SELAMİ KALAY
Bizans döneminde Dorylaion şehri olarak bilinen ve 1176 yılında Selçuklu hükümdarlarından II. Kılıçarslan tarafından fethedilen şehir, uzun süre Sultanönü Sancağı olarak kalmış. Bizans'tan Selçuklulara, Osmanlılardan Cumhuriyet'e kadar uzanan kadim bir şehirdir Eskişehir. Bazı tarihçilere göre Karacaşehir olarak bilinen Odunpazarı, Eskişehir'in güney kesimindeki tepelerin üzerine kurulmuş. Eskişehir'de 1905 yılında çıkan büyük yangın kentin aşağıda bulunan esnaf bölgesini ortadan kaldırınca, ticarethaneler ve kamu yapıları bu bölgeye doğru kaymış. "Odunpazarı" ismini alan bölge, aynı zamanda; lületaşı ustaları, bakırcılar ve demirciler gibi geleneksel el sanatlarının isimleriyle anılan sokakların kurulmasına sahne olmuş. Osmanlı sivil mimari örneklerini koruyan kent, kıvrımlı yolları, çıkmaz sokakları, ahşap süslemeli bitişik düzenli, cumbalı evleri ile örf, adet ve geleneklerini koruyarak bir bütün olarak günümüze kadar gelmiş.
Odunpazarı'ndaki evler geleneksel Türk evlerine sadık kalınarak yapılmış. Evlerin malzeme, teknik ve işçiliğinin günümüzde kullanılmayan teknolojinin ürünü olması mimari bir farklılık yaratmış. Tamamı bahçeli ve cumbalı ön cepheleri ana caddeye bakan bitişik nizam evler olarak inşa edilmişler.
Eskişehir'de şehir merkezinde yapılaşma başlayınca Odunpazarı bölgesindeki tarihi evlerde oturan ve maddi durumu iyi olanlar, 1950'den sonra, daha modern bir yaşam beklentisiyle evlerini terk etmişler. Aslında bu evlerde Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet'in ilk yılarında varlıklı insanlar yaşıyormuş. Bu evler boş kalınca köyden kente göçenler zamanla bu evlere yerleşmişler, evlerde oturdukları süre içerisinde hiçbir bakım ve onarım yapmayınca zamanla bu tarihi evler birer harabe görünümü kazanmış. Sonuçta bu tarihi bölge kimsesizlerin ve sahipsizlerin mekanı olmuş.
Günümüzde Odunpazarı semti, "Odunpazarı Tarihi ve Kentsel Sit Alanı" olarak tescil edilerek korunmaya alınmış. 253 konut, 16 anıtsal bina ve 17 çeşme korunacak taşınmaz olarak ilan edilmiş.
KURŞUNLU KÜLLİYESİ
Kanuni Sultan Süleyman vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa tarafından, 1515- 1525 tarihleri arasında, saray mimarı Acem Ali'ye yaptırılmış. Ancak külliyenin Kervansaray kısmı Mimar Sinan tarafından yapılmış. Merdivenli kapıdan girildiğinde ortada şadırvan, sağ tarafta menzilhane, sol tarafta sıbyan mektebi ve tam karşıda Kurşunlu Camii görülmekte. Külliyenin içinde lületaşı müzesi, el sanatları çarşısı, cam atölyesi ve kurs odası bulunuyor. Her gün çok sayıda yerli ve yabancı turisti ağırlayan hediyelik eşya çarşısında, lüle taşından yapılmış objelerin yanı sıra, minyatür, ebru, tezhip, gümüş, hat, iğne oyası ve kilim dokuma ürünlerini bulmak mümkün oluyor. Benim ilgimi çekenlerin başında, doğal yaprakların üzerine yapılmış ebru desenleri oldu.
ATLI HAN ÇARŞISI
Atlı Han, 1850 yıllarında, Eskişehir'in büyük toprak sahiplerinden Takattin Bey tarafından, çevre köy, kasaba ve şehirlerden gelen pazarcıların, köylülerin ve seyyahların, hem kendilerinin hem de hayvanlarının konaklamaları için yaptırılmış. Günümüze kadar çok sayıda el değiştiren han, terk edilmiş bir haldeyken belediye tarafından restore edilerek çarşı olarak düzenlenmiş. Atlı Han'da lületaşı, gümüş, toprak kap, hat sanatı ve cam atölyeleri ile diğer geleneksel el sanatları ürünleri satan dükkanlar bulunuyor.
OSMANLI EVİ
Döneminde "Yeşil Efendi Konağı" olarak bilinen Osmanlı Evi, 1880- 1892 yılları arasında Odunpazarı'nın sayılı zenginlerinden Yeşil Efendi tarafından, tek çatı altında çift çıkmalı, ikiz konak olarak yaptırılmış. 19. yüzyıl ev yaşantısını aksettirecek şekilde düzenlenen bina, yöresel etnografik eserlerin de sergilendiği müze- restoran olarak hizmet vermekte. Ahşap oymalı tavan ve dolap süslemeleri, kapıları, iç avlu düzeni ile Odunpazarı Evleri arasında özel bir yere sahip olmuş. Atatürk 27 Ağustos 1920'de bu konakta misafir edilmiş.
KASR-I NUR
Odunpazarı evleri arasında dolaşırken, küçük bir meydanda, söğüt ağacının altındaki renkli masa örtüleri dikkatimi çekti. Bakır sinilerle dekore edilen çardak kısmında bir çay molası verdim. Restoran olarak işletilen iki katlı tarihi evin sahibi İzmirli bir kadın girişimciymiş. Kendisiyle sohbetimizde, İzmir mutfağını burada oluşturduğunu, ürünlerin çoğunu İzmir'den temin ettiğini anlattı. Eskişehirliler bizzat kendisinin yaptığı yemekleri, kahvaltılık reçelleri çok sevmişler. Bu arada bana da sakızlı muhallebi ikram etti, gerçekten nefisti. Cadde üzerindeki tarihi konaklar Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiş. Bu binalarda, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi, Kent Tarihi Müzesi ve Balmumu Heykeller Müzesi yer alıyor. Ayrıca, bir bina da turistik otel olarak hizmet veriyor.
Yarın: BALMUMU HEYKELLER MÜZESİ
