AHMET VELİ OLGUNDENİZ İLE BALKAN TURU
11 Temmuz Kara Gün törenlerine katılmak üzere Bosna'nın Srebrenitsa bölgesine yapacağımız yolculuğun ilk durağı Yunanistan'ın Kavala kenti olacak.
Yeşilova'daki Kartal Durağı yakınından kalkacak olan son derece modern iki otobüsün yanın yaklaşırken otobüslerin gezi için Bursa Belediyesi tarafından tahsis edildiğini fark ediyorum.
İlginç değil mi? İzmir'deki Boşnakları Bosna'ya neden Bursa Belediyesi götürsün ki? İzmir'de bu işi yüklenecek belediye bulamadınız mı diye soracak oluyorum dernek yöneticilerine yorum yapmaktan kaçınıyorlar...
Neyse... İzmir'den Kavala'ya gitmek isterseniz uçakla önce Atina'ya oradan da karayoluyla Kavala'ya geçebilirsiniz. Kara yoluyla ise İzmir-Kavala arası 1000 km civarında ve takriben 12 saat sürüyor. En akılcı rota Çanakkale üzerinden gitmek ve İpsala sınır kapısından Yunanistan'a geçip Kavala'ya yol almak.
Öte yandan İstanbul-Kavala arası 480 km İstanbul Otogarı'ndan da Kavala'ya düzenli otobüs seferleri var.
Kavala, Yunanistan'nın Doğu Makedonya ve Trakya bölgesinde aynı adı taşıyan ilin (Nomos) merkezi olan sahil kentinin adı. Osmanlı Devleti döneminde Balkanlar'ın en önemli merkezlerinden biriydi. Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın doğum yeri. Kavala, 1387'den 1912'ye kadar Osmanlı Devleti'nin bir parçasıydı.
16. yüzyılın ortasında İbrahim Paşa, Sadrazam ve Kanuni Sultan Süleyman bir su kemeri inşaasıyla Kavala'nın gelişmesine katkıda bulundu. Osmanlı ayrıca Panagia tepesindeki Bizans kalesini de genişletti. Günümüzde bu iki yapı da şehrin önemli simgelerinden.
Hüznün kalbine yolculuk
Evliya Çelebi'nin "Boylarını selviler kıskanır" dediği Boşnaklar, Balkanlardan göç ederek ülkemize yerleşmiş bir halk. Türkiye'deki sayılarının 6 milyon civarında olduğu belirtiliyor. İzmir'de ise ortalama 400 bin civarında Boşnak yaşıyor. Peki kimdir bu Boşnaklar? Boşnaklar en basit tanımıyla Slav kökenli, kendi dillerini konuşan Müslüman bir millet. Boşnak toplumunun en eski kökleri, 2 bin yıl önce Balkanlar'da genişleyen antik toplumlara dayandığı iddia ediliyor. Fatih Sultan Mehmed, Bosna'yı aldığı zaman sadece Katoliklere değil Bogomil mezhebindeki Bosna Hıristiyanlarına (Boşnaklara) daha çok müsamaha göstermiş ve onların devlet hizmetinde yetişmelerini sağlamış. İsa'yı Allah'ın kulu olarak kabul etmeleri ve Muhammed'i tanımalarından dolayı Bogomiller, Müslümanlara daha yakın görünüyorlardı. Türklerin vicdan hürriyetine hürmet göstermeleri, birkaç asır Katolik kilisesi ile Macarların zulmüne uğrayan Bogomil Boşnakları ile Sırp ve Bulgarların zulmüne uğrayan Pomakların toplu olarak İslamiyet'i kabul etmelerine sebep olmuş. Bogomil mezhebine bağlı olan Boşnaklar, savaş kabiliyetleri, Macarları iyi tanımaları sebebiyle Macaristan ile yapılan savaşlarda etkin bir rol oynamışlardır. Müslüman Boşnaklar her zaman Osmanlı Devleti'nin kuzeybatı hududunu yalnız başlarına savunmuşlardır. Boşnaklar İslamiyet'i kabul etmeleri, devlete bağlılıklarını kanıtlamaları sayesinde Osmanlı Devleti'nin çeşitli kademelerinde görev yapmışlardır, hatta defterdar, kaptan-ı derya ve sadrazam dahi olmuşlardır. Hersekzade Ahmed Paşa (1497-1516) beş kez sadrazamlığa getirilmiştir. Boşnakların etnik kökeni hususundaki çalışmaların bazıları, onların Balkanlar'da diğer Slav halklarından her zaman ayrı durmaya gayret gösterdiklerini, bütün diğer Slav halkları Ortodokslaşma veya Katolikleşme eğilimi gösterirken Boşnakların Bogomil inancını sürdürdüklerini gösterir. Türkler aracılığıyla İslamlaşsalar bile, Boşnaklar'da genel olarak bir Türkleşmeye rastlanmıyor. Osmanlı'nın Balkanlarda güç kaybetmesi ve çekilmesinin doğal bir sonucu olarak Boşnaklar için de zulüm günleri geriye gelmiş. Sadece Bosna Savaşı'nda 200.000'den fazla Boşnak, Müslüman olduğu için öldürüldü. İZMİR BOŞNAKLARI Boşnaklar kültürlerini korumak ve Bosna'yla dayanışmak için yoğu bir gayret sarfediyor. Çok sayıda dernek kurulmuş İzmir'de. Bunların içinde en fazla ön plana çıkanı İzmirli Boşnaklar Derneği. İzmirli Boşnaklar Derneği son yıllarda ardarda yaptığı ilginç projelerle adını duyuruyor. Dernek, geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiği 'Srebrenitsa'ya Bir Mektup da Sizden' kampanyası çerçevesinde Srebrenitsa annelerine 6200 mektup götürmesiyle gündeme gelmişti. Bunun yanında Boşnak toplumunun yaşadığı acıları; anılar, kültür ve tarihi açıdan ele alan 'Göç Belgeseli', İzmirli Boşnaklar Derneği tarafından hazırlanıyor. Dernek son olarak "11 Temmuz Kara Gün" başlıklı bir uluslararası karikatür yarışması düzenledi. Müsabakada dereceye giren ilk 100 eserin önce Türkiye'deki 5 ilde ve 11 Temmuz'da Srebrenitsa'da sergileneceğini söyleyen Dernek Başkanı Hamza Yavuz, bu amaçla düzenleyecekleri Balkan turuna beni de davet etti. 6 Temmuz'da İzmir'den yola çıkılacak, Kavala, Selanik, Üsküp, Sancak, Karadağ, Saraybosna, Srebrenitsa ziyaret edilecek sonra da Sofya üzerinden ülkeye dönülecekti. Sevgili dostum Dr. Zeki Hozer'le 8 gün sürecek bu yolculuğa beraber çıktık. Boşnaklarla bir arada olmak onların heyecanlarına ortak olmak istedik. Bu yazı dizimizde şehir şehir gördüklerimizi izlenimlerimizi sizlerle paylaşacağım. Doğal olarak ağırlık Saraybosna ve Srebrenitsa'da olacak. Haydi iyi yolculuklar... BAŞLARKEN...
DOĞAL LİMAN
Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa 1769'da bu şehirde doğdu. Evi bir müze olarak korunuyor.
Sınırdan Kavala ve Selanik'e kadar çok güzel bir otoban var. Avrupa yollarında olduğunuzu hissediyorsunuz. Kaptanımız Kavala sapağını es geçince uyarıyoruz, "Şey bir an için geçmiş" deyince gözlerimiz korkudan fal taşı gibi açılıyor. Ekstra bir 80 km'nin ardından sabah saatlerinde ulaşıyoruz Kavala.
Hilal şeklinde konumlandırılmış, küçük ve şirin bir sahil kenti, doğal liman olma özelliği taşıyor. En önemli geçim kaynağı da doğal olarak balıkçılık. Balıkçılığın dışında üzüm ve kuşkonmaz üretimi ön planda. Buna bağlı olarak, bölgede 15 tane şarap üretim tesisi kurulmuş. Turizm açısından ise, bölgede, Selanik şehrinden sonra ikinci önemli turizm merkezi.
NE YENİR?
Biz sabah saatlerinde Kavala'da olduğumuz için kahvaltıda börek yemeyi tercih ettik. Peynirli börek bir fazla yağlı olsa da fena sayılmazdı. Tabi yurtdışına çıkan Türkler genel olarak domuz eti korkusu taşıdığı için deniz ürünlerine yöneliyor. Burada size önereceğimiz balık ve yanında midyeli ve dereotlu pilav. Elbette, bunların yanında, Yunan salatası alabilirsiniz. Fiyatlar makul, doyabileceğiniz bir öğün için 7-8 avroyu gözden çıkarmanız gerikiyor.
GEZİLECEK YERLER:
Kavala şehrinde Osmanlı kalesi ve su kemerleri karşınıza çıkıyor. Su kemerlerinin altından geçerek, şehrin ana caddesinden, limana doğru ilerliyoruz. Su kemerleri, Pargalı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Yol üzerinde, hemen sağda, günümüzde kiliseye çevrilmiş olarak kullanılan, İbrahim Paşa Camisi görülüyor. Burayı gezmek mümkündür.
Burayı gezdikten sonra karşısındaki caddeye doğru yürüyün ve eski Kavala Mahallesine girin. Buradaki evlerin mimari görüntüsü kendinizi, bir Anadolu kasabasında hissetmenize neden oluyor. Buradaki cumbalı ahşap evlerin bulunduğu sokaklar gerçekten ilginizi çekebilecektir. En önemli yanı, bütün bu evlerin hepsinin, güzel konumlandırılmaları nedeniyle, denizi görebilmeleridir.
SU KEMERİ:
Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılmıştır. Kuzeydeki dağlardan, şehir merkezine su sağlanmıştır. Kavalanın doğu girişi: halen bu su kemerinin altından geçmektedir. Su kemerlerinin, Pargalı İbrahim Paşa tarafından yaptırıldığı söyleniyor.
MEHMET ALİ PAŞA EVİ:
Mehmet Ali Paşa'nın evi kalenin Taşoz adasına bakan ucunda. Mehmet Ali Paşa'nın burada doğduğu söyleniyor. Ev bakımlı ve temiz. Çünkü Yunanlılar, Mehmet Ali Paşa'yı, bir Osmanlı paşası olarak değil, Osmanlı'ya baş kaldıran bir paşa olarak biliyor ve tanıyorlar veya öyle tanımak istiyorlar ve hatırasına, yani evine sahip çıkıyorlar.
Evin önünde, Mehmet Ali Paşa'nın bir heykeli var. Heykelde paşa, at üzerinde Ege Denizi'ne bakar şekilde betimlenmiş. Heykelin, Mısır hükümetinin teşvikiyle yapıldığı söyleniyor.
Hemen yan tarafta da bir küçük kilise var. Evin yani konağın bahçesinde ise, Mehmet Ali Paşanın annesinin mezarı bulunuyor.
ARKEOLOJİ MÜZESİ:
1963 yılında inşa edilmiş bir binadadır. Müze koleksiyonları içinde, tarih öncesi buluntular sergileniyor.
TÜTÜN MÜZESİ:
Müzede: tütün, tarım ve tütünün işlenmesi aşamaları ve yetiştiriciliği, üretimi aşamalarına ait arşiv belgeleri bulunuyor. Yani: tematik bir müze görünümündedir. Giriş ücretsizdir.
PHİLİPPİ ARKEOLOJİ MÜZESİ:
Bu müzede bulunan koleksiyonda: Helenistik, Roma ve erken Hıristiyan dönemlerine ait, çevredeki şehirlerde bulunan buluntular sergileniyor.
DENİZ MÜZESİ:
Deniz kültürünü ve geleneğini korumak için, 2005 yılında açılmıştır. Burada: çeşitli sergiler ve denizcilik faaliyetlerine ait etkinlikler, konferanslar düzenleniyor.
KAVALA PLAJLARI:
TOSCA: İl merkezine4 km. uzaklıktadır. Otobüs ile ulaşım mümkün.
BATİS: Şehir merkezinin batı ucundadır. Burada: kafeteryalar ve restoranlar var. Otobüs ile ulaşım mümkündür.
KALAMİTSA: Şehir merkezinin batısındadır. Yaz aylarında, yüzmek isteyenler buraya akın etmektedirler. Ziyaretçiler için, bölgede, tavernalar ve barlar bulunuyor.
PERİGİALİ: Şehir merkezinin 2 km. doğusundadır. 2009 yılından bu yana, burası, Mavi Bayraklı olması ile öne çıkıyor. Bölgede: tavernalar ve restoranlar bulunuyor.
İBRAHİM PAŞA CAMİSİ- KİLİSE
Cami, su kemerine giden yolda ve kale kısmının hemen yakınında. Cami, son yıllarda televizyonda sıkça gündeme gelen bir dizinin kahramanlarından biri olan, Pargalı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmış. Günümüzde kilise olarak kullanılıyor. Adı ise Saint Nikolas Kilisesi. Yanıbaşındaki minare yıkılmış ve yerine bir çan kulesi eklenmiştir. Arka tarafında da çirkin bir ek bina yapılmıştır. Ancak yine de günümüze kadar ulaşmış olması, büyük bir şans. Çünkü kale içinde, minaresiz "Alaca camisi" dışındaki tüm camileri yıkmışlar.
KAVALA KURABİYESİ
Kavala yöresinden, buraya has ve çok meşhur "bademli kurabiye" satın alabilirsiniz. Bunun fabrikası var, tur ile giderseniz, zaten turlar fabrikaya uğruyorlar. Bir kutu kurabiyesinin fiyatı: 5 avro.
Kavala kurabiyesi kavrulmuş un ve bademin mükemmel bir birleşimi sonucu oluşan güzel bir tat.
YARIN SELANİK