Broadway'deki en görkemli gösteriyi Al Pacino, "Venedik Taciri" ile sergiliyor. Tiyatroda da usta bir sanatçı olan Pacino, şubat ayında Türkiye'ye geleceğini söyledi ve ekledi: "Oyunumla İzmirlilerin de karşısına çıkabilirim."
![]() Venedik Taciri'nde başrol oynayan Al Pacino, tiyatro gibi her gün yoğun bir performans gerektiren bir çalışmada oluşunu, "Bu işte sanat ve güzellik" diye yorumladı. |
İki haftadır birlikte New York'u karış karış gezdik, bitiremedik. Daha doğrusu Manhattan adasını... New Jersey falan daha lafını bile edemedik. Ama çok mutluyum ki gerek Reyhan Pastanesi'nde, gerek Alsancak'ta yürürken, gerek Lavanta'da, Radika'da ve daha da ileri gideyim İstanbul'da, mail'imde, sms'lerde birçok değer verdiğim kişi seyahatnamelerime 'Zevkle okuduk', 'Sakladık gideceğimiz zaman götüreceğiz ve oralara gideceğiz', 'Sanki beraber oradaydık.' deyince cidden çok mutlu oldum. Hele modacı Kemal Subaşı'nın beni araması ve "Şu anda seyahat acentesindeyim. New York'a gitmeye karar verdim. Bunun sebebi de Yeni Asır New York yazıların" deyince acayip mutlu oldum. Ama onun "hiç yoktan başıma bu masrafı çıkardın. Ben de senden çıkarırım" demesi de beni düşünceye daldırdı. Sonuçta bunlarla şevkim artıyor, hiçbir yerini unutmadan net olarak sizlere yazmanın zevkini tattım. Tüm gittiğim yerlere size de bahsedeceğim için daha dikkatli, daha canlı olmaya gayret ediyorum.
TEK ŞAPKACI
New York'ta 3. Avenue üzerinde 79'larda bir şapka dükkanı gördüm. Hayran kaldım. Hemen içeri daldım. Sofistike bir yer olduğu belliydi; adı Kokin... 26 yıldır saltanatını devam ettiriyormuş. Ben çocukken hani 90'lardan bahsetmiyorum, 60'lar filan, İstanbul'da Beyoğlu'nda pasajlar vardı. Oralarda bu tarz dükkanlar görebilirdik ancak. Bu dükkan da New York'ta tekmiş. Sadece bir ülkeden değil çok değişik yerler ve kültürlerden faydalanıp koleksiyonunu yapıyormuş. Geçtiğimiz ay Italia Vogue'da sayfa sayfa resimleri çıkmış. Tüm bu değişik modeller tek dizaynirdan çıkıyormuş. Dünyanın her ülkesinden alıcıları varmış. modeller, renkler olağanüstü.
İyi mal kendini gösterir derler ya. Vitrin çekti, yoksa şapka almak niyetim yoktu. Biraz da anlıyoruz ya, eski terzi olarak. Paris'ten, Toronto, Milano, Tokyo, New York'a kadar dünyanın dört bir köşesine ulaşmış bu şapka sanayii. Müşterileri arasında Julia Roberts, Sophia Loren, Cher, Britney Spears, Joan Collins, Racquel Welch ve daha kimler var. 'Sex and The City' deki şapka ve aksesuarlarının çoğu Kokin'e ait. Donna Karan, Oscar de Larenta, Ralph Lauren ve daha ne büyük modacılarla çalışıyormuş. İlk off Broadway'de hayatına başlamış ama sanayiye atılmak aniden aklına gelen bu firmanın yaratıcısının ilk yaptığı şapka bir firmanın mutfak gösterisi için ahçı kepleri imiş. Bergdorf Goodman, Saks Fifth Avenue, Barneys gibi en büyüklerle çalışmaya devam ediyor.
Dünyanın tüm moda dergilerinde baş köşede yer alan Kokin meğer ne imiş. Ben de nasıl kesfetmişim. Güzel olan daha doğrusu bizi çeken her yerden mutlaka bir güzellik çıkıveriyor, keşiflere devam... Bitmez bu dünyanın yenilikleri güzellikleri.
Size bir de özel'in özeli bir kulübü yazıyorum. Bu hani alıştığımız erkeklerin gittiği hanımların şov yaptığı kulüplerin tersi, sırf hanımlar gidebiliyor ve erkekler şov yapıyor. Hanımlar gruplar halinde geliyor. Ya bir yaş günü, ya bir kına gecesi, ya bir iş kutlaması vs. oluyor. Birbirinden yakışıklı erkekler peşpeşe sahne alıyor. Ortalık eğlenceden yıkılıyor. Eğlence sırf eğlence... Hiçbir art niyet olmadan eğlence. Hadi size bir olayı anlatayım. Oranın işletmecilerinden biri arkadaşım olduğu için yukarıdan seyrediyorduk gösterileri. Her gösteriye gruplar bir kız seçiyorlar. Deli gibi eğleniyorlar. Bir de baktım ki güzel bir Türk kızı sahnede, arkadaşları alkış kıyamet. Ardındaki şova yine bizim isimlerden biri. Kız sahneye gelmiyor. Nedeni 'Başka bir Türk grup var. Boşver çıkmayayım' diye 10 dakika çıkmıyor sahneye. Anlıyamadım, içinde hiçbir negatif düşüncen yoksa ki yoktur, ne lüzum var bunlara, eğlen gül hayat kısa...
VE SALVATOR DALI
Yeni favori otelim şöyle biraz bohem, biraz Broadway, biraz sokağı kafe, bar, restoranlarla renkli, rahat odalı ve uygun fiyatlı bir yer hayal ediyorsanız The French Quarter en iyi isimlerden. Genel Müdürü bir Türk dostu. Ekip son derece kibar. Tavsiye ederim. 346 west 46 th str.
Yine renk, yine sanat, yine ruh... Colombus Circle'da bir sergiye gittim ki muhteşemdi. Salvator Dali. Ünlü sanatçının bu kadar eserini birarada az gördüm. Bir de ilgililerin yakınlığı ve size izah etmek için çabaları ve kibarlıkları... Eserleri tabii ki çoğunu bilirsiniz bugün birer servet, birarada güzel bir mekanda izlemek fırsatına sahip olduğum için ne kadar mutlu olduğumu bilemezsiniz. Bir ara keşke yaşasaydı da bu dahi ile hani bir söyleşi yapabilse idim diye hayal ettim.
Ahu'm ile yine harika bir restorana gittik. Türkçe konuşabilen Yugoslav bir hanım Amerikalı bir bey ile evleniyor ve bu restoranı açıyor. 963 Lexington Avenue'de Lumi'ye mutlak gitmenizi tavsiye ederim. Harika bir yemek ve servis. Hele Lumi gelince bir pozitif enerji yayılıyor ki etrafa, siz de havaya giriveriyorsunuz.
MÜTHİŞ BİR SANATÇI
Veee New York'ta en heyecanlı ve sevinçli anlarımdan biri geldi geçti. Ama o an geçti, devamı geliyor. Tahmin ediyorum Türkiye'de devam edecek bir dostluğa imza attım. Ne mutlu bana ki bu çok ama çok hayranı olduğum dünya starı ile tanışmak, konuşmak ve size ondan selam getirmek şerefine vardım. Yıllarca evvel çevirdiği Shakespeare'in 'Venedik Taciri' filmini heyecanla seyretmiştik, hatırlarsınız. Şimdi Broadway'de kapalı gişe oynuyor, Al Pacino aynı eseri. Size o coşkuyu anlatamam. inanın gözyaşlarıyla seyrettim ya da seyrettik diyeyim. Bu ulaşılmaz ödüller kralı aktöre ulaşabildiğim ve birkaç dakika için bile olsa konuşabildiğim için çok mutlu oldum. Ben böyle şeylerle çok mutlu oluyorum, herkesin ayrı zevkleri var. Bunlar da benimkiler.
TÜRKİYE'YE GELECEK
Tahmin ediyorum yeni yılın ilk aylarında Türkiye'ye gelecek olan Al Pacino İzmir'e çok selam söyledi; "Bu oyunun hem New York, hem de İngiltere'deki gösterilerine göre dünya turu tarihini saptıyoruz. Türkiye'ye de geleceğiz. İzmir neden olmasın. Venedik Taciri'ni İzmir'de de oynarım" dedi, son derece mütevazı bir kişiliği var. insan seviyor, kimseyi kıramadığını söyledi. Tiyatro bambaşka bir yer, sinemada bir, tiyatroda her gün o kişi oluyorsun, her gün ayrı heyecan doluyorsun. Bu kadar şöhretli olmasına rağmen nasıl cesaret edip de tiyatro gibi her gün aynı performansı gerektiren bir zorluğa girdiğini sordum, "Bu işte sanat ve güzellik" dedi. Helal olsun dedim. Hoş bir iki laftan sonra Şubat ayında görüşmek üzere ayrıldık.
Bu kez değil de geçen New York-İstanbul seferimde, hava alanında Fatih'le gümrükten geçiyorduk ki çok sevdiğim birinin sesi ile coştuk, Muazzez Abacı...Güle eğlene içeri geçtik. Bir bey yaklaştı 'Ne güzel Fatih bey de, Muazzez hanım da uçakta. Çok şanslıyız' dedi. Dayanamadım, 'Haklısınız, iki de saz alalım sabaha kadar okurla' deyince kendi dahil gülmeye başladık. Hepinize giderken ve en mühimi dönerken mutluluk dolu seyahatler diliyorum.
BİTTİ

