Hepinize iyi pazarlar...Fazla mı yoğundum, çabuk mu çabuk geçiyor zaman dün gibi size geçen 'iyi pazarlar' diye son mektubu yollamam. Epey aktivitede idim geçtiğimiz hafta. Baktım size tam 14 tane taze ve güzel haberim var. Alt alta yazdım, kurada bunlar çıktı. Bu haberlerin ilki kurada çıkmasaydı da olmazsa olmaz, yazılmazsa olmaz haberim, FB-USA derneğimizin tertiplediği basketbol maçı ve yemeği. 5 Ekim akşamı yepyeni süper 'Baclays Center'da bulduk kendimizi yüzlerce Fenerli ve de başka takımları tutsa da (1 kişi hariç ki devamlı aleyhimize tezahürat yaptı) bizimle coşan stadyumda. Nefis bir maç izletti 2 takım kendi takımlarını tutan sporseverlere. Sonuç bizim lehimize sonuçlandı. FB 101- Barclay Nets 96. Elinize yüreğinize sağlık... Bu arada sadece FB değil iyi Türk organizasyonlarının pırlanta kişisi Ekmel Anda FB Basketbol takımının kemik kadrosunun önemli ve çok sevilen kişisi Ömer Onan ile tanışmamı ve sizin için söyleşi yapmamı sağladı. Başarılı kardeşlerimiz ertesi gece kendilerine verilen yemeğe büyük bir coşku ile hazır geldiler. Başta derneğin vefalı başkan sağ kolu Mehveş Koçak, Başkan Turgay Kadıoğlu, Ömer Ekinci, Cüneyt Gürkan ve tabii ki Ekmel Anda ve FB severlerin katkısı ile harika bir gece oldu. Şunu fark ettim samimiyet, dostluk, enerji olunca Gökçe ile Tamer'in gece boyunca verdikleri mini konser o kadar dolu dolu geldi ki. En sıkıldığım plaket dağıtma bölümü başta Ekmel Anda'nın esprileriyle salonu ısıtması nasıl geçtiğini anlamadık. Tebrikler ve teşekkürler FB-USA. Bunu eklemek isterim, bu tarih FB'nin NY balosu tarihi idi. Ama Başkan güzellikle sonuçlanan davası için gelemeyince 14 Kasım'a alındı balo.
ANNE, BABA, OĞUL
Bir sanat, bir toplum haberi... Sıra sanatta, sanatçıda... Gençliğimin sanatçısında. Biraz eski olanlarımız hatırlarlar, Simon&Garfunkel diye bir ikili vardı. 'Sound of Silence", "Mrs. Robinson", 'The Boxer', 'El Consor Pasa', 'Bridge Over the Troubled Water'.... Mutlaka bir iki tanıdığımız şarkı vardır bunların arasında. Tabii yaştan dolayı hepsini bilirseniz benim gibi konserin tadından geçilmez. Buralarda sanat adına hergün yeni bir güzelliğe şahit oluyorsunuz. Düşünün 7- 8 yaşlarında smokin giymiş bir çocuk sahneye çıkıyor, 'and now ...my dad" yani 've şimdi... babam' diyor ve babası Art Garfunkel sahneye çıkıyor. Çok değerli bir gitar ustası ile tüm konser geçiyor ve nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz. 2. bölümde Garfunkel'in büyük oğlu nefis sesi ile babasına eşlik ediyor. Anne bile sahneye çıkıyor. Yazdan bahsediyor sanatçı, yazın dünya turnesine çıkmış. En etkilendiği yer neresiymiş? İstanbul... Ayakta alkışladık, keşke daha kalabalık olsaydık diye geçirdim içimden. Konser sonunda küçük oğlu geldi, babasının elinden tuttu ve sahneyi beraber terk ettiler...
15 BİN KİŞİLİK KONSER
Bir başka oluyor konserler buralarda... Demişken bu hızımızı kesmeyelim ve yılın konserlerinden birini anlatayım dedim... Ricky Martin, evet muhteşem Ricky Martin... Evet, aylar evvel aldım biletimi. Hiçbir zaman kaçıncı sıra diye bakmak nasip olmadı. Gerçi biletler uzmanı Mehveş Hanım'la yeri internette görerek ayırtmıştık. Sahne önü... Meğerse konserlerdeki o sahne önünde yer alan ayakta sanatçıya en yakın olan bölümdü. Zaten Martin sahne alınca oturan kimse yok gibiydi dev statta. 'One World Tour' Montreal, Toronto... gibi önemli şehirleri de içine alan Ricky Martin'in dev turunun New York konserindeydik ve yıllarca evvel seyrettiğim 43 yaşındaki dünya şöhretini (bilmeden) en önden izleyecektik. Alkışlar arasında gecenin ilk şovu başladı ve sağlam şarkı söyleyen Wisin sahnede yerini aldı. 2 kız 2 erkek dansçı ile. Şovu biterken iki yanıma ve de arka tarafıma baktığımda Madison Square Gardens'ın stadyumunun tıka basa dolduğunu gördüm. Bu en az 15.000 izleyici demekti. Kalabalığın yarısı sanatçının başta doğduğu Puerto Rico ve tüm Güney Amerika ülkelerinden diğer yarısı başta New Yorklu, Arabistan, Fransa, Hollanda, İsrail, İtalya vs. ülkelerindendi. Bayraklar dalgalanıyordu. Hatta konserin sonlarına doğru Martin "Ne güzel dünyanın dört bir yanından olsak da burada tek bir ülke oluverdik. İşte bunun için New York'u çok seviyorum" dedi.
MİNİ ETEKLİ RICKY
Gelelim konser başlangıcına Wisin sahnesini bitirince aynı sahnenin olacağını düşünmek hikaye olmuştu. Dev kutular şeklindeki dijital küpler yukarı doğru çıkarken içinden dev orkestra 8 kişilik süper dansçılar ve muhteşem Ricky Martin (açık lacivert takım elbisesi, kravatı, pantolonun üzerine çıkardığı frak gömleği ile) karşımızdaydı. O süper enerjisi, pozitif ışığı ile. Kolay olunmuyor, evet bir kez daha gördüm ki maalesef Tarkan ve Ajda dışında pek bu tarz göze, kulağa, ruha hitap eden bir sanatçımız yok gibi ki onlar da bu imkânların çok altındalar. Ya dansçılar sahneye çıkınca hangisini takip edeceğinizi şaşırıyorsunuz. 10 tanenin üzerinde birbirine bu kadar uyan kıyafet değiştirdi gece boyunca karizmatik yakışıklı ve de bir o kadar sevimli sanatçı. Ama en çok ilgi çekeni sahneye bir ara Ford Mustang'ın üzerinde çıktığında giydiği mini etekli kıyafeti idi. Şarkının ortasında tüm erkek dansçılar da mini eteklerle sahneye katıldıklarında kıyamet koptu, işte hayran kitlesi bu olsa gerek. Sevgi hatta saygı bu olsa gerek bir dünya starına.
MUHTEŞEM SAHNE PERFORMANSI
Siyahlar beyazlar griler bordolar giyen Martin'e eşlik eden süper dansçıları en az onun kadar şık gelip gittiler sahneye. 'La Vida Loca', 'Adios', 'La Copa de la Vida', 'She Bangs', 'Come with me'... Sırayla hepsini muhteşem bir sahne performansı ile sergiledi Ricky Martin. Çok ama çok iyi idi. Bu ara çoğuna gittiğim Madison Square konserlerinde konserden sonra hemen hemen hiç şahit olmadığım bir görüntü ile ayrılıyorduk dev kapalı staddan. Herkes kıvır kıvır dansediyor, şarkıları söylüyordu merdivenlerde. Sözün kısası Ricky Martin'in konser dizisinin Türkiye ayağı olursa mutlak gidin derim. Hani gelen bazı müzikallerin 3., 4. versiyonu değil kendisini, Ricky Martin'i izleyeceğidir en azından... Size bu mektupta haberlerimin yarısından da azını sığdırabildim. Devamı var...