“Taciz mağduru hiçbir kadın utanıp susmasın”
Kırgın Çiçekler dizisinin iki oyuncusu Cansu Fırıncı ve Derya Artemel, “Psikolojik ve yaşamsal desteğe ihtiyaç duyan kadınlara el uzatan kurumlardan yardım alabilirler” dedi
- Sarmaşık
- Giriş Tarihi: 13 Nisan 2016 16:54
'Kırgın Çiçekler' dizisinde oldukça zor karakterleri canlandırıyorsunuz. Bu dizi sizin için nasıl bir deneyim oldu?
DERYA ARTEMEL: Böyle ruhu çetrefilli bir kadını canlandırmak benim oyunculuk serüvenim için heyecan verici.
Kendime ve oyunculuğa dair yeni şeyler deneyimleyerek yoluma devam ediyorum.
CANSU FIRINCI: Mesele oyunculuk olunca 'kolay oynanabilecek bir karakter var mıdır?' Bu da ayrı bir tartışma konusu elbette. Bana göre 'kolay' rol yoktur, her rol bir laboratuvar ortamıdır.
Bu rollerle ekibe dahil olurken hiç tereddütünüz oldu mu?
D.A.: Olmadı, oyuncu olarak beni zorlayacak rollere meylim var galiba. 'Al sana zor bir rol; bakalım ne yapacaksın?' diyerek kendime meydan okumak hoşuma gidiyor. Dahil olduğum ekibin başında yönetmenimiz Serkan Birinci'nin olması da benim için rahatlatıcı bir başka unsur oldu. Onun kişiliği, işe yaklaşımındaki titizlik ve çekim esnasında oyuncuyla kurduğu sezgisel bağ benim için güven verici.
C.F.: Bir terreddüt yaşamadım, zaten 'Kemal' ilk başta üç bölümlük bir roldü.
Çeşitli nedenlerle seyircinin ilgisini çekince, dizide kalmayı sürdürdü. Bir oyuncu, her zaman sevileceği rolleri oynamaz.
Bu nedenle herhangi bir tereddüte kapılmadan rolü kabul ettim.
Rolleriniz yüzünden hiç tepki gördünüz mü?
D.A.: Gördüm, neredeyse her gün görmeye de devam ediyorum. Çekim yaptığımız ortamdan arabayla geçerken camdan kafasını uzatıp 'Artık kızını üzme!' diye bağıran da var, bölüm yayınlandıktan sonra öfkelenip kızgınlığını sosyal medya hesabıma yazan da...
C.F.: Görmez olur muyum! Sosyal medyadaki yorumlara bakmak, gösterilen tepkinin boyutlarını anlamak için yeterli oluyor.
Bir anne nasıl olur da kızına inanmaz.
Gözünü bu kadar kör eden nedir?
D.A.: 'Mesude', dizinin ilk bölümünde kızını kendi elleriyle götürüp yetiştirme yurduna bıraktı. Hikayenin başından beri kızını değil, kocasını tercih etti. Bu durumun birçok sebebi olabilir. Ama sebep ne olursa olsun, kabul edilmesi zor bir şey. Fakat çözümsüz görünen durumlarda verilen yanlış kararlar, anlaşılması güç davranışlar hep insana dair.
Dizide yaşanan tacize benzer olayların kahramanı olan kadınlara ve erkeklere ne tavsiyeniz olur?
D.A.: Başka birinin yaşadığı hayat ve o hayat koşulları hakkında dışarıdan büyük laflar etmek istemem. Taciz ve şiddet mağduru kadınlara, yaşadığı koşullar içinde çözüm bulamayacağını hisseden her kadına; kendi güçlerini fark etmelerini söylemek isterdim sadece. Kendi kendine destek olup ayağa kalkarak kendisine bir yol çizecek güç herkeste var. Taciz ya da şiddet mağduru hiçkimse kendisini yalnız hissetmemeli bence, çünkü yalnız değiller. Benzer şeyleri yaşayan pek çok insan var. Belki o insanlarla iletişime geçmek ve konuşmak da iyi gelebilir. Şiddet mağduru kadınlar; kadın sorunlarıyla ilgilenen, psikolojik ve yaşamsal desteğe ihtiyaç duyan kadınlara el uzatan yetkili kurumlardan yardım alabilirler.
C.F.: Özellikle kadınlar asla utanıp susmasınlar. Hiçbir şeyi sineye çekmesinler ve mücadele etsinler.
"Gerçek olması ihtimali korkutuyor aslında"
Kadın olarak dizide hem kendinizin, hem de kızınızın yaşadıklarını nasıl yorumlarsınız?
D.A.: Bir kadının çocuğunu korumak ve kollamak yerine, onu yalnız bırakması ve kocasını tercih edip onun yanında durması kabul edilmesi zor bir davranış. 'Mesude' yaptığı yanlışın o kadar arkasında ve o kadar dediğim dedik ki; sadece kızına karşı değil, etrafa karşı da kocasını ezdirmiyor. Bir at gözlüğü takmış sanki, çıkaramıyor bir türlü. Bir yandan, inanmak istemediği bu tacizin gerçek olması ihtimali, bir yandan da sözünü etmek bile istemediği ama içini fena halde kemiren bir korku... 'Eylül' ise bir insanın yaşayabileceği belki de en korkunç tecrübelerden birini yaşıyor.
Hem üvey babası tarafından taciz ediliyor hem de çok sevdiği annesi tarafından yalancılıkla suçlanıp kapı dışarı ediliyor.