun olmazsam rahat edemem. Tatillerim bile yoğun geçer. Şimdilerde yıllardır yapamadığım yurtdışı seyahatlerimi yapıyorum. Uzakdoğu hastasıyım. Çin, Tayland, Vietnam gibi ülkelere yarın git desen giderim. Oralarda 1 dakika yerimde oturmam. İstanbul'da olunca Swissotel'de spor, evimde DVD seyretmek en büyük hobilerim.
- Gece hayatın devam ediyor mu?
Bazı dizilerin oynadığı gecelerde, karım eve bağlandığından Nişantaşı barlarına takılırım o geceler.
- En çok nerelerde rahat ve huzurlu yaşarsın?
İstanbul tabii ki. İstanbul dışında Paris ve Hong Kong. En huzurlu olduğum mekan da evimdir. Evim benim özelimdir. Sana bir sırrımı vereyim; evi kendime ait görürüm. Evde misafir ağırlamayı hiç sevmem. Ev davetlerimi dışarıda vermeyi adet edinmişimdir.
- Hiç ödül aldın mı?
Çok ödülüm var. Genelde ödüllerin nedenleri maddi bir şey verilince alındığı için önemsemem. Sanat ödülleri bunların dışındadır tabii ki.
- Şimdilerde geçimin nasıl?
Sana bir açıksöz daha; kira emeklisiyim. Sana bir heyecanımı anlatayım. Ağustos 2009'da sabah kapım çalındı. Maliyeden geldiklerini söyleyen 2 bey vardı. Titreyerek açtım kapıyı. Karaköy bölgesi 38. Gelir Vergisi Şampiyonu olduğumu söyleyene kadar titremem durmadı.
- Hayatta nelerle iftihar etmişsindir?
Hayatta iftihar ettiğim şeyler arasında annem Fikret Şeneş başı çeker. Hayatımın akışında da en önemli kişi eşim Şebnem'dir. Onun beni baştacı etmesi ve anlayışı beni bugünlere getirmiştir.
Ahmet San da renk kattı
Celal Çapa'nın evinde yaptığımız bu söyleşimiz biterken bir gün evvel sözleştiğimiz Ahmet San salona girdi. Ben de değişiklik olsun diye 'Celal'e bir şeyler söylemen gerekirse neler dersin Ahmet?' dedim.
Ahmet San da söyledi: Bence Celal, ağabeyi Ahmet Çapa'dan aldığı bayrağı İstanbul'da karanlık güçlerin cirit attığı o günlerdeki ortamda dünya çapında saygı görebilecek kalite ve anlayışla yeme, içme işlerini endüstrileştirmiş biridir. Bu beceri ve imkanlarını dünyanın her yerinde uygulayabileceği yerde Romanya ile sınırlamasını kabul edemiyorum. Celal'le ayrı noktada birleşmiştik. Hep ilkleri yaptık. Celal sınırları aşmak istemedi. En azından franchaise verebilirdi. Kendisi o şekilde açılmaktansa oraları hanımıyla gezmeyi tercih etti. Hayat kısa, yaşayalım dedi. Bence doğru yerde.
Celal Çapa: Bana cevap verme hakkını vermediği için Ahmet'e teşekkür ediyorum.
"Restoran açacağınıza iyi bir kafe açın" - Yeni bir restoran açmak isteyenlere ne tavsiye edersin?
Bence bugünlerde iyi bir restoran yerine iyi bir kafe açmak daha yerinde bir karar olur. Vakitsizlik ve ekonomik durumlardan dolayı insanlar 1 tabakla doymak istiyorlar. Ama bu mekanın mutlak konumsal olması şart. Ve de fiyat politikasının dikkatle belirlenmesi lazım. 1 kadeh şarap Paris'te 5 euro iken Türkiye'de 8 euro olursa yanlış olur mesela...
